"Gördüğün gibi ben seni, gerçek seni tanıyorum Levent! İnsan sevdiği kişinin herşeyine dikkat eder, özveride bulunur...... Sen beni tanımıyorsun Levent! İsmim dışında, herkesin bilebileceği basit bir kaç bilgi dışında hakkımda hiç bir şey bilmiyorsu...
Ah bu bölümün başına gelmeyen kalmadı 😂😂😂 ama sonunda bitti şükür. Geçen bölüme yaptığınız yorumlar harikaydı çok teşekkür ederim hepinize iyiki varsınız😍😍💝💝💝💝 Bu bölüm için bana hukuki konularda yardım eden, bölüm yazmadım diye başımın etini yiyen tatlı belam @Svlaztcm a çok teşekkür ederim. Bölüm sonunda yorumlarını yapmayı unutmayın. Keyifli okumalar dilerim...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kaybedecek birşeyimizin olmadığını düşünerek büyük riskler almaktan çekinmeyiz hiçbir zaman. Oysa bu yola adım atarken kendimizi kaybedebileceğimizi hiç hesaba katmayız. İlk an yaptıklarımızda haklı, aldığımız kararlar kesinlikle doğruyken belki bir kaç gün belki birkaç hafta sonra dünyanın en haksız ve kaybetmiş insanı olup çıkardık. Ayrılık önemli bir konu değildi aslında. İnsan zamanı geldiğinde herşeyden ve herkesten bir şekilde ayrılırdı, mecburen. Asıl önemli olan ayrılığın sonrasıydı.... An gelir arkanda bıraktığın kişinin ismini söylemeyi bile özlersin. Hiçbirşey yapmayıp yanıbaşında sessizce otururken alıp verdiği nefese hasret kalırsın. Sabah kalktığında yanıbaşında onu uyurken izlemek, ya da banyodan gelen su sesinden onun orada olduğunu bilmek, yemeğe oturduğunda masada bir tabağın daha olması... Eksik kalıyordu insan işte. Böyle yarım, tamam olmaya ramak kala bedeninin yarısını kaybediyordun. Yataktan çıkmak bile insana zor gelir miydi?
Evet! Gelirdi!
Yatakdan çıkmak da, uyanık kalmaya çalışmak da, yemek yemek de, hatta nefes almak bile zor gelirdi insana. Çünkü kurduğun hayalden dünyan çıkılmıştır. Bir yerlerde deprem olmuştur, bir yerlerde tusunami dev dalgalarla yutmuştur kara parçasını ve sen bütün bunların altında tek başına kalmışsındır. Gün yüzüne çıkacak bir güneş doğmaz senin için. Güneş, zamanının belli olmadığı bir süre için başka bir evrene taşınmıştır, tıpkı kalbin gibi, tıpkı nefesin gibi, tıpkı sen gibi. Dışı etten oluşan, içi boş bir kabuk kalmıştır sana geride, ne yapacağını bilemediğin, boşluğa takılıp kalan bakışların gibi....
Beliz mi? Beliz aldığı kararın sorumluluğunu yüklenip karanlık gece adım atmıştı günler önce, belkide haftalar olmuştu. Bilmiyordu ki! Onun için zaman o an durmuştu ve Beliz o anda takılıp kalmıştı, gidememişti. Oysa o kapıdan çıktığında Levent ile ilgili herşeyi geride bırakacaktı. Kararlıydı! Kararları almak kadar uygulamak da kolay olsaydı keşke. Levent ne haldeydi bilmiyordu ama kendisini havalimanına getiren araçtan indiğinde ruhsuz adımlarını beyaz zeminde ilerletirken, aslında yapmak istediğinin bu olmadığını biliyordu. Biletinin işlemlerini yaptırıp valizlerini teslim ettikten sonra geriye pasaport kontrolünden geçip gitmek kalmıştı.
Yapamadı!
Kendisinde o gücü bulamadı!
Kendisini yeniden havalimanının dışına attığında önüne gelen ilk taksiye bindi ve gitmek istediği adresi verdi. Taksici duyduğu adresle şaşırsa da Beliz'in yinelemesi üzerinde sürmeye başladı. Sessizce akıp giden yolu izleyen Beliz biran sonra telefonunu çantasından çıkararak Tuba'nın numarasını tuşladı. Saniyeler sonra onun sesini duyunca boğazında düğüm düğüm olan ağlama hissini bastırabilmek amacıyla bir kaç kez yutkunmak zorunda kaldı.