"Ne yani, siz sevişmediniz mi?"Gözlerimi son bir kere daha devirmiştim. Anneannem beni oldukça bıktırmıştı. Ciddi anlamda aynı şeyleri defalarca sormaya devam ederken en sonunda onu umursamamayı seçmiştim.
"Of hevesim kaçtı! Dudaklarını böyle şişmiş görünce ben de sonunda oldu sanmıştım." Konuşmadan söylenmelerinin bitmesini bekliyordum. Elinde kuru yemiş tabağını sehpaya bırakarak hınzırca telefonunu eline aldı.
"Anneanne sence de erken değil mi?"Anında telefonunu koltuğa fırlatıp TaeYong'u korkutarak bana döndü.
"Ne erkeni be! Bu kalçalar, bu dudaklar, bu güzellik ve Min Yoongi gibi bir sevgilim olacak da ben yataktan çıkacağım! Peh, gençlik çürümüş be!"Sinirle saçlarımı karıştırdım ama birden dedikleri aklıma bir şey getirdi ve modum aniden düşmüştü.
"Anneanne, biz sevgili değiliz ki. Yani Yoongi her ne kadar benimle gibi görünse de Hari ile çıkıyor."
"Ne? Siz sevgili değilseniz senin üstüne bu kemirgeni salarım! Delirtme beni Jimin. Sevgili değilseniz nesiniz?" TaeYong'u göstererek bağırdığında elindeki diş kaşıma oyuncağına hayatı pahasına yapışmış tombul pembe yanaklı ve iri mavi gözlü çocuk gibi ha bire o şeyi kemirmek isterdim. İçimden anneme biz bokuz, kakayız demek geçerken gerginlikle boş verip cevap vermeye çalıştım.
"Biz, biziz."
"Hah, aklını da çelmiş! Oh, ikili götürüyor sizi. Gerçi erkeklerin kalbine beş de sığar demişlerdi de inanmamıştım." Cevap verecekken durdum ve bütün gün evde kaldığı ve dedikodu kotasını dolduramadığı için bir süre benden daha çok sevdiği Yoongi'ye değişik şeyler deyip kendi kendine konuşmasını dinledim. Daha fazla dayanamayacağımı anlayınca saçmalayan anneannemi dinlememek için odama yönelirken arkamdan bağırmıştı.
"Anneni görmeye gittin mi?"
"Hayır." Gitmek istememiştim. Yoongi'nin evinde banyoda çok zaman harcamıştım çünkü üstümdeki boyalar kurumuştu. Yoongi'nin bol kıyafetleriyle banyodan çıktığımda yolunmuş tavuk gibi sıcak sudan dolayı her bir yanım kızarmıştı. Saat geç olduğunu bahane ederek onu banyoya göndermiş ve boyalı naylonlardan birini kaldırıp koltukta uyuya kalmıştım.
Haliyle boya kokusundan zehirlenmeden önce Yoongi gelip pencereleri açıp beni kurtarmıştı.
Uzandığım yatağımda elimi yukarıya doğru kaldırıp onun elinin yanımda olduğunu düşünmüştüm. Yüzüme yayılan gülümseme ile dün delice yaptığımız şeyler aklıma gelmişti.
Ben kapılmıştım. Hem de çok fena.
Kamikaze misali, dönüşü olmadan intihar atlayışı yapmıştım kalbine. Ve aptaldım. Olmadığım kadar. Kolay kapılmıştım çünkü. Bu beni korkutan şeylerin başındaydı. Ben geri dönüşü olmayan bir adım atım ama biz dediğimiz olgu ne zamana kadar bizi taşıyacaktı. Hari ile sevgiliydi. Biz ise, bizdik ve bu bana ağır gelmişti. Yarın tatile girecektik karneleri aldıktan sonra. Yine Hari'nin yanına mı gidecekti?
Ya Jaehyun ne yapacaktı? Bana değil, ona değil de, bize bir şey olacak diye korkuyordum.
○○○
Kucağımda uyumayan TaeYong ile salonda bilmem kaçıncı turumu atıyordum. Bizim ihtiyar yorgunluktan ağlama raddesine gelince bu canavarı ben almıştım ve onun dinlenmesi için zaman tanımıştım. Gözümden uyku akıyordu ve bu canavar durmuyordu. Elimle kucağındaki pozisyonu düzeltirken tenine değmemle yüksek ısıyla hemen koltuğa bırakmıştım miniği. Ben ne yapacaktım şimdi?
Diş çıkaran çocuklarda görüldüğünü biliyordum ateşin. Saçlarımı karıştırarak durmadan ağlayan bedeni alarak banyoya geçmiştim hızlıca. Suyu ılığa ayarladıktan sonra yaşlı gözlerle bana bakan ve içini çeken TaeYong tam içime sokup çıkarmamalıktı. Gülümseyerek ateşten kızarmış yanaklarını sıkıştırıp üstündekileri çıkarmaya başlamıştım ama rahat durmuyordu. Sonra onun için aldığımız ördekler aklıma gelmişti. Hızla üst dolaptan alıp klozetin üstünde duran bedenini kucağıma alıp kucağımdayken bezini de çıkarmıştım.