VAR GİT ÖLÜM BİR ZAMANDA YİNE GEL

14.1K 947 140
                                    

Merhaba, geç gelen bir bölüm ama sonunda paylaştım. Benim için kötü bir zamandı, hastaydım ve beni yeterince geren sınavlarım vardı. Sınavlarım henüz bitmedi fakat sizi bekletmek hoşuma gitmiyor. Benim için kritik bir bölümdü, nasıl olduğuna dair bir fikrim yok. Eleştirin lütfen.

Bu arada bölümler gelmeden önce duvarımda ufak tefek yeni bölüme dair alıntılar paylaşıyorum, ilginizi çekerse bir göz atın lütfen.

İyi okumalar.

~

Güneş gökyüzünden çekilip kara bulutlara yer vermişti, havadan süzülen kar usulca insan müspettesinin yüzüne çarparken o alnında biriken teri siliyordu ve korkuyla titriyordu.

"İmkanı yok bu isteğinin heval." Dedi titrek bir sesle.

"İmkanı yoktur heval, biz aynı taraftayız."

Yalvarmak üzereydi, yalvaracaktı neredeyse...

Nefesleri sıklaştı, telefondaki metalik ses onun kulaklarını ağrıtıyordu. Gözlerini kapatıp açtı, kar yüzüne çarptıkça irkiliyordu sanki.

"Aynı tarafta değiliz."

Durakladı, duydukları onu zorluyordu. Şeyhmus ne yapmak istiyordu, neydi derdi?

"Ne diyorsun heval? Sen bir hain misin?"

Şeyhmus boğuk bir şekilde öksürdü. Sesi kısıktı fakat metalikti de. Sesi dinlemek yoruyordu.

"Botan," Ses biraz sert çıkmıştı. "Aptallarla asla aynı safta olmam. Dediklerimi yaparsan bundan ekmek yiyeceksin. Beraber olacağız. Benim derdim o köhne mağaranız değil, benim derdim Suriye."

Botan yutkundu, dağın başındaydı ve az ötesinde deli gibi kendi kendine konuşan Cemil'den hıncını almak istiyordu.

"Beni tehdit edenlere güvenmem ben."

Sesi kısık da olsa anlaşılırdı. Şeyhmus bu cevaba kendince bir şeyler ekledi.

"Ben de köpeklerimin tasmasını sıkı tutarım. Seçimini yap, sadık bir köpek mi olacaksın? Yoksa seni kurtların içine atayım mı?"

***
Gecenin karanlığı yavaş yavaş güneşin doğuşuyla geri çekilirken kamuflajlı adamlar, adam gibi adamlar, yavaşça köye doğru iniyorlardı.

En önde, haşmetli komutan Poyraz Ali Demirbaş kararmış gözlerinin içine gömdüğü kinle beraber adımlarını kuvvetli atıyordu.

Her adımında içinde kabaran duyguyu çocukluğuyla beraber öldürüyordu. Geceden iki saatlik uykusu ve karmakarışık rüyası onu mahvetmişti. Yavaşça arkasına baktı, narin vücuduna rağmen güçlü adımlar atan mavi gözlü kadının ona bakarak gülmesi içini ısıtırken ona sıkıca sarılmak istedi.

Durmak ve sıkıca sarılıp onda bir an kaybolmak...

Hemen arkasından yanına doğru hızla gelen Can bu isteğini köreltmiş ve ona görevde olduklarını sözleriyle hatırlatmıştı.

"Komutanım, karargahtan sizi istiyorlar."

Poyraz eline telsizi aldı, "Yavuz 1" dedi kısık bir sesle. Karargahın başındaki adam, Sami Aslantepe telsizi eline aldı. Yiğit'in oğluyla telsizde konuştukça aklına Yiğit ve son anları düşüyordu.

BORDO HAREKATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin