DOLUNAY GÖKGÖZ
Karnımda hissettiğim ağırlık yüzünden nefes almam zorlaşırken karnımı şişirmeden nefes almaya çalıştım.
Gözlerimi çok büyük çaba göstermeden açtım, beyaz tavanla buluşan gözlerim şükür bakışları atarken başımı biraz kaldırdım ve karnıma baktım.
Dağılmış saçlar... Poyraz'ın huzurlu yüzü...
Bazı şeyler vardır, insana binlerce kez şükrettiren.
Hastanede odasındaydım, serum takmışlardı ve karnıma başını koymuş uyuyan bir sevgilim vardı. Bu durumda Poyraz'ın varlığına binlerce kez şükredebilirdim. Parmaklarımı saçlarının arasına geçirirken mışıl mışıl uyuyan Poyraz'ı izlemeye başladım.
Saçlarını usul usul okşarken olanları düşündüm.
Bana evlenme teklifi etmişti.
Hayır, aslında teklif değildi. Evlen benimle demişti. Doğrusu Poyraz gibi bir adamın bir şeyler için rica etmesi nedense imkansız geliyordu.
Bu onun öküzlüğüydü, bu konuda düşünmeye gerek yoktu bile. Bazı anlar oldukça romantik bir adam olabiliyordu fakat bazen... Hatta çoğu zaman mağara kaçkınıydı.
Yüzünde huzurlu bir ifade vardı, bu yüzden mağaradan kaçmış olmasını bile umursamıyordum. Saçlarını nazikçe okşarken fısıldadım.
"Uyuyan güzel."
Onu çok farklı görüyordum, belki dünyanın en çirkin adamıydı fakat bana hiç öyle gelmemişti. Alnının ortasındaki çizgiye kadar her şeyiyle mükemmeldi. Kusurları bile çok güzeldi.
Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluştu, tek gözünü açarken, "Kocacığım diyeceksin çok yakında." dedi ve kocaman gülümseyip doğruldu. Elimi tutup öperken ona aşkla baktım.
Kocacığım?
Bu kelimeyi kullanacak mıydım yani? Bunu mu bekliyordu? Yatağa oturdu ve üstüme doğru eğilirken sırıttı.
"Ya da patron mu desen?"
Çok önceki bir konuşmaya atıf yapıyordu, kulağına fısıldadığım cümlelerden çok etkilendiğini anlamıştım. Gözlerine bakarken bana doğru eğilmesi kalbimi hızlandırdı, onun gibi sırıtıp konuştum.
"Patron? Yatakta patron ben olacağım diye konuşmuştuk."
Dudaklarını birbirine bastırdı, şimdi de yataktaydık öyle değil mi? Tek kaşımı kaldırıp ensesine dokundum, ensesinden başını kendime doğru çekerken dudaklarına yaklaştım. Nefesini ciğerlerime çekerken, "Şimdi de yataktayız." diye fısıldadım ve belertmiş olduğu gözlerine seksi olduğunu düşündüğüm bir bakış attım.
Ensesini okşarken aklımda peydah olmuş birkaç düşünceden birini çekip çıkardım ve sorgusuz sualsiz konuştum.
"Öp beni."
Ona emir vermek biraz eğlenceliydi. Gözlerinin içi gülerken hafiften kaşlarını çattı ve saçımı okşarken, "Dua et hastasın kızım." dedi.
Tehditinin ne için olduğunu anlıyordum, yalandan kızmıştı güya. Böyle oyun oynarken bile ısırılası olduğunu anlasın isterdim, kendisini benim gözümden görsün.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BORDO HAREKAT
ActionKızıltepe Karakolu... Ömrünü vatanına adamış, canı pahasına bayrağını dalgalandırmaya yemin etmiş komutan... Poyraz Ali Demirbaş. O pes etmez, pes ettirir! O katil değil, kahraman! O Türk Askeri! Ve onun kurak toprağına dökülen birkaç damla deniz u...