Gözlerimi yavaş yavaş aralamaya başlamıştım. Yeni yeni bir odada olduğumu kavrarken gözlerimi aralamak gittikçe zorlaşıyordu çünkü kirpiklerim birbirine yapışmıştı. Rahat nefes alamadığımı fark etmemle rahatsızca kıpırdandım ve kolumdaki acıyla mızmızlanmıştım.
Kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Zihinsel ve bedenen dengem şaşmıştı ve hiçbir şey kaldıracak durumda değildim. Saçlarımda hissettiğim hareketlilikle irkilmiştim. Gözlerimi ovuştururken yumuşak, bir o kadar tanıdık gelen sesle kafamı kaldırıp görüntünün netleşmesini beklemiştim.
Gözlerimin şiştiğini hissediyordum. Ayrıca yanıyorlardı. Görüntünün netleşmesiyle kucağında TaeYong ile bana bakan anneannemi görmüştüm. Elindeki diş kaşımak için olan oyuncaya hayatı pahasına yapışmış hırsla kemirirken biz odak noktası olmaktan uzaktık. Konuşmak için ağzımı açmıştım ki boğazımın acımasıyla yüzümü buruşturdum.
"Sorun yok Jimin. Konuşmasan daha iyi." Kafamı sallamıştım ama boğazım parçalanacak kadar ağrısa da zorlanarak bana yabancı gelen sesimle konuştum.
"Yoongi nerede?"
"Ah, sizi ayırmak için büyük uğraş verdi Namjoon. Şimdi yan odada. Pansumanı yapıldı. En son kontrole gittiğimde uyuyordu."
Kolumdaki seruma bakarak iç geçirdim. Bu beni pes ettiremezdi. Ayağa kalkmaya çalışırken beni yerime yatırmak yerine kolumdan destek alarak ayağa kalkmama yardım eden anneanneme hayatımın sonuna kadar minnettar olacaktım.
"Jimin, gece boyu ateşin düşmeyince endişeden ölecektim. Seni sevdiğimi biliyorsun değil mi?"
Gözlerimin içine bakarken onun dolu gözleri ile kapıya ilerlediğim ve kendimle beraber sürüklediğim serum askılığını bırakarak ona dönmüştüm. Onu cidden endişelendirmiş olmalıydım. Kafamı sallayarak ona gülümsemiştim, bunun yapmacık olduğunu elbette biliyordu ama ses etmeden endişeli gözleriyle kapıyı gösterdi.
"Hadi git bir bak ona, yan odada. İhtiyacı var gibi sana."
Dün yaşadıklarımız aklıma gelince ister istemez gerilmiştim. Nasıl bir ruh halinde olduğunu düşünmek dahi istemiyordum. Koridorun sonunda olan odamdan çıktığımda yanındaki odaya girerek askılığı da odaya sokmuştum zorla.
Sırtı bana dönük olan Yoongi'nin titreyen omuzlarını ve hafif iç çekişlerini duyabiliyordum. İçimdeki duygu yoğunluğu kalbime silah dayayıp onu açık açık tehdit ediyordu. Onun bir hıçkırığını duyduğumda ise tetiği çoktan çekmişti Yanına oturduğum zaman korkarak yerinde sıçramıştı. Hızlıca gözlerini silerek arkasını zorlanarak döndü. "Jimin, ne zaman uyandın?"
Cevap vermeyerek oturduğum yerde yatış pozisyonuna geçerek göğsüne doğru sokuldum. Kıkırdayarak bir eliyle belimden kavramıştı. Bunu ne diyeceğimi bilmediğimden yapmıştım. Şu durumda ne denir bilmiyordum. Onun ağlamaktan çatlamış kalın sesini duymamla kulak kesilmiştim.
"Murphy Kanunları peşimi bırakmıyor." demişti alay ederek. Ben ise konuşmadan sadece onu kalp atışlarını dinliyordum. Bir süre sessiz kaldı ve sonra elini alnıma koyarak yokladı. Ateşime bakıyordu sanırım.
"Hala yaşıyorsam, ters gidecek şeylerin bitmemiş olduğundan." Kaşlarımı çatarak ona bakmam ile diş etlerini göstererek gülümseyip işaret parmağını çatılan kaşlarımın ortasına koymuş düzeltmeye çalışmıştı.
"Seni annemle tanıştıracağım zaman eskiye döneceği tuttu mesela. Bu madde de yasayı sağlıyor. Hem bu tedavinin işe yaramadığını gösteriyor. Yine başa döndük." Canının yandığını görebiliyordum. Eli yavaşça saçlarımı bulmuştu. Elleri saçlarımda dolaşırken hoşuma gittiği belirten mırıltılar çıkarttım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
with spare part | yoonmin
Hayran Kurgu"Sen! Yedek Parçalı!" xx for all my adult children