-12. Bölüm

345 47 11
                                    

(bölümü okurken medyaya bıraktığım şarkıyı dinleyebilirsiniz bence güzel çünkü Taylor)

Yol boyunca Adrian denen çocuk konuşup durdu. Bense sadece durdum. Zaten onu dinlediğim de söylenemezdi. Ama iyi biri olduğunu düşünüyordum. Bizim evin önüne geldiğimizde durdum. "Okulda görüşürüz." Sırıttı. "Sonunda ağzından olumlu birşeyler çıktı." Kaşlarımı çattım. "Öyle mi? Ne çıktı?" "Okulda görüşürüz dedin. Bu da görüşeceğimiz anlamına geliyor. Görüşürüz." Göz devirip bahçe kapısını açtım ve içeri girdim.

   Kendimi daha iyi hissettiğim söylenebilirdi ama hala çok da iyi değildim. Ablamlar da daha gelmemişti. Ağrı kesici içip odama çıktım.
   
    Üzülünce önce ağlayıp sonra uyuyan biriydim. Aslında istersem ağlıyabilirdim. Çok çabuk kırılıyordum ve en ufak bir şeyde  ortada hiçbir neden yokken ağlayabiliyordum. Sonra da uyuya kalıyordum. Bu gün de öyle olmasını umdum ve Pijamalarımı giydim. Yatağın içinde cenin pozisyonu alıp duvarı seyretmeye başladım. Ona aşık mıydım bilmiyordum ama hoşlandığım kesindi. Zaten onu çok seviyordum ve Luna'dan nefret ediyordum. Bir fanı olarak onların sevgili olma ihtimali bile beni deli ediyordu ama gördüklerim.. bu çok başkaydı. Ben Jacob'la arkadaşken
onun Luna'yla birlikte olması beni parçalardı ve bir daha toparlananileceğimden emin değildim. 15 yaşındaki bir kıza göre düşüncelerim fazla mı ağırdı bilmiyorum. Ama hissettiklerimi satırlara dökerken doğru kelimeleri bulmakta ve kendimi ifade etmekte zorlanıyorum çünkü ne hissettiğimi bende bilmiyorum.

   Bilincim yavaş yavaş kapanmaya başladığında anahtarla kapının açıldığını duydum ama umursamadım. Ince battaniyeyi üzerime çekip gözlerimin kapanmasına izin verdim ve sonrası da büyük bir kısmını hatırlamadığım rüyalar...

    Okuldan gelir gelmez uyuduğumdan normalde uyandığım saatten daha erken uyanmıştım. Sabahları oyalanmayı seven biri olduğumdan 5 dakika tavana baktım.  Sonra da banyoda rutin işlerimi yerine getirip aşşağı indim. Dün süt içip içmediğimi hatırlamıyordum. Oysaki ben her gün kesinlikle bir çikolatalı süt içerdim. Dolaptan çikolatalı sütü çıkarıp tekli koltuğa geçtim ve sütümü yudumlarken Instagramda gezmeye başladım. Sütüm bittikten sonra da mavi bir sweatle siyah kot giydim. Saçlarımı
yine açık bıraktım. Ablamlar da uyanınca kahvaltı yaptılar. Sabah erken saatte nası kahvaltı yapabiliyorlardı? Kesinlikle kusardım. Evet istediğimde kusabiliyorum bu da benim hakkımda böyle bi dipnot olsun. Her neyse. Onlar bahçede kahvaltı yaparken bende sıkıntıdan dolabı açıp boş boş bakmaya başladım. Oruçluyken bile dolabı açıp bakmayı severim çünkü neden bakmayayım. Bu arada oruçluyken kendinize acı çektirmek size zevk veriyorsa yemeğe yarım saat kala sufle yapım videosu falan izleyin. Ama başkasına izletmenizi önermiyorum yoksa yemeğe kadar sağ kalamaya bilirsiniz sonra Duru söylemedi demeyin. Neyse hdkakdk dolapta gözüme fındık ezmesi kavanozu takıldı. Uzun zamandır yememiştim. Tatlı kaşığı alıp yemeye başladım. Ama tabii ki 2 kaşık aldıktan sonra kusacağımı hissedip yemeyi bıraktım. Evet şimdi dönelim Jacob konusuna. Oç Jacob. Evt ona söverim de severim de bizim fandomda olmayan anlamaz. Bizim fandom demişken kesin fandomdakiler bana sövüyodur inş çarpılmam.

     En sevdiğim huylarımdan biri de
    (mükemmel olmam dışında tabeke) birşey olduğunda olayın gecesi yerle bir olup sabah mutluluktan havalarda gezmemdir. Neyse bunu da geçebiliriz.

    Yavaş yavaş alışmaya başladığım okuluma (tamam daha 2. günüm sakinim) tekrar girdim. Sınıfa girdiğimde daha kimsenin olmadığını fark ettim. Adrian dışında. "Günaydın" dediğinde bende "günaydın" gibi birşeyler mırıldandım ama sesli harfleri söylemeye üşendiğimden ağzımdan "gğnğydğn"  gibi birşeyler çıkmış olmalıydı. Adrian güldü. "Ee çıkışta napıyorsun?" dedi Adrian sırama yaslanırken. Omuz silktim. "Bilmem" "istersen bize gelebilirsin. Yani yanlış anlama annem İtalyan yemekleri kursuna gidiyo ve bir arkadaşımı getirmemi istedi" tek kaşımı kaldırmaya çalıştım. Ama sadece çalıştım. Elde var 0. "Arkadaş?" Kaşlarını kaldırdı. "Dün tüm o mızmızlıklarına rağmen sana katlandım üstelik seni sevdim. Bence sende beni sevdin. Hoş sevilmeyecek biri değilim" deyip elini saçlarından geçirince istemsiz olarak güldüm. O da gülümsedi."tanıdığım hiç bir kıza benzemiyorsun," dedi kaşlarını çatarken. "Ne? Ne anlamda?" "Yanında ayna taşımıyor musun sen?" Ona alık alık bakmaya başladım. "Ordan bakınca süslü bir kızı mı andırıyorum? Niye taşıyayım ki?" Elini saçımdan geçirdi. Bana bakıp gülümsediğinde bende ne yapacağımı bilemeyip gülümsedim. Saçıma bir kuru ot parçası takılmıştı. Gülümseyerek başımı yere eğdim. O da güldü. Tamam, belki arkadaş olabilirdik. Düşüncelerimi dağıtan şey Jacobın sesi oldu. "Duru" onu görünce yüz kaslarımın kasıldığını hissettim. Şuan ona karşı hissettiğim  şey kırgınlıktan çok kızgınlıktı. Kesinlikle ani ruh değişimleri konusunda üzerime bir başkasını tanımıyordum. Onu umursamadan Adrian'a bakıp,

"düşündüm de, aslında çıkışta bir işim yok. Yani size gelebilirim"

KISKAN JACOB ÇILDIR DIAJKDQKKD HIH NXMAMXKKSK SEN LUNAYLA ŞEYEDERSEN BU KIZDA ŞEYEDER AA DEMI AMA AY BEN BU ADRIAN I ÇOK SEVDIM BENCE ÇOK TATLI. DURUN KÜÇÜK YAZIYIM hah tm birazdan bi YB daha atçam bir de Q&A yapak Johnny Orlando'yu mu daha çok seviyosunuz Mark Thomas'ı mı? Ben ikisini de seviyorum ama bence Mark❤️ Sizde yazın zjajxkam oky görüşürüz gidiom ben (yeni kapak güzel mi sizce adımı yazmayı unutmuşum ama şşh çaktırmayın)

Edit: 730 kelime olmuş :)
    

the only truth • js. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin