Gözlerim yavaş yavaş aralandığımda görüş açıma giren araba camı, kısa bir anlığına beni şaşırtsada daha sonra neler olduğunu hatırladım. Neden bu kadar rahat bir yerde yatıyordum ve neden.. Onun kokusu bu kadar yakındı? Başımı yavaş yavaş kaldırdığımda Jacob'ın omzunda uyumuş olduğumu gördüm. Üzerimdeki de onun hırkasıydı. Ekim ayında olduğumuzdan üşümüş olmalıydım. Jacob bana baktığında gülümsedim ve istemsiz olarak gözlerimi kaçırdım. Hırkayı çıkarmaya yeltendiğimde "hayır, kalsın. Titriyordun" dedi. "Senin üzerinde tişört var olmaz al bunu" diyerek ceketin kolunu çıkardım. Tekrar giydirip fermuarını çekti. "Kalsın dedim" bu yol boyunca yaptığımız son konuşma olmuştu. Sanki sessizlik sadece bizim konuşup anlayabildiğimiz bir alfabeydi. Sustum. Sustu. Sustuk. Sustuk? Ne zaman biz olmuştuk? Veya olmuş muyduk? Sorulara yanıt ararken başka sorular çıkıyordu karşıma. Bunu aşmam zor olacaktı. Belki de aşamayacaktım. Bunu da zaman gösterecekti. 45 dakika sonra araba durduğunda Jacob cebinden para çıkarıp şöföre verdi ve kamp yerinin önünde durduk. Saat öğlen 2ydi. Her yer boştu sanırım derstelerdi. Nöbetçi bir öğretmen bulduğumzda bizi bizden sorumlu olan öğretmenin yanına götürdü. Bayan Henna listeyi gözden geçirdi ve "çocuklar, tüm odalarımız dolu. Sadece bir oda var. Sorun olur mu? Hoş olsa da birşey yapamayız" ben itiraz edecekken Jacob "hayır olmaz" dedi ve öğretmenin elinden anahtarı aldı. "Ah tamam. O halde valizlerinizi alın. Kişisel eşyalarınız da üstünde" valizlerimizi alıp odamıza doğru ilerlemeye başladık. 52 numaralı odanın kapısını Jacob açtı ve içeri girdik. 2 tane tekli yatak, beyaz bir masa, giyisi dolabı, komidinler ve tekli koltuk dışında birşey yoktu. Cam kenarındaki yatağa valizimi bıraktım. Yine konuşmuyordu! Niye susuyordu bu çocuk yahu! Sanki düşüncelerimi duymuş gibi "benle aynı odada kalmak seni rahatsız eder mi?" dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım. "Hayır, ya seni?" Güldü. "Eder gibi mi duruyor?" Kendini sırt üstü yatağına bıraktı ve gözlerini kapattı. "Ben Halim'den memnunum" bunlar beni mutlu mu etmeliydi? Kesinlikle çok dengesizdi! Ne dediğini anlayamıyordum. Sonu gelmeyen bir şifre gibiydi. Tam çözdüm derken yenisi çıkıyordu. "Bu gün derslere girmeyeceğiz. İzinliyiz" sevinçle gülümsedim. "Harika! O zaman bir şeyler mi yapsak?" Elini saçlarından geçirip "tamam, ama önce duş almalıyım" dedi ve yatağından kalktı. O banyoya girdiğinde bende üzerimdekileri çıkarıp mavi dizleri yırtık kotumla Jacobla paten kaymaya gittiğimizde bana verdiği tişörtünü giydim. Dağılan saçım hoş durduğundan dokunmadım. Daha sonra da Ross'a geldiğimize dair kısa bir mesaj atıp telefonumu şarja taktım. Birden banyonun kapısı açıldığında Jacob içeri girdi. Belinde sadece havlu olduğundan afallamış bir şekilde ona bakıyordum sadece. "Kesmen bittiyse giyinicem bebeğim" bebeğim? Bebeğim? Bana bebeğim demişti. Takıldığım tek şey sondaki M harfiydi. Tek harfle beni mıknatısın metali çektiği gibi sorular kuyusuna çekiyordu. Bir kaç saniye bunları düşünürken gözlerimin hala kaslarında olduğunu fark eden Jacob güldü. Hızla bakışlarımı kaçırıp "tamam, ben lavaboya şeyediyim" dedim ve koşarak banyoya girdim. Yanaklarım kızarmıştı. Çok gerizekalı bir vücut yapım vardı. Kaç dakika orda kaldım bilmiyorum. Bir kaç kez yüzüme soğuk su çarptım. Jacob kapıyı tıkladı. "Utanman bittiyse artık çıkalım mı?" Çıkalım mı? Çıkalım mı? Kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Ne anlamda çıkalım mı? Jacob güldü. "Evden dışarı çıkmak anlamında olan hani" HASSSS SESLI MI DÜŞÜNMÜŞTÜM BEN! "sesli mi söyledim ben onu!" Jacob kahkaha attı ve kolunu omzuma koydu. "Kafan çok karışmış senin Duru çok!"
Sen karıştırdın OÇ jacob! Neyse benn geldim. Skateboarding in klibi çıktı sevdiniz mi? Eh yani kız olmasa güzeldi diyosanız tebriks bendensiniz💕💎 her neyse bölümü beğendiyseniz vote atın ama yorum da atın aq yorum gelmeyince yazasım hiç gelmiyo valla. Neyse yarın bölüm atarım belki. Belki de birazdan atarım bilmiom jdskdja lay yu guys💙