Not yazmayı seven biri değilim ama buraya kısa bir şeyler bırakmak istedim. Benden yorumlarını esirgeme ve çekinme, olur mu? Desteğini hissetmem mutlu ediyor. Bu vasat bölümü okuduğun için teşekkürler.
xx
Telefonumdan yükselen melodi bir süre sonra aşırı rahatsız edici olmaya başlamıştı. Gözlerimi kırpıştırırken nereden geldiğini bile kestiremediğim ses ile Yoongi'nin göğsüne dayalı olan başımı zorlukla kaldırdım.
Tanrım, her yanım sızlıyordu. Huysuzca beni kendine çeken sevgilim ile kıkırdadım ama boğazım acıyınca öksürüklere boğuldum. Büyük ihtimalle kısılmış olan sesimin yanında gıcık tutan boğazım beni nefessiz bırakıyordu. Bir süre sonra boğazımdaki gıcık geçmeyince neredeyse öksürükten ölecektim.
Birden uyanıp öksürmekten yaşaran gözlerime uykudan şişmiş gözleriyle bakan Yoongi ne olduğunu anlamaz şekilde bedenimi kendine çekti. Zorla kendime gelip gözlerimi sildim. Telefonum susmuştu ve biz uyanmıştık.
"İyi misin?" Kalın ve pürüzlü sesi içimin titremesini sağladıktan sonra aynı zamanda boynuna sokulmam için bir davetti. Kokusunu soluduğum ve morluklarla -anneannemin deyimiyle aşk ısırıkları ile- dolu olan boynuna alnım yaslıyken başımı salladım.
Sonra deli gibi kıkırdayan Yoongi, kaşlarımı çatarak onun bedeninden ayrılmamı sağladı.
"Hayatım neden konuşmuyorsun? Sesin mi kısıldı yoksa, hm?" İmalı imalı kıkırdarken yastığımı alıp yüzüne fırlattım. Pislik herif.
"Tanrım! Yoongi! Tanrım! Yoongi!" Sesini incelterek beni taklit ettiğini anlamıştım. Suratımı düşürüp yataktaki yorgana gömüldüm. Gerizekalı.
"Bana arkanı mı döndün?" Duştan sonra hemen uyuduğumuzu varsayarsak çıplaktık ve yorganın altından kalçalarımda hissettiğim el ile adeta sıçramıştım. Yatakta oturur pozisyona gelmemle gözlerimin büyümesi bir oldu.
Bu ağrı da neyin nesiydi?
Yoongi bu halimi görünce daha çok gülmeye başlamıştı. Sinirle bütün yorganı kendime çekip birden ayağa kalktığımda acıdan gözlerim dolmuştu. Olduğum yerde öylece dikilirken Yoongi hala aynı surat ifadesiyle yanıma geldi. Yorganla beraber beni kavradığı gibi kucağına aldığında çıplak göğsüne sokulmuştum. Bu sabah sinirimi bozuyordu.
"Önce üstünü giydirelim sonra bir şeyler atıştırırız ve ağrı kesici alırsın." Kendi kendine mırıldanırken hafifçe kafamı boynundan çekip dağınık saçlarına elimi atmıştım. Yavaşça okşarken gardrobun önüne gelmemizle duraksamıştı.
"Benim giysilerimin yarısı nerede Jimin-ah?" Bu sefer ben bugün asla durduramadığım gülüşümü sunmuştum ve dün gece öhöm, şey, kısılan sesimle mırıldandım.
"Onları kaldırdım yerine yenilerini alacağız bu yüzden benimkilerden seç." Ses çıkarmadan giysileri aldıktan sonra beni yatağın üstüne bırakmıştı. Önce kendi üstünü giyinirken vücudundaki dün yaptığım izleri görmemle keyfim daha da yerine gelmişti.
O da yüzünden düşmeyen gülümsemesiyle bana bakmıştı. Sonra yeniden eşofman altını giydiği bedenini giysi dolabına çevirdi. Tanrım, sırtını mahvetmiştim. Dudağımı ısırarak sırtındaki tırnak izlerime bakarken istemsizce iç geçirmiştim.
Benim olan bir tişörtü üstüne geçirirken elindeki diğer giysilerle bana yaklaşmaya başlamıştı. Ben ise parlayan gözlerimle onun güzelliğini süzüyordum hala. Tek eliyle zaten dağınık olan saçlarını dağıtmış ve ayaklarımın dibine çöküp iç çamaşırımı giymeme yardım etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
with spare part | yoonmin
Fanfiction"Sen! Yedek Parçalı!" xx for all my adult children