-51. Bölüm

187 11 20
                                    


müziği dediğim yerde açın knks

 Adrian'ın kolları bedenime dolandı ve içimi tuhaf bir huzursuzluk kapladı. Bu ben değildim. Ne bekliyordum ki? Bana en ufak değer vermeyen çocuğun burda olmasını falan mı? O muhtemelen şuan Millie'yleydi ve mutluydu. O mutluysa mutluyum klişesine girmeyeceğim. Sanırım benim yapmam gereken onsuz mutlu olacağım'ı hayata geçirmeye çalışmak olacaktı.

      Biraz fazla Adrian'a sarılı kalmış olmalıyım ki Ross dayanamayarak onu itti ve kendini kollarımın arasına attı. Gülünseyerek ona sarıldım. Özlemiştim gerizekalıyı. Oysa yalnızca 1 aydır ordaydım.

"Temelli döndün değil mi?"

Omuz silktim. "bilmem."

*

"Come Back partisi mi yapsak?"

Kenzie'nin fikrine yüzümü buruşturdum. "Zaten şuan yaptığımız come back niteliğinde."

Benim gibi yüzünü buruşturdu ve Burger King gömen Mark'ı işaret edip "parti anlayışınız bu mu?" dedi.

Hepimiz gülerken Mark'ın ruhu bile duymadı çünkü o sırada ranch sos ve patates kızartmasıyla fantezi planlamakla meşguldü. Tabii ben bunu anlayabiliyordum çünkü friendship.

"Ulan Duru, Mark yokken biz vardık!" Koray'ın yüzüme attığı yastığı ona geri attım ve "onu beni satmadan önce düşünecektin" dedim. Lauren'la shipliyordum ama yine de ben kankaydım ulan! 6 adım önde olmam gerekti.

"Sana albüm alırım"

Kollarımı iki yana açtım "gel şuraya salak!" Gülerek kollarımın arasına yerleşti ve "barıştık demi?" dedi. "Albümümü isterim."

"Tamam ulan"

*

açınız müziği

Uzun zamandır girmediğim Instagram'ımın şifresini yazdım ve sayfanın yüklenmesini beklemeye başladım. Neler paylaştığımı bile unutmuştum. Anasayfama girdiğimde profilimdeki fotoğraf takıldı gözüme. Jacob bana arkadan sarılmıştı ve dudakları saçlarımdaydı. İçimde birşeylerin koptuğunu hissettim. Evet, feels geçiriyordum. Onu deli gibi özlemiştim ama onun ne yaptığını bile bilmiyordum. Her zaman bana zarar verdiğini söylüyordum ama belki de o benim hem fırtınam hem limanımdı. Belki de ondan kaçmaya çalışsam da hep ona sığınacaktım ben. Beni parçalıyordu, acıtıyordu, kanatıyordu. Ama yaralarımı öpecek olan da oydu. Ben onsuz mutsuzsam bu ona muhtaç olduğumu göstermez miydi? O kızı öpüşü gözlerimin önünden gitmiyordu ama o yapmamıştı. Gözlerimden yanaklarıma dökülen yaşların yeni farkına varmıştım. Muhtemelen rimelim akmıştı ama umrumda değildi doğrusu. Belki beni çoktan unutmuştu. Belki bitirmişti bizi. Ama bu kadar kolay bitmezdik biz. Severdik zoru. Hem ben ona aşık olan, onun için fan sayfası olan kız değil miydim? Onu böyle kaybedemezdim. Beni artık sevmese de, sevdirirdim ulan. Bizim hikayemizde gitmek vardı. Kaçmak vardı. Ama unutmak yoktu. Çok yıkılmıştım. Çok yıkılmıştı. Çok yıkılmıştık. Ama birbirimizi sahroş edecek de bizdik sabahsı ayıltacak da. Biz birlikte güzeldik. 

    Aniden odamın kapısını açıp aşağı koşmaya başladığımda ablamın tuhaf bakışlarına maruz kalmıştım ama açıklama yapacak vaktim yoktu. Her an yaptığımdan vazgeçebilirdim ve o benden vazgeçmeden yapmalıydım bunu. Hızla ayakkabılarımı ayağıma geçirip kapıyı ardımdan kapattığımda bunları öyle hızlı yapmıştım ki bir an afalladım ama onu o kadar özlemiştim ki geçen her saniye zararımaydı sanki. Ezbere bildiğim yolu koşarken hafif esen rüzgar tenimde süzülüyordu. Saçlarım dağılmıştı ve korkunç gözüküyor olmalıydım. Altımda öylesine bir eşofman ve yatarken giydiğim beyaz bir tişört vardı ama önemli değildi. Sanki bir yere yetişiyormuşcasına koşuyordum, ciğerlerim isyan bayrağı çekerken boğazım da canımı acıtacak kadar kurumuştu ama soluğum o olsun istiyordum. Aralık olan bahçe kapısını ittim ve evin önündeki bir kaç basamağı güçlükle çıktım. Nefes nefese ard arda zile bastığım sırada kapıya elimi acıtacak kadar güçlü ve sert vuruyordum. Ben ne kadar vurursam o kadar hızlı açılacakmış gibi hissediyordum. Sonunda açılan kapı, ardından gördüğüm o. Saçları biraz daha uzamış, bakışları yorgundu. Hayretle bana bakarken dili tutulmuş gibiydi. Aramızda öyle bir sessizlik hakimdi ki bu az sonra aramızdaki umut ışığını karanlığa boğacak kadar büyük bir kavganın ve kırgınlığın habercisi miydi, yoksa özlemin göstergesi mi bilemiyordum. Ama sabrım kalmamıştı. Özlemiştim. Bir adım öne çıkıp aramızdaki mesafeyi kapattığımda kendimden bile beklemediğim bir hareket sergiledim ve dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Bir an şok olup donup kalsa da karşılık vermeye başladı. Öyle özlem dolu ve sert öpüşüyorduk ki nefesim kesiliyordu. Alt dudağımı dudaklarının arasına alıp emmeye başladığında elimi saçlarına daldırdım ve bedenimi onunkine yasladım. Bir kaç adım geriledi ama dudaklarımızı ayırmadı. Ben de onu takip ederken içeri girmiştim. Sırtımı kapıyla birleştirdi ve kapının kapanmasını sağladı. Beni kapıyla kendi arasına aldığında bacaklarımı beline yerleştirmem dudaklarında arsız bir gülüşe neden olmuştu. Bir saniyeliğine geri çekildi ve sonra tekrar dudaklarıma kapandı. Dilimi diline sürttüm ve üst dudağına dişimi bastırdım. Erkeksi bir inleme döküldü o mükemmel dudaklarından ve beni kendine sürttü. Allah'ım aşağımda onu hissediyordum! Ufak Jacob -YEMİN EDERİM HİÇ UFAK DEĞİL- kendini belli ediyordu ve bu içimde bireyleri harekete geçirmişti. Aniden dudaklarımı bırakıp boynuma mini öpücükler kondurmaya başladı. Sesli bir nefes alarak başımı geriye doğru attım ve elimi tişörtünün içine geçirdim. Karın kasları kasılmıştı. Tırnaklarımı hafifçe onlara sürttüğümde boynumu emmeye başladı. Oralar kesinlikle moraracaktı. Öyle sert öpüp emiyordu ki kendimi inlememek için zor tutuyordu. Eli belimden kayıp tişörtümün ucunu kavradı ve bir çırpıda çıkardı. Utanmıştım. Köprücük kemiğine dilimi sürttüm ve onun yaptığı gibi emmeye başladım. Bu sırada tabii ki ellerim rahat durmuyor, onun sırtına tırnaklarımı sürtüyordum. Jacob kendinden geçmiş gibi inlediğinde aşağı doğru kaymıştım. Pozisyonumu düzeltmek için kendimi yukarı doğru kaydırmıştım ki alt tarafımda sert birşey hissettiğim dudağımı ısırırken Jacob da beni yere indirmişti ama yine de burunlarımız birbirlerine sürtüyordu. "Tanrım.." diye mırıldandı Jacob. Gözleri aşağıya kayarken istemsiz olarak benim de kaydı. Erkekliği fazla belirginleşmişti ve o çok büyüktü. "Duru, tuvalete gitmeliyim bebeğim."


selaam. Uzun zamandır yoktum. Aslında ben daha süründürecektim ama kıyamadım. Bölümü yazmam için AŞIRI ISRAR EDEN ebrar'a Sıla'ya Eylül'e ve bütün arkadaşlarıma burdan selam gönderiyorum aq wrpl2xrüqğp3rpü3r yorum atmazsanız küserim byeüğ -yeni kapağı beğendiniz mi?


the only truth • js. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin