Sizleri çok seviyorum.❤10.09. 2016 Mardin/ Kızıltepe
Güneş, gökyüzünde her gün olduğu gibi doğdu. Sarı ışıklar öbek öbek yeşil kamuflajlı adamların üstüne düşüyordu.
Mavi gözlü teğmen açık kestane saçlarının üstündeki kaskı sıklaştırdı ve ortaya çıkan mavi deniziyle komutanına baktı.
Asker dinlenmek için konakladığı dağda konservelerden kahvaltısını yapmıştı. Herkes yeni güne, hayır gecenin devamına daha dinçti.
Dolunay Gökgöz, herkesten uzakta oturan komutanına bakmaya devam ederken ayağa kalktı. Siyah botları çamur ve toprak içindeydi, kamuflaj pantolonu da kirlenmişti.
Komutanın yanına doğru yürüdü, yürürken gözleri komutanında değil de dağlardaydı. Herhangi bir tehlike için gereken önlemleri aldıkları halde yine de fazladan tedbir almak yararlarınaydı.
Kayaya sırtını yaslamıştı komutanı. Yere oturmuştu, bir bacağını kendine kırıp diğer bacağını da uzatmıştı. Bir eli kırdığı bacağının üstünde yayvan şekilde dururken diğer eli uzattığı bacağının üstündeydi. Dolunay'ın ona doğru geldiğini adım seslerinden seziyordu. Başını Dolunay'a çevirdi ve onu baştan aşağıya inceledi.
"Teğmen?" diye sordu soğuk bir sesle. Kafasında düşünceleri toparlamıştı, yeni yeni planlar hazırlıyordu. Rafael'i kafasında öldürüyordu...
Dolunay, komutanın sesiyle irkilip kendine geldi. Gözlerinin mavisi buz tutmak üzereyken komutanın önünde durdu ve yorgun bir sesle, "Şimdi ne yapacağız komutanım?" diye sordu.
Poyraz önünde dikilen kadını bütün dikkatiyle inceliyordu. Kamuflajın altında vücudunu sezmek zordu, zaten niyeti de bu değildi. Kadını incelediğinde kadının ona bahşettiği tepkiden hoşnuttu; bakışlarla bir şeyleri istemek... İkisinin birbirine duyduğu çekime karşı koyması zordu, ikisi de bu çekime karşı koymayı deniyordu.
Poyraz, "Şimdi yola çıkacağız." dedi ve gözlerini askerine çevirip devam etti.
"Yörük dağında buluşacağımız bir grup var, Özel Harekat'la beraber olacağız. Sınırı deneyen şerefsizler var, olacakta. Bu gece buradayız."
Sesinde pürüz yoktu fakat yorgun olduğunu sezmek zor değildi. Canının sıkıldığını, ta bir önceki geceden uykusuz olduğunu Dolunay fark etmişti. Elinden hiçbir şey gelmezdi, Poyraz Ali'nin derdine şifa olması zordu.
"Bir sorun var?" diye sordu ve meraklı gözlerle Poyraz'ı inceledi. Adam gözlerini sıra sıra dizilmiş dağlardan çekti, kadının gözlerinde şifa ararken kafasını sağa sola salladı.
"Önlem alıyoruz." dedi kısık bir sesle. Yorucu olan buydu, onun her şeyi perdelerin arkasındaydı. Poyraz'ı anlayabilmek için bütün hayat ışığını perdenin arkasından yansıtmalı, gölgelerden bir sonuca varmalıydı kadın. Bu zordu, pek çok şey zordu.
Dolunay silahını sıktı, sinirlenmişti. Ona açmıyordu hiçbir şeyi, ondan uzaktaydı hep.
"Size yardım etmek isterim." Poyraz'a nazaran daha kısık ve sakin bir sese sahipti kadın, konuştuğunda bazen ninni söylediğini düşünüyordu adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BORDO HAREKAT
AcciónKızıltepe Karakolu... Ömrünü vatanına adamış, canı pahasına bayrağını dalgalandırmaya yemin etmiş komutan... Poyraz Ali Demirbaş. O pes etmez, pes ettirir! O katil değil, kahraman! O Türk Askeri! Ve onun kurak toprağına dökülen birkaç damla deniz u...