Burnumu çekerek yatağımda doğruldum. Sanırım Yoongi haklıydı. Hasta olmuştum ama yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Ta ki TaeYong'un ağlama sesini duyana kadar. Ağrıyan başım sesle beraber daha da zonklamaya başlamıştı. Salona sürünerek giderken yatak odasında ağlayan çocukla oraya ilerlemeye başlamıştım. Bu gün sınavlarım başlıyordu ve ben berbat bir haldeydim.
"Yong, sorunun ne?"
Anneannem yatakta tabiri caizse ölü gibi yatıyordu. Odama hızla gidip çekmecemden maske alıp taktım ve TaeYong'u kucağıma aldım. İçini çekerek bana bakarken ona grip bulaşmasın diye taktığım maskeyi çekiştirmeye başladı.
Minik elleri saçlarıma da çekiştirerek kızarık gözleriyle anlamsız şeyler söylemeye başlamıştı. Tatlılığı karşısında erirken gülümseyerek mama sandalyesine bıraktığım minik için mama hazırlamaya başlamıştım.
Biberonda karıştırdığım mamanın sıcaklığına baktıktan sonra esneyerek miniğin eline verdim. O ise bana kocaman açtığı gözleriyle bakarken biberonu bana uzatmıştı. Anladığım şeyle onu kucağıma alıp biberonu tutmasına yardımcı oldum. Ayakta uyukladığım için bir sandalye çekip sağa solla doğru sallanırken amacım TaeYong'u uyutmaktı fakat benim de gözlerim kapanıyordu.
Biberon tam bitmeden uykuya dalan çocukla yatak odasına adımladım ve anneannemin yorgunluktan bayılmış pozunun yanına tombul yanaklı çocuğu yatırdım. Okul için hazırlanmam gerekiyordu. Şu yazılı haftasından sonra yaz tatiline girecektim. Yaz tatili sonunda da son sınıf olacaktım. Açıkçası bu beni biraz geriyordu çünkü mesleğime henüz karar vermemiştim.
Hızlı bir duşun ardından üstümdeki bornozla salak salak dolabıma bakmaya başladım. Aslında bunu neden yapıyorum bilmiyorum. Sonuçta gideceğim yer okul ve giyeceğim şeyler de formalarımdı.
Üstümü giyindikten sonra dünden kalan yemekleri ısıtmaya üşenip iştahsız bir şekilde iki üç kaşık almıştım. Düşüncelere dalmak istemediğimden hızlıca ağrı kesici içip Yong'u doyurduğumu ve okula gittiğimi belirten bir not yazarak anneannemin başucuna bıraktım. Üstlerini her ne kadar açılmasa da sıkıca örtüp ayakkabılarımı giymiştim.
Son zamanlarda çok sessiz kalıyordum. Jungkook öyle söylüyordu ama aslında düşüncelere dalıp kendi kendimle içimden konuştuğum için dışarıdaki insanlara cevap vermeyi unutuyordum. Son zamanlarda bir sürü şeyi unutuyordum.
Fark etmeden kendimi sitenin girişinde bulurken ne zaman çantamı aldım ne zaman aşağıya indim fark etmemiştim. Ciddi anlamda kafayı yiyor gibi hissediyordum. Burnumu çekerek yavaşça yürümeye başladım. Yoongi'yle beraber okula geçecektim. Tek unutmadığım şeylerden biri buydu. Kafenin önünde beklerken telefonumu çıkartıp kafenin önünde olduğumu belirten bir mesaj yazdım. Üstünden bir dakika geçmeden kafenin kapalı perdeleri arasından bana el sallayıp içeri gelmemi işaret eden Yoon Mi ile gülümseyerek kafamı salladım.
Kafenin içerisindeki değişik kahveli koku çok hoşuma gidiyordu. Sıcak bir havası vardı. Hemen kısa boyuyla bacağıma sarılan Yoonmi'yi kucağıma çektim.
"Günaydın iri gözlü abi!"
"Günaydın, Yoonmi." Bana böyle seslenmesi biraz değişik geliyordu ama sonuç olarak rahatsız etmiyordu.
"Abim bana bir bardak dolusu süt içirmek için mutfaktan şimdi gelecek. Lütfen beni koru!"
"Ne dedin sen küçük tavşan? Bu süt bitecek, bunu bitirmeden buradan ayrılamayacağını en iyi sen biliyorsun." Mutfaktan çıkan Yoongi otoriter sesiyle yaklaşıp elindeki bardağı masalardan birine bıraktı ve Yoonmi'yi kucağımdan alıp masaya oturttu. Bana ufak bir göz kırpmış ve sonrasında Yoonmi ile ilgilenmeye devam etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
with spare part | yoonmin
Fanfiction"Sen! Yedek Parçalı!" xx for all my adult children