DEM

14.2K 1K 383
                                    

"Burası da benim toprağım asker."

Gözlerimi motorun üstünde oturan kahpeye çevirirken Rafael'in henüz gitmediğini farkındaydım. Onu yakalamak için hâla daha bir şansım vardı, Poyraz Ali'yi bulmak için canımı bile ortaya koyardım. Koyuyordum da. Çember daracıkken teröriste yaklaşmam zor olmadı, gözlerimdeki kini kusarken yüzüne dikkatle baktım. Gözlerinde belirsiz bir özgüven vardı, çoğunluğun onda olmasına güveniyordu ama yanıldığı bir şey vardı. Mücadele etmek yürek ister, ben o yüreği kendime kanıtlamıştım. Onlarda yürek yoktu, gözlerinin altına yerleşmiş ve sonsuza dek orada kalacak korkunun kokusunu alıyor ona şahit oluyordum. Yumruklarımı sıkarken hepsi çok olmaktan dolayı alayla beni izliyordu. Dişlerimi sıkarken sesimi yükselttim ve konuştum.

"Şu anda Türkiye Cumhuriyeti topraklarındayız. Türkiye'nin başkentinde, Ankara'dayız. Bölge Ankara'nın kuzeyinde. Şu an tam üstüne bastığın yer, az önce çiğnediğin bütün topraklar bana ait! Madem topraklarımda bana peşkeş çekmeye cesaret ediyorsun sana karşılığını vereyim!"

Cümlelerimi bitirir bitirmez elimdeki silahı ona doğrulttum ve kafamda beliren bütün düşünceleri yok sayıp tetiğe bastım. Başına giren kurşun ona konuşma fırsatı vermezken birçok silahın bana doğrultulduğunu biliyordum. Son bir kez Rafael'e baktığımda elini kaldırmıştı. Tek eliyle çevremde oluşan kalabalığa emir  verdiğinde kafama doğrultulan silahlardan birkaçı indi, önümü açan motorlular ona itaat ederken elimdeki silahı almamaları beni şüphelendiriyordu.

Bu nasıl bir oyundu?

Ona doğru adımlar atarken içimde büyüyen öfkeyi kontrol edememek beni korkuttu. Onun tutsağı mıydım, onu yakalamış mıydım? Yürüdüm, onun önünde durduğumda elimdeki silahı zaman kaybetmeden ona doğrulttum. Bu işin artık sonu olamazdı.

"Gökgöz." dedi aksanlı bir sesle. Rafael'e bu kadar yaklaşmak öfkemi alevlendirmişti. Silahımı alnına bastırdığımda gözlüklerini çıkarmıştı, gözleri gözlerimdeydi. İşte onun gözlerinin altında bir korku yoktu, bu onun yapacaklarına bir sınır koyamazdı. O ölmeliydi! Yüzünde pis bir sırıtış belirirken silahıma alnını daha çok yaklaştırdı. Benimle nasıl bir oyun oynuyordu?

"Türk kızları..." dedi ve elini kaldırdı. Yüzüme elini değdirmek için uzattığında elini tuttum ve sıkıp aşağı indirdim. Gözlerimde nasıl bir ifade vardı bilmiyorum ama bu onu kızdırmaya yetmişti.

"Ecelin olurum." dedim.

"Vahşisin." dedi ve bundan zevk alıyormuş gibi yüzüne bir ifade yerleştirdi. "Kendinin de eceli olursun." dedi.

Silahımı alnına bastırırken gözümün sinirden seğirdiğini hissettim. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atarken düşüncelerim puslu bir havada birbirini görmeye çalıştı. Kafamda tek bir ışık yanıyordu, Poyraz. O ışığa yürümek için ölmek bana çocuk oyuncağıydı. Onu bulmak ya da ona zarar verenlerden intikam almak!

"Poyraz nerede?!"

Sesimdeki öfke kendisini yeterince belli ederken Rafael gözlerime baktı.

"Aptal kız... Onu tanrı bile kurtaramaz!"

Boğazıma yumrular düğümlenirken tetiği çektim. Sırıttı ve kendinden emin bir sesle konuştu.

BORDO HAREKATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin