℘it has been long time

3.6K 420 211
                                    

Etraf karanlık olunca apartmanımın girişini zar zor görür hale gelmiştim ve beni arkasına çeken Yoongi'nin koluna yapışıp omzunun üstünden fısıldadım.

"Neler oluyor? Neden ışıklar söndü?"

"Adam topluyor sanırım Jimin. Zaman kazanmak için bunu yaptı. Bunu daha önce de yaptı. Büyük ihtimalle çetesinden biri elektrikten anlıyordur."

"Neden adam topluyor ki? Yoksa...Yeniden kavga mı edeceğiz?"Tereddütle konuşmuştum ve ben endişelenme aşamasını çoktan geçmiştim. İkimize de bir şey olsun istemiyordum.

"İçindeki öfkeyi yansıtacak yer bulamayıp bana sarıyor Jimin. Son kavgada da bayağı dağıldık ama dağıttık da. Şimdi bizden bunun intikamını istiyor. Ama sen değil, ben bu işi halledeceğim. Apartmana gir." Sesindeki kararlılık iliklerime işlemeden durup onun bu tonuna baş kaldırıda bulunmuştum. Onu yalnız bırakmak istemiyordum.

"Saçmalama Yoongi. Gitmiyorum bir yere." Kafasını iki yana bana bakmadan etrafı kolaçan ederken sallamış ve derin bir nefes almıştı.

"Merak etme sadece konuşacağım. Kavga etmek istemiyorum bu halimle."

"O zaman kalabilirim." Bıkmışlıkla iç geçirdi ve beni onayladı. Ben ise koluna daha da yapışmıştım.

"Jimin, sözlerim onun canını yakarsa bana saldıracaktır. Sana bir şey olsun istemiyorum." Ben bu sözleri ile umursamazca omuz silkmiştim. Kesinlikle burada kalacaktım. Jaehyun'da gördüğüm şey öfkeydi ama biraz farklıydı. Annesini kaybetmesinin üzerine üzüntüsünü öfkeyle gizleyip etrafa saldırıyordu. Yoongi'nin suçu olmasa da, onun kimsesi kalmadığı için ona dayanıyordu. Bir anlamda ona izin veriyordu. Öfkesinin dinmesini ve üzüntüsünü yaşamaya başladığında onun yanında duracağını düşünüyordum.

Yoongi onu önemsiyordu çünkü o da annesini ve kısmen ailesini kaybetmiş durumdaydı. Jaehyun için ilk yardım gereçleri bıraktığı şifresini bildiği dolabı, Yoongi için yanında olduğunu hissettirme şekliydi.

Işıklar yeniden yanarken bir topluluk önümüzde duruyordu. Yoongi doğru tahmin etmişti. Karşımda geçen sefer dövüştüğüm-daha çok boğuştuğum- çocuklar da buradaydı. Yoongi derin bir nefes alırken ben de onunla beraber almıştım ve sırtına sokulmuştum.

"Ciddi ciddi konuşma zamanı geldi." Sesi sırtına dayadığım yanağımı titreştirip oradan kulaklarıma doluyordu ve ben bu titreşimle güvende hissettiğim kadar içimin gıdıklanmasını da engelleyemiyordum. Montunun kalınlığına rağmen hissederken bu titreşimleri fazla da sokulmak istemiyordum çünkü bakmama izin vermediği sırtındaki yaraları henüz tam geçmemişti.

"Yoon, ben gayet ciddiyim zaten." Lakayt konuşması üzerine benim bile sinirlerim bozuluyordu. Karşısındakini iyi tanıyor ve ona göre davranıyor olmalıydı. 

"Jae, sence de öfkeni bir kenara bırakıp üzüntünü gösterme zamanı gelmedi mi? Öfkeyle maskelediğin şeyleri görebiliyorum." Unuttuğum bir şey ise Yoongi de karşısındakini kısa zamanda iyi tanımıştı ve şimdi sabrının taşma noktasında onun üstüne gidiyordu. Yoongi'nin omzunun üstünden Jaehyun'un hafif afallamış ifadesiyle karşılaşmıştım. Kolunun altındaki Hari'yi serbest bırakırken boğazını temizlemişti.

"Ben zaten yeterince üzgünüm. Sizin yüzünüzden annemi, tek varlığımı kaybettim. Üzülmemem biraz garip olmaz mıydı?" Ben yavaş yavaş sinirlenirken Yoongi'nin suçu olmayan şeylerde suçlanması benim damarıma dokunuyordu. Daha biraz önce onu ailesiyle -en değerli şeyiyle- vurmamış mıydı? Daha neden onun üstüne geliyordu?

"Emin misin? Seni-"

"Jaehyun şunu yapmayı kes. Sanki o arabayı süren Yoongi'ymiş gibi veya o tır karşılarına kasıtlı çıkmış gibi davranamazsın! Yoongi de neredeyse her şeyini kaybetti o kazada! Senin yaptığın daha çok adilik, çünkü abisi ölse bile sen elinde olan ama ulaşamadığı değerli kişileri kullanarak canının acısını Yoongi'den çıkartıyorsun! Onun canı yeterince yanmadı mı sence?"

with spare part | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin