-52. Bölüm

195 15 8
                                    

Yatakta uzanmış tavanı izlerken yüzümde silemediğim bir gülümseme vardı. Dudağımı dişledim ve yüzümü Jacob'ın kokusunun sindiği yastığa gömdüm.

"Bu kadar mutluluk bünyene fazla güzelim"

Jacob altındaki eşofmanla odaya girmişti. Ona dil çıkardım ve oturur pozisyona geçip "acıktım" dedim dudaklarımı büzerek.

Sırıttı "ben de" Beklentiyle ona baktım. Hadi beni besle bakışıydı bu.
"Hadi karnımı doyur bebeğim" dedi kendini yatağa sırt üstü bırakırken.

"Of!"

Somurtarak yataktan kalktım ve merdivenlere yöneldim. Hala dün geceki şey aklımdaydı ve ondan sonra sarılıp uyumuştuk. Ne zaman düşünsem feels geçiriyordum ve mal mal sırıtıyordum. Aynı şuanki gibi.

Buz dolabını açıp krep için gerekli şeyleri çıkardım. Onları bir kapta çırparken krep tavasını ocağa yerleştiriyordum.

"Gel de yardım et!" dedim kapıda beni izleyen Jacob'a

"Iki dakika tatlı bir an yaşayalım istemiştim!" diye homurdandı yanıma gelirken.

Güldüm ve "biz romantik bir çift değiliz" dedim. Güldü. "Doğru. Ee napacağım?"

Sırıttım ve "masayı hazırlayabilirsin mesela" dedim. Göz devirdi.

    Krepleri de masaya yerleştirdiğimde her şey tamamlanmıştı. Oturacağım sırada kapı çaldığında Jacob bir küfür mırıldandı. "Ulan açım ben!" Gülüp kapıya bakmaya gittim. Karşımda pijamalarıyla duran bir mark görmek beklediğim son şey bile değildi tabii ki.

"Aa siz barıştınız mı? Şaşırmış gibi yapmama gerek var mı çok üşeniyorum çünkü?"

Elindeki yastık mıydı onun?!

"Duru kim geldi?"

Jacob'a cevap vereceğim sırada Mark içeri girdi ve "benim kanka siz rahatınıza bakın ben  3 4 saatçik kestiricem" dedi.

Ben hala hayretle ona bakıyordum bu sırada.

"Kanka mal mısın napıyosun?" dedim kahkaha atarken.

"Ulan annem temizliğe girişmiş saat daha 12 ne süpürgesi diyorum dinlemiyor da vicdansız!"

Ben anırırken Jacob Mark'a ters bakışlar atıyordu. "Ulan iki dakika sevgilimle kahvaltı yapayım dedim!"

Mark başını salladı ve boştaki sandalyeye oturdu. "Aynen, kahvaltı önemli. Duru kankam sen de yesene"

Gülmeyi kesip masaya oturdum ve "yastık ne alaka?" dedim Mark'a. Hala kucağında duruyordu çünkü.

"Bunsuz uyuyamıyorum da"

Sanki çok normal birşeymiş gibi başımı salladım ve yemeye koyuldum. Konu Mark'sa camdan havuza atladım dese şaşırmazdım çünkü.

Kreplerimizi bitirdiğimizde de Mark ellerini sildi ve koltuğa yattı.

Bu çocuktaki kafadan istiyordum.

*

"Bakın şimdi kankalarım, Duru bebeğim-"

"Yavaş gel!"

Jacob Mark'ın sözünü kestiğinde Mark boğazını temizledi ve "Duru yengem, Jacob kankam Ariel sister'ım ve Ross aşkım benim takımımda, Johnny, Lauren, Kenzie Blake da Koray'da. Anlaştık mı?" dedi.

Hepimiz başımızı salladık

"Koşuuun!"

Paintball'a gelmiştik, tabii ki Mark'ın fikriydi.

Koşmaya başladığımızda Jacob elimi tuttu ve duvar gibi bir yerin arkasına geçtik.

Birden önümüze atlayan Blake'le birlikte ikimiz de koşmaya başlamıştık. Jacob diğer tarafa doğru koşarken ben de koşmaya çalışıyordum ama bu konuda pek iyi olduğum söylenemezdi doğrusu. Bunu Blake de anlamış olacak ki kolay lokma olarak beni seçmiş, bana doğru geliyordu. Ellerimi iki yana kaldırdım silahımla birlikte ve soluklanmaya başladım. "Dur.. Anlaşabiliriz"

Silahını bana doğrulttuğunda "Arielle aranızı yaparım!" diye cırladım.

Sırıttı ve "anlaştık" dedi. "Oyunun sonunda kadar bir daha beni görmeyeceksin"

Gülümseyerek başımı salladım ve koşmaya başladım. Kolay olmuştu. Ta ki yere kapaklanana kadar. Bir küfür mırıldandım ve yüzümü buruşturdum. Bu oyunu oynamak nereden çıkmıştı ya?! Mark'a daha sonra trip atacaktım.

"A-ha Duru!"

Kenzie'nin sesiyle yine küfrettim ve "ya bı salın beni!" Dedim. Güldü ve yerden kalkmama izin verdi. Silahını yine bana doğruttuğunda ben de ona doğrutmuştum.

"John değil mi o?"

Arkasını döndüğünde sıktım ve o sinirle bana bakarken koşmaya başladım.

"Özür Dilerim Kenz!"

Sakin bir yere geldiğimde nefes nefese kalmıştım.

"Hey Duru!"

Jacob bana doğru geldiğinde ona baktım. Elimi tuttu ve koşmaya başladık. Çatı gibi bir yere çıkmıştık. Jacob duvarın arkasına yere uzanırken ben de yanına geçecektim ama tabii ki ayağım takıldı ve yere kapaklandım. Aslında kapaklandığım yer, yer değil Jacob'ın üstüydü orası ayrı. O hayretle bana bakarken benim yüzümde de aynı şaşkınlık hakimdi. Birden bana yaklaştı. Ilık nefesi dudaklarıma çarpıyordu. Kalbim fazla hızlı atıyordu. Burnunu burnuma sürttü ve dudaklarını dudaklarımla birleştirdi. Diğerinin aksine daha yavaş ve sakin öpüyordu ama yine de sertti. Ona karşılık vermeye çalışırken nefesim kesiliyordu ama bu çok iyiydi. Beni belimden kavradı ve kendine bastırdı. Sertliğiyle birlikte yanaklarım kızarırken o arsızca sırıttı ve kendini altımda kaydırdı. Dudağını sertçe ısırdım. Geri çekildi ve boynumu öpmeye başladı. Bu sırada saçlarıyla oynuyordum. Sertçe emdiğinde başımı geriye attım ve hafifçe inledim.

"Durun! Durun Durun!"

Kendimi yana attım ve bize bakan Mark'a baktım şaşkınlıkla. Ellerini gözlerine siper etmiş bize bakıyordu.

"Aile var yaf!"

the only truth • js. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin