-49. Bölüm

159 14 8
                                    

  "Mesajları atan Millie."

Şaşkınlıkla ona baktım.

"Mark, bu imkansız. Mesajları yazan kişinin kız olduğunu sanmıyorum. Genelde Jacob'dan nefret ettiğini söylüyor mesajlar."

Aynı bakışlarla bana baktı.

"Öyleyse neden Millie'nin telefonunda kayıtlısın?"

Belki de dalga geçiyordu. Belki de dikkat çekmemek için erkekmiş gibi davranmıştı. Böyle düşününce oldukça mantıklı gelmişti.

"Plan yapalım. Neler olduğunu öğrenmeliyiz." başımı salladım.

"Akşam o kızı da alıp plaja gelin. Konuşuruz."

*

     Plaja inerken aklımda binlerce soru işareti vardı. Mesajları atanın Millie veya bir başkası oluşunu kanıtlamam neyi değiştirecekti ki? Ağlamak istiyordum. Lanet olsun, ilişkide ara nasıl verilirdi? İç çektim ve önden giden kızlara yetişmek için adımlarımı hızlandırdım. Bizimkilerin yanına gittiğimizde herkes kumların üzerinde oturuyordu. Jacob Millie'yle konuşuyordu ama belliydi. İstemeyerek yapıyordu. Veya kendimi böyle avutuyordum. Bir süre sohpet ettik. Daha sonra diğerleri dağıldı ve sadece Ross, Mark, Millie, J ve ben kaldık. Jacobla konuşmamaya özen gösterirken Millie tuvalete gideceğini söylediğinde telefonunu burada bırakmıştı.

 Mark'a "hadi yapalım ne yapıcaksak aq" bakışı attığımda "dur olm şimdi olmaz" bakışıyla karşılık verdi gözlerimi devirip "dor olm şomdo olmoz" diye onu taklit ettiğimde o da "slak" bakışı attı. Evet bakışlarımızla anlaşabiliyorduk. 

Millie geri döndü ve TABİİ Kİ Jacob'la arama oturdu.

Mark Millie'ye "Sana DM'den attığım posta baksana" dediğinde zamanı geldiğini anlamıştım. Millie telefonuna parmak izini okuttuğunda tüm gücümle telefonu çektim ve bir anda ayağa kalkıp koşmaya başladı. Herkes şoka girerken Mark da öbür taraftan koşuyordu. Nefes nefese koşarken bir yandan da içimden hatim indiriyordum. Hafifçe arkama baktığımda Millie'nin de arkamdan geldiğini hatta oldukça yakın olduğunu fark ettim. 

"Duru!" Mark'ın üst tarafta olduğunu görmemle hiç düşünmeden telefonu ona attım. Mark telefonu tuttu ve koşmaya devam etti. Biz alt yani plaj tarafındaydık oysa cadde tarafındaydı. Millie beni kovalamayı bıraktı ve Sahilin çıkışını aramaya başladı. Hoş, ben de öyle yapıyordum orası ayrı. Sonunda bulduğumda otele doğru koşmaya başladım. Mark'ın odasının kapısını çald- pardon tekmelememden 10 saniye falan sonra kapı açıldı. Mark'a sonucu sorar gibi baktığımda yüzünde sinsi bir gülümsemeyle birlikte "5 pizzaya anlaşırız " dedi. 

"O pizzaları kutularıyla birlikte biyerine sokmamı istemiyosn göster şunu" dedim sakin olmaya çalışarak.

"tamam be" dedi ve telefonu bana uzattı. Millieydi. Bunları yapan Millie'ydi. İşte şimdi hiçkimse alamazdı onu elimden. Luna'ya yaptıklarımdan beter edecektim onu. Mark arkamdan seslenirken ben içimdeki sevinç, nefret ve heyecan duygularının patlamasıyla Flash misali depar atıyordum. Asansör beklemekle uğraşmak istemediğimden merdivenlerden indim ve plaja doğru koşmaya başladım. Millie'nin yüz ifadesini görmek için sabırsızlanıyordum. Jacob benimdi. Biz birlikte çok güzeldik ve bunu hiçkimse bozamazdı. Aq arası bile. Ekşın sever tarafıma uyarak sessizce plaja girdim ve az önce oturduğumuz yere gittim. Millie ve Jacob görüş alanıma girdiğinde ellerimin titrediğini hissettim. Jacob dudaklarını onunkilere bastırırken o an ölmek istedim. Ölmüş olmayı diledim.

Ben Duru Aksoy. 2 yılını Jacob Sartorius'u koşulsuz severek geçirmiş, onun gülümsediği her kızdan ölesiye nefret etmiş, bana da böyle gülümsemesi için ağlamış kız. 

Ben Duru Aksoy. Amerika'ya taşınmış ve hayallerinin ta kendisi olan çocukla sevgili olmuş olan kız. Ona herşeyini anlatmış. Kendini onunla tamamlamış kız.

Ve ben Duru Aksoy. Herşeye rağmen kaybeden kız.

Justin hikayesine başladım o 100 okunma olmadan ve vote ve yorum gelmedim buraya bişey atmam aq boşuna uğraşıyo gibiyim şlwep3eğp3 -çok primci bi yazar oldum ben aw gülüşü*

the only truth • js. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin