-17. Bölüm

293 44 5
                                    

(Medya oh shawnie aşqm)

Bölümü yorumlarından dolayı teşekkür amaçlı Moods_ a ithaf ediyorum teşekkürler🦄💖
  
Kimse ceza almamıştı ama uyarı almıştık. Okul çıkışına kadar herşey sakin geçti. Sadece Luna'ya kötü bakışlar atıyordum. Jacob konusunda ise, akışına bırakmıştım. Çünkü birşeylerin yolunda gitmesini sağlamaya çalışan tek kişi olmak yorucuydu. Eve tek başıma gitmeyi tercih ettim çünkü düşünmeye ihtiyacım vardı. Zile bastığımda açan olmadı. Bu yüzden anahtarı deliğe sokup çevirdim ve içeri girdim. Bu günü tam olarak kendime ayırmak istiyordum. Yorgun adımlarla odama girdim. Üzerimdekilerden kurtulduktan sonra rahat birşeyler giydim ve kıyafetlerimi çamaşır makinesine koydum. Bilgisayarımdan You Belong With Me açıp kitaplığımın önünde kitaplarıma baktım. Veliaht'ı (Filiz Puluç\Wattpad Hikayesi kitap oldu) elime alıp yatağıma uzandım ve bir süre sonra kahkaha atarak gülmeye başlamıştım. Kesinlikle Meriç Keskin fav'ımdı. Kitabı yarıladığımda yere koyup üzerime battaniyeyi çektim ve uzun zamandır girmediğim Twitter'a, Pintrest'e falan baktım. Uykum gelmişti ama saat daha erkendi. Ablamla Emirhan abi bu gün arkadaşlarında olacaklarına dair bir mesaj attığında kısa bir sevinç dansı yaptım. İpeknaz voleybol takım kaptanı olan kızlaydı, Koray ise Laurenlarda olacaktı. Bu da demekti ki ev bana kalmıştı! Çekmeceden eski magazin dergilerimi çıkardığım sırada telefonumun bilindik melodisiyle telefon titremeye başladı. Ross💗 Arıyor... Cevaplamak için Kaydırıp hopörlöre aldım. "Selam Duru!" "Selağm" heyecanlı bir o kadar da telaşlı gibi gelmişti sesi bana. "sana söylemeyi unutmuşum; Yarın okulda her yıl düzenlenen 1 haftalık kamp'a gidiyoruz" elimi alnıma bastırdım. "Ah o yarın mıydı!" Evet kampın olacağını okulun başında söylediklerini hatırlıyordum. Saat daha geç değildi alışverişe gidebilirdim. "Alışveriş için bana yardımcı olur musun uygunsan?" Ross bir kaç saniye sonra "olur! Öyleyse 10 Dakika'ya sizdeyim" dedi. Telefonu kapattıktan sonra bilgisayarımı açıp önüme defterimi çektim ve yanıma alabileceklerimi listelemeye başladım. Ilim bittikten sonra üzerimi değiştirdim. Zaten 1-2 dakika sonra Ross gelmişti. Yakınlarda alışveriş merkezi olduğunu söyleyip beni çekiştirmeye başladı. Büyük bir avm değildi. Böyle olması daha iyiydi zaten. Hemen spor malzemeleri satan mağazaya girip kamp için birşeyler aldık. Aslında Kamp deniyordu ama tek katlı küçük ağaç evlerde kalacaktık. Bir evde 3 kişi kalacaktı ve aynı cinsiyetten olmaları gerekiyordu. Bu listeyi kendileri yapıyorlardı bu yüzden seçme şansımız yoktu. Ross'la olmayı umuyordum.

     Valizimi hazırlamak 2 saatimi almıştı.  Alarmımın sesiyle uyandım. üzerime toz pembe bir sweatle siyah tayt giydim. Saçlarımı dağınık olarak topuz yapıp spor ayakkabılarımı giydim. Koray da uyanmıştı. İpeknaz ise zaten Allah'ın 6sında kalkıp hazırlanmaya başlamıştı. "Duru! Koray! Ipek! Hadi artık!" Valizimi çekiştirip aşşağı indim. Kahvaltı molasını daha sonra verecektik. Ablam bizi okula bıraktıktan sonra gitti. Ross'un yanına gittiğimde onun da Adrian'la konuştuğunu gördüm. "Günaydın" klasik bir sabah sohbeti yaparken herkes geldi. Isimlerimiz okunup yoklama alındı ve valizlerimizi otobüse yerleştirdik. Otobüse bindiğimizde Ross, Koray, ben ve Adrian arka dörtlüye geçmiştik. Koray Cam kenarındaydı, onun yanında Adrian, onun yanında Ross ve diğer cam kenarında da ben vardım. Benim önüme Jacob ve Mark geçti. Koray'ın önünde de Johnn'la Lauren vardı. Jacobların önüne Milena adındaki Marka yürüyen kız ve Luna sürtüğü geçmişti. Sinirlensem de aldırmadım. Yola çıktığımızda biraz sohpet oldu ama daha sonra herkes yanındaki arkadaşıyla konuşmaya başladı. Biz de Ross'la kulaklıklarımızı takıp yolu izlemeye başladık.

    "Duru! Duru!" Adrian bir kez daha kolumu sürttüğünde gözlerimi açtım. Ne zaman uyumuştum? "Mola bitmek üzere. Ben sana birşeyler aldım. Istersen hava alabilirsin" gülümseyerek yerimden kalktım. "Lavaboya gidip gelirim" otobüsten inip kola yerine girdim. Yiyecek birşeyler alan bir kaç kişi dışında hiç kimse yoktu. Lavabodan çıktıktan sonra otobüse gideceğim sırada gördüğüm yavru köpekle adımlarımı o tarafa çevirdim. Köpek binanın arkasında bitkin bir şekilde duruyordu. Yanına gidip dizlerimin üzerinde durdum. Yavaşça başını okşadım. "Aç mısın sen? Ah çok tatlısın" cebimi yokladığımda fazla paramın olmadığını fark ettim. Ama bu yavru köpek benden daha önemliydi. Ben 2-3 saat daha direnebilirdim. "Duru, ne yapıyorsun burda?" Jacob'ın sesini duyunca arkamı döndüm. "Baksana yazık köpekçiğe. Ona su ve yiyecek bir şeyler alıcam" kocaman bir gülümseme yüzüne yerleşti. "Tamam. Hadi gel" binanın ön tarafına gittiğimizde boş yolla karşılaşmayı ikimiz de beklemiyorduk. "Gitmişler!" Jacob bana aldırmadan bir küfür savurdu. "Telefonun yanında mı?" Dudağımı ısırdım ve başımı yere eğdim. "Bana telefonum yanımda değil deme!" Jacob eliyle saçını düzeltti ve "hayır. Yanımda değil" dedi. Kesinlikle dağ başında ölecektik!

Zaten Jacobla ölmek istemiyor muydun? Al sana fırsat!

Bi sie amk iç sesi

Ldkqkdlqldlqldlwlld nası olmuş bölüm dkwkdkakdlalslmd bu arada Cameron Dallas aşqmla ilgili bir kitap yazmak istiyorum sizce yazıyım mı? Bu arada 1K okunma oldu üstelik sadece 2 haftada oha çok mutluyum snwmkdkq her neyse şimdi bişeyler yicem açım Çünki belki bi bölüm daha atarım birazdan ay lav yu💕

the only truth • js. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin