Hayatında nelerin doğru gitmesini isterdin? Neler seni bunu düşündürmeye iterdi? Birilerini tanımak için sadece yıllar geçmesi mi gerekirdi?
Sorular kervan kurmuş peş peşe zihnimde uzayıp gidiyordu. Kervana yol gösterecek bir ışık vardı ve ben de zaten onu takip ediyordum. Yoongi zorla girdiği evin şifresiyle elimi bırakmadan içeriye giriyordu. Eğileceğini anladığımda onan önce eğilip bağcıklarını çözdüm ve çıkarmasında yardımcı oldum. Şimdi ona biraz ayar çekecektim. Normalde olsa kıyamazdım ama hastanede olanlar yüzünden içimdeki sinir işimi görecektir.
Ağzını açmasına izin vermeden ceketinin -daha doğrusu benim ceketimin- ucundan tutup çocuk gibi çekiştirerek rengarenk olan salonun son haline bakmıştım. Çok değişikti ve ikimizin eseriydi.
Onu ittirerek mor pofuduk koltuğa oturmasını sağladığımda gözüm duvardaki boşluğa takılmıştı. Benim belimin izi olan ve Yoongi'nin beni deli gibi öptüğü yer. Kalbim ısınırken boğazımı temizleyerek ona döndüm.
Baygın gözleri bana bakarken yumuşamamak için kaşlarımı çatarak ona baktım. Hızla odasına girerek yerleştirilmiş giysilerin arasından bir alt, bir üst ve dolabın alt kısmından ince bir battaniye almıştım. Salona dönerken Yoongi bıraktığım yerde yayılmış duruyordu. İçimden ondan sinirimi çıkaracak olmam çok zor gelirken bir tarafım da buna gülüyordu. Ona ders verip kendine biraz daha dikkat etmesini sağlayacaktım.
"Üstünü değiştir. Ben mutfakta olacağım."
Hala titreyen ellerim ile bazı şeyleri unutup önüme bakmayı denemeliydim. Küçük dolapları açıp kapatarak istediğim şeylerin yerlerini arıyordum. Buz dolabını açtığımda içinde dondurulmuş hazır yiyecekleri gördüğümde gözlerimi kısarak hepsini çöpe dökmeye başladım.
Sanki hıncımı onlardan alıyordum. En sonunda birkaç tane işe yarar sebze bulmuş ve doğrama tahtasına yatırıp idama mahkum alan suçlularmış gibi hırsla doğramaya devam etim.
Dolaptan çıkardığım tencereye boşaltırken baharatlarını ekledim ve bu sebze çorbasını beğenmeyeceğine adım gibi emindim. Tatsız bir şey oluyordu ve hasta olan birine garip bir şekilde iyi geliyordu.
Düşüncelerimi dağıtmaya çalıştıkça kaynayan suya bakarken annemin bana yaptığı yemekler aklıma geliyordu. Babam veya ben ne zaman hasta olsak hemen bu iğrenç şeyi yapardı. Ben bunu yapmayı annem için öğrenmiştim çünkü o da bir gün hastalanacaktı. Saçlarımı karıştırarak Yoongi'nin içmesi için sıcak bir şeyler yapmaya koyuldum.
Yarım saatin sonunda tepsiye tabakları yerleştirirken dünyadan kopmuş gibi sebzeleri doğradığım bıçakla kendi elimi de yer yer kestiğimi gördüm. Umursamayarak en azından biraz rahatladım diye düşünüyordum. Salonda unuttuğum Yoongi aklıma gelince hızla tepsiyi kapıp salona adımladım. Koltukta nasıl bıraktıysam yatan çocuk beni endişelendirirken ateşini kontrol etmek yeni aklıma geliyordu.
"Hey, Yoongi..." Bir yandan seslenip bir yandan onu hafifçe dürtmemle kıpırdanmıştı. Onun tam uyanmasını bekledikten sonra alnında birikmiş olan teri peçeteyle sildim.
"Ah, içim geçmiş." Beyaz teni hafif ateşi olduğu için kızarmıştı ve ben yanaklarını sıkıştırmamak için zor tutuyordum kendimi. Gözleri şaşkınlıkla hazırladığım tepsiye kayarken bana gülerek bakmaya başlamıştı.
"Benim için mi?"
"Yok benim için, hani ateşi olan benim ya."
"Teşekkürler, Jimin-ah." Dalga geçerek söylediğim şeylerden sonra gülmemek için kendimi sıkmaya devam etmiştim. Tepsiyi kucağına yerleştirirken çocuk gibi sevinmişti. Açıkçası ben canı istemeyeceğini ya da uyumaya devam edeceğini düşünmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
with spare part | yoonmin
Fanfiction"Sen! Yedek Parçalı!" xx for all my adult children