℘i will marry first in canada

3.9K 319 663
                                    

Zaman, denirdi öyle değil mi?

Zaman diye tanımlanırdı, ilaç. Bu kavram bir örtüydü. Acılarınız için en etkili yol olduğu söylenirdi. Aslı neydi, biliyor musunuz?

Örterdi onların üstünü. Size dahi göstermezdi acılarınızın yüzünü. Acılarınızı silip attığından değil, onların üstünü kapatıp yavaş yavaş unutmanızı sağladığı için ilaçtı, zaman.

Gençliğinize eklenirdi, yaşlanırdınız. Küçük bir çocuğa eklenirdi, büyürdü. Sinirinize eklenirdi, sakinleşirdiniz. Hayalinize eklenirdi, gerçekleşip gerçekleşmediğini görürdünüz.

Ama acınıza, yaralarınıza ve üzüntünüze eklenince onlar geçmezdi. Yalnızca günlerin getirdiği bir tanıdıklık olurdu. Onlarla yaşamayı öğrenirdiniz ki bu herkesin yaptığı yegane şeydi. Biz de kendi yaralarımıza alışmıştık.

Kabuk bağladığından değildi bu. Akan kanların artık akacak yer bulamayışındandı. Çünkü başımıza daha yaralayıcı ne gelebilirdi ki? Ayaktaydık işte. Ama bu da inattan falan değildi, öldüğümüzde birbirimizi görememe korkusundandı.

Söyleyin şimdi bize, bizi yıkmayan dalgalarda hem yüzdük hem yorulduk. Bizi yıkmak kolay mıydı şimdi? Bunları düşünürken neredeyse başımıza gelenlere şükür edecektim. Ama Yoongi'nin saçlarını yavaş yavaş okşarken bu düşünceden hemen uzaklaştım.

Kucağımda öylece kendinden geçtiği vakitten bu yana iki ay olmuştu ve hayatımız şaşırtıcı derecede sakindi. Sadece herkes, olanları detaylı öğrendikten sonra bu konuyu bir daha açmamaya özen gösteriyordu. Yoongi de gündüzleri neşeliydi, mutlu gibi davranıyordu. Geceleri ne çektiğini, uykusuz gecelerini, kabuslarını bir ben bilirdim. Ama toparlanmaya çalışıyorduk işte.

Yoongi gecesini gündüzünü yitirmişken bir gece yine bana sarılarak daha fazla beni üzmeyeceğini söylemişti. Sanki o yeni ölmüş gibi davrandığını ve hayatında ben gibi bir şey varken daha fazla beni üzmemesi gerektiğini... Yine beni düşünmüştü, yazları olan gece güzü gibi olan adam.

Serindi ama üşütmüyordu. Hafifçe kalbinizi okşardı. Tek farkla, Yoongi benim ruhumu okşuyordu. İlk başta Yoonki Hyung'un mezarını ziyarete gitmiştik sürekli, daha sonra Hyun Seo Hyung ile vakit geçirmeye başlamıştı Yoongi. Şimdi ise o, Jaehyun ve Seo Hyung ayrılmaz bir üçlü olmuştu.

Boynumda sadece gözlerini dinlendirmek için öylece sokulan Yoongi'nin uyuduğunu elbet biliyordum. Bizim yanımızda, koltuğun üstünde kıvrılan Holly de uyuyordu. Yoongi'nin derin bir iç geçirmesiyle kıpırdandığını hissettiğimde uyanması için yavaşça dudaklarımı saçlarında ve kulağının arkasında gezdirdim.

"Bebeğim, hadi uyan. Bak yarım saate misafirler gelmeye başlayacak ama sen tembellik ediyorsun." Homurdana homurdana doğrulduğunda elleriyle gözlerini ovuşturdu. Geniş yakalı kazağının ortaya çıkardığı kızarıklık ve morlukları gördüğümde istemsizce alt dudağımı ısırmıştım. O ise gözlerini kısarak benim üstümden kalkmış ve kaşlarını çatarak Holly'i kucağına çekmişti.

"Tabi o uyudu, dinlendi. Gece bu kadar geç sevişmeseydik ben de uyurdum ama Jimin Bey'in canı öyle istedi ve benim popom acıyor, tamam mı?" Holly ile konuşurken bana pas vermeden onun tüylerini okşamaya devam etti.

"Milletin sevgilisi nasıl ilgilenir, ama bizimki sadece kalas Holly! Canım acıyor diyorum, ağrı kesici dayıyor. İstediğim ilgi, sıkıca bir sarılma ama adamın umrunun köşesi değil!" Kaşlarını çatmış dudaklarını büzmüşken kafasını kucağındaki köpeğe eğdiği için gözünün önüne düşen saçları onu daha da kızdırmış gibi üfleyerek onları dağıtmaya çalışıyordu.

with spare part | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin