(Okurken medyadaki şarkıyı açın pls)
Bir süre gözlerimi Ay'dan ayırmadım. Düşüncelerim iki halat gibiydi. Kalbim bir halatken aklım ise diğeri. Aklım mantıklı düşüncelerimi gün yüzüne çıkarırken kalbim Jacob'ın olduğu yolu aydınlatıyordu. Çaresizlik bile kararsızlıktan daha iyiydi. 2 yol vardı, biri doğru biri yanlış. Ve ben hangisinin doğru olduğunu kestiremiyordum. Ne kaybederdim? Ona onu sevdiğimi söylesem ne kaybederdim ki? En fazla avucumdaki parçalanmış bir kalple eve dönerdim. Ben hep kalbimin sesini duymak istemiştim. Şimdi duyuyordum işte, o zaman bana kalan da onun gösterdiği yolda yürümek değil miydi? Adrian'ın bana karşı bir şeyler hissettiğini anlamayacak kadar saf değildim. Ben de onu seviyordum. Ama bu sevgim Jacob'ınkinin yanında hiçbir şeydi. Jacob'ın bana karşı ne hissettiğini bile bilemiyordum ama. O tuhaftı. Belki sadece bana karşı belki herkese ama o değişikti. Beni kendine çeken birşeyler vardı ve bu çekim içimde birşeylerin hareket etmesini sağlıyordu. Ben düşüncelerimin arasında boğulmamak için çırpınırken aklıma kendime verdiğim söz geldi.
"Bu imkansız ama eğer Jacob'la tanışırsam beni sevmesi için elimden gelen herşeyi yapıcam. Çünkü ben onu çok seviyorum. Çok fazla."
Ben sözümü tutabiliyor muydum? Hayır. Ben savaşmıyordum. Sanki herşeyin en kötüsünü ben yaşıyormuşum gibi hissediyordum ama öyle değildi. Benim yaşadıklarım bazı insanlarınkinin yanında bir hiçti. Ben hiç sevgim adına savaşmamıştım. Hiç rengimi belli etmemiştim ki o bana yaklaşsın. Belki de Luna'nın kazanmasına yardımcı olan bendim. Bedenim benden izinsiz ayağa kalktı ve gözlerimden o ılık sıvı damla damla dökülmeye başladı. Adrian hayretle bana bakıyordu. "Gelme. Lütfen. Yanlız kalmak istiyorum." Adrian'ın konuşmasına fırsat vermeden koşmaya başladım. Sokak lambalarının yandığını da o zaman fark etmiştim. Evlerin olduğu yere geldiğimde adımlarımı biraz yavaşlattım. Bizim evin ışığının yandığını gördüğümde uyumadığını anladım. Uyumamıştı. Belki beni bekliyordu. Belki de uyku tutmamıştı. Kapıya içimdeki tüm nefretle vurmaya başladığımda kapı telaşla açıldı. Jacob karşısında beni gördüğünde gözlerindeki kuşku yerini adını bilmediğim bir duyguya bırakmıştı. Güzel bir duygu. Jacob'ı itip içeri girdiğimde şok olmuş bir ifadeyle bana bakıyordu. Kapıyı kapattı. "Senden nefret ediyorum. Senden ölesiye nefret ediyorum. Kahretsin, yanına yaklaşan sana dokunan hatta senle aynı havayı bile soluyan kızları öldürmek istiyorum. Ve, ya sen bunu anlamayacak kadar aptalsın ya da beni umursamayacak kadar kalpsiz! Luna her sana sarıldığında, sana her dokunduğunda içimde bir şeyler parçalandı. Bak tam burda!" Dedim ve elimi kalbimin üstüne koydum. "Sen her beni yerle bir ettiğinde ben kendime söz verdim. Lanet olsun sana yaklaşmayacaktım. Ama ne var biliyo musun? Seni seviyorum"
Dudaklarımın arasından bir hıçkırık daha firar etti ve şu kelimeler döküldü "Tek gerçeğimsin Sartorius"
Sözümü bitirir bitirmez dudaklarımın üzerinde bir baskı hissettim. Eli ensemi tutarken ben huzurun içinde kaybolmuştum. Kaçmamdan korkar gibi beni belimden tutup kendine yaklaştırdı. Dudakları öyle güzel öpüyordu ki, onda kaybolmak istedim. Elimi saçlarının arasında gezdirmeye başladım. Kokusu.. Huzurun bir kokusu olsa adı Jacob olurdu. Dudaklarını dudaklarımdan yavaşça çekti ve burnunu burnuma sürttü.
"Gülüşünü başkalarından kıskanacak kadar seviyorum seni Duru."
MUTLU SONSUZ
şaka şaka bitirirmiyim hiç aq bu arada hayran kurgu'da #853. sıradayız alkış alkış alkış yeyy öhöm bölüm gecikti çünkü birlikte olsalarmı olmasalarmı karar veremedim. Allah için yorum atın valla bu bölümde doğru kelimeler kullanabilmek için çok uğraştım. Neyse o zaman siz yorum atın byeüğ❤