-24. Bölüm

299 34 8
                                    

     (Medyadaki şarkıyı açın aşqlar)

  Herkes hayretle bize baksada, benim gözüme takılan Adrian'ın bakışları olmuştu. Onun iyi biri olduğunu biliyordum. Arkadaşlığımızın bitmesi de istediğim birşey değildi. Onun bakışlarındaki hüzün, canımı yaktı. Fakat daha sonra bakışlarım Luna Sophia ve Kenzie'ye kayınca anında duygularım uçup gitti. Yüzlerindeki kıskançlık dolu ifade midemi bulandırmıştı. Ulan bari biriniz asılın SEVGİLİME bunların 3ü de sevgilime depar atıyordu. Benim daha fazla incelememe fırsat vermeden, Jacob beni kolumdan çekti ve yürümeye başladık. Yüzümdeki gülümsemeyi bir türlü silemiyordum. "Noldu pek bi mutlusun bakıyorum" cevap vermedim. Ormanda -kaybolmadan- bizim odaya geldiğimizde kapıyı açıp içeri girdik. Jacob banyoya gidip duş aldı, bende üzerimdekilerden kurtulup rahat Pijamalarımı giydim. Odanın mutfak gibi olan kısmında kendime kahve yapmak için suyu ısıttığım sırada Jacob çıktı. "Bana da yapıyorsun değil mi?" Alık Alık baktım "Yoo" "beni havada kaparlar yalnız. Değerimi bil." Bir an durup düşündüm. Geleceği parlaktı, şimdiden ünlü sayılırdı, bildiğim kadarıyla milyonerdi ve extra olarak -durun bu en güzel şeysi- Allah'ın boş gününde yarattığı kuluydu. Omuz silkip kahveyi bıraktım ve kendimi yatağa bıraktım. "Ağağağağ başım ağrıyo. Kampta hiç bişey yaptığımız yok neden eve dönmemiyoruz?" Benim bıraktığım kahveyi eline alıp mermere yaslandı. "Bilmiyorum. Ama cidden sıkıcı" "annemle uzun zamandır konuşmadım.." dedim kendi kendime konuşur gibi ve sehpadan telefonumu aldım. Türkiye'de saat geç olmamalıydı. 3. çalışta annemin sesini duydum.

"Duru.."

sesi biraz.. tuhaftı.

"Anne? Iyi misin?"

burnunu çektiğini duyduğumda yüzümde kuşkulu bir ifade belirdi.

tekrarladım.

"Anne?"

"Duru, senle önemli bişey konuşmalıyız. Ama telefonda olmaz. Okulunla konuşucam. Yarın Amerika'ya geliyorum. Ablanın haberi var. Sende eve geçersin."

Kaşlarımı istemsizce çattım.

"Ne oluyo anne anlamadım hiç bişey"

Bi halt anlamadım mk durun öğrencem

"Yarın öğrenirsin bebeğim. seni seviyorum"

Telefon kapandı.

Insan bi spoi verir aq ölürüm ben kesin

   Jacob, "birşey mi olmuş, noldu?" Diye sorduğunda bilmiyorum dercesine başımı salladım. Daha sonra sevinçle gülümsedim. "Yarın eve dönüyorum!" "Neden? Bende gelicem" "annemin benle konuşmak istediği bişey varmış galiba." "Bende gelicem. Sıkıldım zaten. Anneme söylerim okulla konuşur. Yarın bize bi araba gönderirler gideriz."

Sabah;

    Dışarıdan gelen sesin rüyanızla karışması nedir bilir misiniz? Anlatıyım; rüyanızda gökkuşağından kayıp, bulutlarda zıplarken, birden birinin gitar çaldığını görürsünüz. Ama çalan gitar telefon sesinin ta kendisidir. Uyanmama neden olan şeyde tam buydu bu gün. Jacob'ın telefonunun sesini duysam da, yarı açık olan gözlerimi tekrar kapattım. Jacob'ın telefonla konuştuğunun farkındaydım ama ne konuştuğunu duyamayacak kadar da uyuyordum. Jacob gelip saçlarımla oynamaya başladığında hiç uyanmamak, hep bu anda kalmak istedim. Ama tabii ki öyle olmadı.

"Duru, hadi uyan bebeğim"

Damn.

     Arabada pek birşey yaptığımız söylenemezdi. Ben hala uyukluyordum. Jacob da telefonuyla ilgileniyordu. Bir ara şifresini öğrenmeyi aklıma not ettim. Ama bunun için daha erkendi. Önce biraz zaman geçsin demi zaman önemli.
    Araba durduğunda gözlerimi ovuşturup somurtan yüzüme bir tebessüm yerleştirdim. Annemi göreceğim için baya mutluydum. Anlamadığım şey ise babamın neden gelmediğiydi. Bunu daha sonra düşünürüm aq şimdi annemin geldiğine ve gereksiz kampdan kurtulduğuna seviniyim. İçinde her bi halt olan ama lazım olsa bi halt bulamayacağım çantamdan anahtarımı çıkardım ve kapıyı açtım. Seke seke içeri girdiğimde yüzümdeki ifadeyle birlikte bende donup kaldım. Annemin yanıma gelip sana sarılması gerekirdi. Değil mi? DEĞIL MI? ama öyle olmadı. Annem oturduğu koltukta rahatsızca kımıldandı ve "hoşgeldin Duru'cum" dedi. Ablam ne olduğunu biliyordu galiba. Çünkü o da az sonra olacaklara vereceğim tepkiyi beklermiş gibiydi. Sıkıntıyla tuttuğum nefesi bıraktım. "Ee anlatın" Jacob dış kapıyı kapattı ve salonun kapısına yaslandı. O da neler olduğunu merak ediyordu. "Ee anlatıcak mısınız artık??" dedim daha fazla dayanamayarak Huysuz bi çocuk gibi

"Babanla ayrılıyoruz."

Donup kaldım.

Yüzümdeki tebessüm yok oldu.

İçim, oralarda bir şeylerin kırılma sesleri yankılandı.

Beynimin içinde annemin dudaklarından dökülen kelimeler tekrar,  tekrar ve tekrar duyuldu.

Kirpiğim diğeriyle birleşti.

Sağ yanağımdan bir damla süzüldü.

Yutkundum.

Sonunda kendimde o gücü buldum ve titreyen sesimle sordum.

"Lütfen şaka de?"

    Annem de ağlamaya başladı. Ablam ise her zamanki gibi güçlüydü. Mimik oynamadı. Nasıl başarıyordu bunu? Jacob'la bakışlarımız birbirine değdi. Hızlı adımlarla merdivenlerden çıktım ve yaklaşık 3-4 gündür girmediğim odamın kapısını açtım. Yatakta cenin pozisyonuna (yan yatıp dizlerini karnına çektiğiniz pozisyon) geçerken kendi evimde olmanın verdiği rahatlıkla içimde birikenleri akıttım. Yastık ılık yaşlarla ıslanırken kapım ritmim olarak iki kez tıkladı. Duymasını umarak "gir" diye fısıldadım ama sonra duymadığını anlayıp boğazımı temizledim. "Gir." Jacob gözlerime odaklanıp yanıma geldi ve yatağa oturdu.

"Gider misin? Yalnız kalmak istiyorum."

"Duru, ağlama demiycem. Ağla. Dilediğin kadar. Ama kendini benden soyutlama. Ne istersen benle konuş. Bana ağla. Sadece bana. Bana kız, bana Gül.. Benden kaçmaya çalışma. Ben de beceremedim çünkü."

Haklıydı. Onun hiç bir suçu yokken ondan uzaklaşamazdım.

Aile.. Tuhaf bi kavram bence. Nefret etsende kaçıp gidemediğin, tek kalemde silsende izi kalan şey. Aileni istediğin zaman affedebilirsin. Çoğu zaman onlar senin kırılmış olduğunu bilmezler bile üstelik. Herkes sana sırtığını dönerken, elini tutan hep o'dur. Aile olmak da bu değil midir zaten? Ama ya bi ailen yoksa? Artık benimkinin olduğundan şüpheliydim bende. Eğer böyle birşey olursa dert etmeyeceğimi düşünürsün oysaki ben. Ama anladım ki insan yaşamadan, onu kaybetmeden elindekinin kıymetini bilemiyormuş. Benimkide akan kum taneleri gibi usulca parmaklarımın arasından kayıp gidiyordu. Ve Ben düşüncelerimin içinde boğulurken beni yukarı çekebilecek tek kişi Jacob'dı.

"Bana şarkı söyler misin?"

Hiç bir şey söylemedi.

Ayağa kalktı ve kapıya yöneldi.

Kilidi çevirdi.

Tekrar yanıma geldi.

Eli saçlarımın üzerinde gezinmeye başladı.

Ve bana o ruhumu okşayan sesini bahşetti.

".. With No music..."

Sesi.. Çok Mükemmeldi. Bilmiyorum belki de bana öyle geliyordu. Ama ona ait olan bi şarkıyı ondan dinlemek, özel hissettiriyordu.

Hayatımın hiç bir döneminde depresyona girmemiştim. Kelime anlamını bile bilmiyordum. Ben akışına bırakanlardandım. Hep. Ama bu kez akışına bırakırsam kaybedeceğim şey sadece ailem mi olurdu, işte bundan emin olamıyordum.

AYH NE KADAR CIDDILI BI BÖLÜM OLDU MK DKAKDKAKDKQL NEYSE İNŞ SEVMİŞSİNDİR RUH HALIM İYİ DEĞIL BU ARALAR BU YÜZDEN ODAKLANAMADIM CIDDEN KB :'( AMA SÖZ YARIN ÇOK GÜZEL 2 BÖLÜM ATICAM. BU ARADA BİŞEY FARKETTİM WATTPADDEKİ BAZİ HİKAYELERİN OYLARİ BİZDEN DAHA DÜŞÜK BÖLÜM SAYISI DA AZ AMA OKUNMA 2 KATI BİİYORUM BELKİ DE HAKETMİYO KİTABİM O KADAR OKUNMAYİ AMA CİDDEN UĞRAŞIYOR :"( YORUM ATARSANİZ SEVİNİRİM BYE

EDIT- YENI ŞARKI ÇOK MÜTÜŞMEL

the only truth • js. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin