-48. Bölüm

170 18 32
                                    

"Belki de ara vermeliyiz."

  Öfkeyle bana baktığında bir anlık pişmanlık bedenimi sarsa da geri adım atmayacaktım. Bana güvenmiyordu.

"İstediğin bu mu? Peki öyleyse. Konuşmayalım. Bir süreliğine."

Arkasını dönüp yürümeye başladığında sinirden deliye dönmüş gibiydim. Hırsla kapıyı çarptım ve lavaboya girip elimi yüzümü yıkadım. Bu kadar çabuk vazgeçtiyse eğer, zaten biz de birşey yok muydu yani? Başım fazla ağrıyordu. Şuan kendimi ağlamamak için sıkıyordum ve uyumaya ihtiyacım vardı. Üstümdeki kot şorttan kurtulup rahat bir şort giydim ve yatağa yatıp uyumak için gözlerimi kapattım.

*

Kızlar zorla beni kahvaltıya çekiştirirken hala yemek istemediğim konusunda ısrarcıydım. Oysa ben odamda dizi izleme ve ağlama planları kuruyordum. Yemekhane'ye indiğimizde krepleri görmemle fikrim değişti ve sustum. Sanırım ağlama merasimimi sonraya erteleyebilirdim.   Jacob'ların masasına baktığımda bir kızla gülüştüğünü görmemle donup kaldım. Ciddi anlamda transa geçmiş gibi durup onlara bakıyordum. Mark'la göz göze geldiğimizde ağız hareketlerinden anladığım kadarıyla bir küfür savurdu ve Jacob'ı dürttü. Jacob başını kaldıracakken arkamı döndüm ve kızların geçtiği masaya geçip oturdum. Telefonumdan Twitter'a girdim ve tweetleri okuyordum ki birden gizli numaradan gelen mesajla tedirgin olarak bildirime girdim.

Gizli numara: başardım değil mi? Aranızı bozdum.

Bir anlığınla etrafa bakındığımda Adrian'la göz göze geldik ve gülümsedi. Siktir, bu mesajcıdan 1 ay önce kurtulmamışmıydık biz? Adrian mıydı yoksa? Aranızı bozdum derken ne demek istiyordu? Elimde titreyen telefona tekrar baktığımda gördüğüm mesajla kaşlarım çatıldı.

Gizli numara: siktir, Adrian olduğumu düşünmüyorsun değil mi? O çocuğu sevmiyorum. Çünkü seni seviyor.

Cevaplama yeri olsaydı gelmişinden girip ailesinden çıkardım ama yoktu.
Kimdi bu?

Jacob'dan:

   Yemekhane'ye inerken başım ağrıyordu ve Mark zorlamasa asla gelmezdim. Durularla karşılaşmamak için dua ederken, bir yanım ona sinirliydi. Diğer yanımsa git ve onunla konuş diyordu. İnatçı tarafım daha ağır basıyordu sanırım. İçeri girdiğimizde Duru'ların olmayışıyla içim rahatladı ve daha rahat davranmaya başladım. Sanırım fazla rahat davranmış olacaktım ki önümdeki kızı görmedim ve hızla ona çarptım.

"Ah!"

Kız geriye doğru sendelediğinde şaşkınlıkla "oh, pardon." dedim.

Omzunu ovaladı ve omuz silkti.

"Sorun değil. Ben Millie."

Gülümsedim.

"Jacob."

*

Kahvaltıyı bitirdikten sonra bizimkiler havuza gideceklerini söylemişlerdi. Odada duracaktım ama sonra vazgeçtim. Çünkü Jacob'ın ne yaptığını deli gibi merak ediyorsun. İç sesime göz devirdim ve bikinimi ve mavi şortumu giyip aşağı indim. Bizimkiler Jacob'larla oturuyordu. Sonuçta Mark ve Ross, Kenzie VE John sevgiliydi. Şaşırmam saçma olurdu.

"Selam." deyip gülümsediğimde herkes "selam" dedi.

Jacob'ın yanında oturan kız elini uzatıp yapay olduğuna yemin edebileceğim bir gülümsemeyle

"Merhaba. Millie." dediğinde gözlerimi kısarak gülümsedim ve "Duru." dedim uzattığı eli sıkarken. Ellerimizi çektiğimizde çaktırmadan elimi şortuma sildiğimde Mark görmüş olacak ki gülmeye başladığında sırıttım.

"Ee siz nerden tanışıyorsunuz Jacob'la?" dedim Millie'ye.

Gülümsedi ve "bugün tanıştık." dedi. Aramızdaki olumsuz hava fazla gergindi.

Jacob'ın üzerimde olan gözleri beni tedirgin etse de inatla ona bakmıyordum.

Birden omzuma bir el değdiğinde başımı kaldırdım ve gelen kişiye baktım. Adrian'dı.

"Selam. Otursana." dedim ve şezlongta kenara kaydım ona yer açmak için. Yanıma oturduğunda Jacob yüzündeki memnuniyetsizlikle onu süzdüğünde sırıttım.

Adrian kulağıma yaklaştığında Jacob'ın çenesinin kasıldığını görebiliyordum.

"Siz Jacobla.."

"Evet." diye fısıldadım.

Gülümsedi ve "ben içecek birşeyler alıcam. Birśey isteyen var mı?" diye sordu ortaya. "Duru? Muzlu milkshake?" Jacob Araya girip "Duru çikolatalı içer." dediğinde Adrian'a bakıp "muzlu olur." dedim. O gülümseyip uzaklaşırken "yeni tadlar denemeliyim sanırım." dediğimde Jacob imamı anladı ve sinirle bana baktı. Bir süre daha havuz başında Jacob'la alttan alttan atıştık. Herkes yorgun olduğundan dinlenmek için odalara dağılacaktık ki Mark "Duru, iki dakika gelir misin?" dedi. Yanına gittiğimde diğerlerinin uzaklaşmasını bekledi ve başıyla kolunu Jacob'a atan Millie'yi işaret etti.

"Mesajları atan. Millie."

Kısa oldu sanırım şğwşğsiqud yorum atmıyosunuz üzülüyorum :(

the only truth • js. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin