Jaehyun
Gözlerimi açtığım bu aptal yerden nefret ediyordum ama gidecek yerimin olmaması beni buraya mahkum bırakıyordu. Aslında tam da yok diyemezdim. Giderdim ama annemin olmadığı yere ev diyemezdim. Alışmıştım zaten bu duruma şu iki yılı aşkın sürede. Teyzem onunla beraber kalmamı istemişti ama ben istemiyordum. Annemin anılarının olduğu bu lanet yeri bırakamazdım. En azından anılarımız burada tazeydi.
Okulların tatil olmasıyla bütün günümü annemin yatağında geçiriyordum. Onu deli gibi özlüyordum. Gitmesinin korkusu hayatımdaki en büyük boşluktu. Gidişi ise boşluğun ta kendisi olmamı sağlamıştı.
Hayatımda arkadaşa ihtiyaç duymamıştım çünkü o en iyi arkadaşımdı. Tanımadığım ve tanımak dahi istemediğim babamdı. Ama gitmesiyle onlara bile ihtiyaç duyuyordum. Ah, bir de annem vardı olmayan. Bunu her satıra binlerce kere yazabilirdim. Kapalı olan telefonumu açmıştım elim titreyerek. Biliyordum kimse merak etmeyecekti. Sonradan gelen saçma bildirimler arasından kişi bildirimi aradım ama kimse yoktu. Telefonu yatağa fırlatarak yan taraftaki yastığa daha sıkı sarıldım.
Birçok kişiye özür borçluydum. Başta Yoongi, Jimin ve niceleri.
Anneme de bir özür borçluydum çünkü yeni yattığı yere bir kere bile yeri rahat mı diye bakmaya gitmemiştim. Oğlunun nasıl değiştiğini görsün de istemiyordum. Bugünden sonra da tamamen değiştiğim için gidemezdim.
Ama hiçbirini içimdeki öfkeden dolayı yapamıyor, özür dileyemiyordum. Annem gittiğinde hiç ağlamamıştım. Evde yalnız hissettiğimde ağlamamıştım. Her onsuz sabaha başladığımda da aynı şekilde. Ama içimdeki duygu varlığı günden güne büyüyordu, hissediyordum. Sonra büyüyen şeyin öfke olduğunu anlamıştım, ilk zamanlar bilmiyordum ne olduğunu. İçimdeki şeyden ve olduğum kişiden nefret ediyordum. Bunu neden kendime yapıyordum bilmiyordum.
Arkadaşlarım var sanıyordum. Ama yoklardı. Daha çok çete gibilerdi ve şiddet unsurları dışında dikkatlerini bir şey çekmiyordu. Bu benim için çok önemli değildi çünkü içimdeki öfkeyi anca dayak atarak dizginliyordum az da olsa. Ama onlar arkadaşım değildi, buna emindim.
Yoongi geçen gün Jimin'in apartmanının önünde bana öfkeden bir maske taktığımı söylemişti. Yeni yeni fark ediyordum, haklıydı.
Ha Ri'yi de hiçbir zaman sevmemiştim. Sadece onu takıntı haline getirmiştim çünkü onun Yoongi ile olması benim öfkemi katlıyordu. Onun yanında kimse olsun istemiyordum. Hırsım yüzünden Ha Ri'yi istiyordum fakat şu an elde etmiştim ve Yoongi'nin aslında onu sevmediğini sadece benden korumak için Ha Ri'nin oyununa kandığını öğrenmiştim.
Ha Ri ile şu an çıkıyorduk. Tatilin ilk günü yatmıştık. Benim hayatımın merkezi sanıyordu kendini ama benim hayatımda değişen bir şey olmamıştı, hala boş hissediyordum.
Ama itiraf etmem gerekirse bu hissin yavaş yavaş geçtiğini ilk zaman, dolabımı açıp ağrıyan eklemlerim için ağrı kesici alacakken bulduğum ilk yardım gereçleriydi. Üstünde ise ilaçları hangi sıklıkta ve ne için içeceğim not edilmişti titizce.
Şaşkınlıkla bakarken paketi elime alıp dolabı kapattıktan sonra etrafıma kaçamak bakışlar atmıştım. Tuvalete girip paketi açarken içimden bu olanlara inanamıyordum. Tanrım, biri beni önemsiyordu. İlk defa öfkeden veya üzüntüden farklı bir şeyler hissediyordum uzun zamandır.
Hızlıca birkaç kremi kullanıp heyecanla boşalmış sınıfıma girip beceriksizce bir kağıt parçasına titreyen elimle ufak bir teşekkür notu yazmıştım ve yine dolabıma bırakmıştım. Bir sonraki gün ise notun alındığını fark etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
with spare part | yoonmin
Fanfiction"Sen! Yedek Parçalı!" xx for all my adult children