Ertesi gün demişti Elif Hoca ama günlerden Cuma olduğunu ikimizde unuttuk. Cumartesi günü sabah erkenden whatsapptan yazmış sağolsun. Konuşmuş eski öğrencisi ile, bir şeyler ayarlarız, gelsin demişler. Telefon maceramı bilen Özlem yalnız bırakmadı beni. Hemen telefon ettik, saat 15 e randevu aldık.
Bir basın kuruluşu çalışan adayı olarak gayet resmi olmam gerektiğine karar verdik ve klasik siyah etek, beyaz gömlek ikilisinde karar kıldık. Saçlarımı da atkuyruğu yaptık, böyle ensede tutturulanından. Bir gözlüğüm eksikti. O da olsaydı anında iş başı yapabilirdim yani o derece iyiydim -bize göre-
Böyle şık şıkırdım hazırlandım, kalktık gitti. Şirkete vardığımızda güvenlik şöyle bir baktı kapıda karşıladı bizi.
- Buyurun hanımefendi, nasıl yardımcı olabilirim?
- Saat 15 de randevumuz vardı bizim
- E-elbette, bekleyin hhhaa-haber vereyim.
Aradı telefonla birilerini, bir saygılı bir saygılı, dedim ne güzel şirket. Konuşmalarını duymadım, sonra bize döndü:
- Müdüre hanım sizleri bekliyor buyurun lütfen
- Teşekkürler
Güvenlik önde biz arkada çıktık. Bir saygı, bir ihtimam. Anlatamam. Neyse müdürenin kapısının önüne gittik, güvenlik sekretere bir şeyler fısıldadı, sekreter fırladı ayağa. İçimden dedim Elif Hocanın nasıl etkisi varsa artık hizaya durdular resmen. Hemen Müdüre çıktı kapıya;
- Aman efendim biz sizi 15:30 da bekliyorduk kusura bakmayın ? hoşgeldiniz hoşgeldiniz buyurun
- Sabah sizi aradı, bir bayanla konuştum 15 de olur dediler.
- Aaa kim acaba, kusura bakmayın bu zamanda iyi personel bulmak çok zor. Ben Reyhan bu arada. Oturun lütfen rahat edin. Kahve?
- Olur, elbette
Hemen kahvelerimiz söylendi. Vayy be bu basın dünyasını duymuştum da inanmamıştım. Ne ışıltılı, harika dünyaymış, eee Elif Hoca demek ki çok saygıdeğer O’nun da etkisi var. Ama benim de ışığım var, müdüre değil mi anlıyor hemen personelin çalışkanını. Yıldız gibi parlarım ben burada, önce İç Anadolu’nun sonra Türkiye’ nin sonra Avrupa’ nın en iyi basın kuruluşu oluruz. Benim öncülüğümde tabii.. gelsin ödüller gitsin tebrikler lay la lalaa yy ……..
Ben böyle havaya girmişken Reyhan Hanım ın bir şeyler söylediğini farketmemişim:
- Aksanınız farklı yurtdışında mı kaldınız ?
- Evet, Fransa’ da okudum.
- Çok gençsiniz, çok çabuk ilerlemişsiniz. Eee Fransa’ da eğitim alınca di mi efenim.
- Yok sabitim ben, en fazla okul apart. Arada arkadaşım-burada Özlem’ i işaret ediyorum, Özlem pişkin pişkin gülüp el sallıyor – Eskişehirli onun eve gidip geliyorum ben. (Efenım mi dedi bana ? )
- Pardon cicim?
- Efendim(Cicim???? )
- Okul dediniz oraları da mı denetliyorsunuz?
- Denetleme ? yok denetleme okula gidiyorum
- Aa aaa ne kadar güzel bilgilerinizi gençlerle mi paylaşıyorsunuz harika harika. Böyle örnekler olması harika.
- Ben instagram da paylaşım yapıyor, resim sadece. Okul resimleri falan. Arkadaşlar merak ediyor okulu
- Efendim? Neyse çok şakacısınız. Evrakları incelemek ister misiniz?
- Hemen mi? Bugün başlayabilir miyim?(işleri inceleyeceğim herhalde)
- Aman efendim siz ne zaman isterseniz başlayın haddimize mi?
- Değil mi?
Biz böyle bakınırken kapıya biri vurdu ve hemen açıldı. Sekreter kızın gözleri kocaman kocaman olmuş, yüzümüze bakıyordu. Müdüre hanıma bir şeyler işaret etti, e haliyle anlamadı. Kadınla karşı karşıyayız konuşuyoruz hala birbirimizi anlamadık, kaş göz işareti ile mi anlayacak?
Sekreter hemen koşa koşa geldi, müdüre hanımın kulağına bir şeyler fısıldadı. Kadın iğne batırmışlar gibi ayağa fırladı. Sonra bir bize bir kapıya baktı kaldı. Noldu anlamadık ki?
- Ama ama ama o onlarsa bunlar?
Çok açıklayıcı oldu. Teşekkürler müdire hanım. Basın dünyasının yükselen iletişim uzmanı sizsiniz bence. Bu arada o bembeyaz Reyhan hanım gitti, kırmızı domates geldi. Hemen bize dönüp:
- Siz kimsiniz?
- Elif Hoca kartınızı verdi, part time iş için görüşmeye geldik. 15 de randevumuz vardı.
- Nasıl yani ? siz denetime gelmediniz mi? Neden demediniz ?
- Sormadınız ki?
- Sormak mı lazım?
- E biz dedik randevu herkese dedik. Hem biz demedi denetim. Biz sonr…
- Yeter yeter çabuk çıkın sekreter sizi yönlendirir.
Hemen sekretere gelenleri içeri alması talimatı verdi. İçeri takım elbiseli, duruşlarından oldukça önemli olduğu belli adamlar ve kadınlar girdi. Biz ufacık kaldık Özlemle, hemen aradan sıvıştık dışarı. Sekreterin kızgın bakışlarıyla karşılaştık.
- Siz inin aşağı, ben arıyorum.
Talimatla beraber robotlar gibi merdivenlere döndük, indik alt kata. E biz ne yaptık şimdi?
İndik aşağı, bir sürü insan koşturan, yazan, bağıran, bir telaş bir telaş. Kime sorsak bilemedik, kapılara baka baka ilerledik. En sonunda insan kaynakları yazan kapıyı bulduk. Kapıyı vurup içeri girdim, 30 lu yaşlarda kumral oldukça şık bir bey ve esmer çok güzel bir kadın karşılıklı masalarda oturmuş, bilgisayarlarının başında çalışıyorlardı. Şansa bırakmadım bu sefer, hemen Elif Hocanın stajerlik işi için bizi gönderdiğini söyledim. Kadın gülümseyerek bana baktı;
- İş hayatında yenisiniz galiba
- Sayılır
- O zaman ilk kural asla geç kalmayın
- Özür dilerim, geldik ama bir aksilik çıktı.
- Hımmm umarım sorun yoktur.
- Yok, yoktur galiba.
- Buyrun oturun ben Sevgi, arkadaşımda Yasin.
İkisiyle de tokalaşıp oturduk. Oldukça keyifli geçen bir sohbet sonrası birbirimize oldukça sevdik. En azından ben çok sevdik. Reyhan hanım ve sekreterinden sonra ilaç gibi geldiler. Yapacağım iş anlatıldı. Hafta içi derslerimi 4 güne ayarlamıştım zaten. Pazartesileri de bir dersim var öğleden sonra. Yani 3 gün gelebilirim bu dönem. Hafta sonu izne çıkanlar filan oluyormuş, yazı yazma vs yayıncılığın temeli ile başlarsın dediler. Başlangıç ücretim düşük ama olsun hiç yoktan iyidir. Bir yerlerden başlamam lazım neticede.
Hemen bugün işe başla dediler. Özlem’ in içi rahat, gitti. Kaldım mı tek başıma. Tüm gün boyunca işi öğrenmek için herkesin yanında dolandım ama o kadar yoğunlar ki bana pek işi öğretmeye vakitleri yok galiba. Bir ara fotokopi işlerine baktım. Öğle yemeğinde orada bulunan kızlarla biraz sohbet ettik. Pazar günü sadece acil işi olanlar ve nöbetçiler olur dediler. Birde 3.katta ki olur dediler güldüler kızlar ama anlamadım. Zaten kimse o kata inmiyor. Herkes inemezmiş, öyle dediler. “Ne var ki O katta” dedim, kızlardan biri “ aslında o katın manzarası güzel ama biraz fırtınalı” dediğinde herkes bir kahkaha patlattı. Ben hariç. Ne manzarası olacak caddeye bakıyor işte tüm camlar. Diğer bir arkadaş” aslında hiç konuşmasa akşama kadar seyretsem harika olur, ama nerede ? Boş ver sende merak etme “ dedi. Biraz gerilmedim değil 3. Katı düşünürken. Niye çekiniyorlar ki bu kadar?
Akşam iş çıkışında asansörde Reyhan Hanıma rastladım. Kadının gözlerinden yıldırımlar çıktı beni görünce.
- Alıştınız mı işe küçük hanım?
- Alışmaya çalışıyorum, teşekkürler.
- Rol yeteneğinizi kullanın
- Efendim?
- İşleri diyorum iyi öğrenin
- Çalışıyorum efendim. Herkes çok iş var. Pek bir şey anlamadım ama sanırım zamanla öğrenirim.
- Neyse, bugün yoğundum. Yarın size işi öğretecek birisinin yanına gönderirim.
Bunu söylerken yan yan baktı güldü, gitti. Ama normal bir gülüş olmadığı belliydi. Bu neydi şimdi?
Doğruca aparta gittim. Duşumu alıp ayak üstü bir şeyler atıştırıp yattım. Ayaklarım sızlıyordu resmen, para kazanmak kolay değilmiş hakikaten. Ama olsun içim rahat.
Pazar sabahı iş mi olur? Söylenerek çıktım yataktan. Önceki gün herkesin kıyafetine baktım en tuhaf bendim. Herkes kot falan giymiştim. O gömlek eteği hangi akla hizmet giydim ki? Çektim bir kot bir t-shirt çıktım evden. Şirkete girince güvenlik görevlisi şöyle bir baktı kafayı çevirdi hemen. Eee dün beni kapılarda karşılamıştın noolldduuu? Bu işler böyle Nurgül, dedim kendi kendime çıktım yukarı. Kimsenin ilgisine ihtiyacım yok, kendi başıma yeterim ben hıh.
Çıktım dün çalıştığım kata. Arkadaşlar hemen bilgisayardan birkaç düzeltme işi istediler, nasıl yapılacağını gösterdiler. Ben bu işlere kendimi o kadar kaptırmışım ki çalan telefonu bile geç farkettim. Baktım telefonun ekranına, dün tanıştığım insan kaynaklarından Sevgi Hanım.
- Alo
- Günaydın canım, işyerinde misin?
- Evet
- Az önce Reyhan Hanım aradı, görev yerini değiştirmiş, 3.katta görevliymişsin.
- 3.kat mı?(eyvah)
- Evet, ben nöbetçi arkadaşa haber vereceğim, sen hemen in.
- Ama kimi bulacağım orada?
- Sen in oraya, zaten tek birime ait orası 5 personel var sadece. Bugün Pazar 1-2 kişi falan vardır en fazla.
- Peki
Bakındım etrafta kimse yoktu. Neyse nasılsa Sevgi Hanım arayacak, aldım çantamı indim alt kata. 3. Katın girişi bile bir garip. Kapkaranlık . kapıyı çekinerek açtım, girdim kata. Birkaç bilgisayar, ofis malzemesi falan. Işıklar kapalı. Sadece yan tarafta bir kapı açık. O tarafa doğru döndüm. Kızların dün söyledikleri kulaklarımda bir türlü gitmiyordu. Camdan dışarı baktım bir şey yoktu. Üst katla aynıydı. Burada kim çalışmak ister ki ? Yukarısı cıvıl cıvıl. Niye öyle dediler, bir garip insanlar gerçekten.
Kapıya iki kere vurdum hafifçe. Otururken bile oldukça uzun boylu olduğu belli bir erkek, bilgisayara eğilmiş bir şeyler yazmakla meşgüldü. Dönmeyince hafifçe öksürdüm. Ters bir ses:
- Çalışıyorum
Dedi. Hadii burada herkes bir alem. Dün Reyhan Hanım, bugün bu. Hadi bakalım. Derin nefes alıp sormak istedim ama sesim bana ihanet edip çıkmamayı tercih etti. Kendimi zorladığımda kedi gibi miyavlayarak şöyle dediğimi duydum:
- Beni Sevgi hanım gönderdi, yeni stajer ben, burada görevliymişim.
- Çalışıyorum dedim, duymadın mı? Dışarda bekle ben çağırana kadar da gelme.
Tıpış tıpış çıktım odadan. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Neydi şimdi bu? Hayır ağlamayacağım. Onlar kötü diye kendimi üzemem. Hem bunlar kimki? Ne kötüler gördüm ben. İnsanları topluca öldüren insanlara ailem dedim yıllarca, etrafımda sevdiğim, amca dediklerim eli kanlı ticari katillerdi. Bunlar kimki? Yine de kendimi çok kötü hissettim. Özlem nerdesin?
Ne kadar öyle bekledim bilmiyorum. Sonunda beyefendi kapıdan çıktı. Baktım montunu giymiş.
- Ben seni unuttum ya
Demez mi bir de. O anda atlayıp kafasını duvara çarpmak istedim. Ama o kadar uzun boyluydu ki bu imkansızdı. Bir de bir de çok yakışıklı. Allah’ ım yok böyle bir şey. Esmer , kapkara gözler. O anda ne demem gerektiğini bilemedim. Hem çok kırkınım, hem hayranlık duydum.
- Özür dilerim, çok yoğundum. Sizi unuttum. Ben Serdar, bu birimin sorumlusuyum. Yeni stajerim demiştiniz değil mi?
- Evet (o anda ağırdan almaya çalıştım ama umarım farketmemiştir. Yine de kızgınım)
- Tamam, size karşı hatalıyım. Bugün yapılacak bir şey yok. Evinize gidip dinlenin. Hangi günler çalışacaksınız?
- Cuma-cumartesi- Pazar birde istenirse pazartesi yarım gün.
- Evet evet isterim, burası oldukça yoğun. Baştan söylemek isterim ki bu birimde en tahammül edemediğim şeyler aptallık ve tembelliktir. Stajerde olsanız yoğun çalışmanız gerekebilir. Tamam mı_
- Tamam
- Tamam o halde yarın gel, bir şeyler gösteririz başlarsın. Hadi iyi günler
Böyle dedi ve çıktı gitti. Kaldım mı koca ofiste tek başıma. Bir yandan kızgınım, bir yandan hayran kaldım. Sonra baktım ki aslında korkağım. Ne işim var burada benim. Çıkıyorum ben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NURGÜL
ChickLitHayat beklemediğiniz bir yöne gittiğinde ne yaparsınız ? Yoklukla imtihan mı herşeye gözü kapatıp hayata devam etmek mi ?