"Berk'e mi tuzak kurmuşlar?"
Berk'e tuzak kurmuşlar derken? Berk'e bir şey mi olmuştu, hayır. Lütfen Allah'ım...
Poyraz'ın önüne geçtim ve gözlerine baktım, bir şeyler anlamak istiyordum. Gözleri beni görmüyor, yumruğunu deli gibi sıkıyordu. Bu sefer kısık bir sesle sordu.
"Berk yaşıyor mu?"
Bir an da elim ayağım boşaldı, kalbim hızlanırken yumruklarımı sıktım. Endişe için de bir yanıt beklerken Poyraz'ın da benden farksız olmadığını gördüm. Dişlerini sıkarken tekrarladı.
"Berk yaşıyor mu?"
Ona bir şey olursa çok üzülürdüm, hepimiz bu yola elbette kefenimizi giyip çıkmıştık ama yalnızca kendi ölümüzü bekliyorduk, benden önce kardeşlerime, sevgilime bir şey olursa... Bunu kaldırabileceğimi sanmıyordum.
Poyraz tuttuğu soluğunu verdiğinde kalbimin hızı azaldı, içime inanılmaz bir rahatlama yayıldığında Poyraz telefonu kapattı ve gözlerini kapatıp birkaç saniye bekledi.
Onu izliyordum, az önceki hallerinden hiç eser yoktu. Kendini sakinleştirmeye çalışırken bunu başaramayacağından korktum. Ona bir adım attım ve kolunu sıktım. Sessizce konuştum.
"Poyraz?"
Gözlerini açtı, kahverengi gözlerinde şiddetli bir ateş yanarken beni yeni görmüş gibi baktı. Onda en iyi tanıdığım ifade buydu ve ben bu ifadeyi tarif edecek bir şey bulamıyordum.
Hafif dolgun dudaklarını araladı, yüzündeki ifade yavaş yavaş silinirken konuştu.
"İyi, hastaneye gidelim."
Kafamı salladım ve Poyraz'ın odadan çıkışını izledim, onu takip ederken taksi çağırdığını duydum. Çok endişelenmişti, haklıydı da. Ailesinden geriye kalan tek üye, bunu belli etmese de Berk'İn onun için ne kadar değerli olduğunu biliyordum. Ben bunu görüyordum.
Dışarıya çıktığımızda sabırsızdı, taksinin gelmesini beklerken içinden kötü şeyler geçirdiğine emindim. Önünde eliyle bileğini tuttu ve sabırlı olmaya çalıştı, Berk'in tam olarak ne durumda olduğunu bilmiyordu, haliyle epeyi gergindi.
"Poyraz." dedim tekrar ve başını bana çevirmesini sağladım.
"Sakin ol."
Yüzüme dikkatle bakarken aklının dediklerimde olmadığına emindim.
"Nasıl dikkatsiz olabilir anlamıyorum." dedi sinirli bir şekilde. Nefesini verdi ve tekrar konuştu.
"Ona siktirolup gitmesini söylemiştim."
Onun zarar görmesine dayanamadığını anlamıştım, kardeşini bütün bunlardan uzak tutmak isterken aynı zamanda onu bunların içine çekmişti. Berk'le ilk tanıştığım zamanı düşündüm.
O yakışıklı delikanlı teröristlerin içinde kamufle olmuştu, abisi onu dağa göndermişti. Onu tehlikenin ortasında yalnız bırakmıştı, şimdi ona kızmaya hakkı yoktu. Üstelik Berk abisini memnun etmek için yanıyordu, onun kardeşi olduğunu kanıtlama derdindeydi.
Aslında haylaz bir çocuktu, yaramazın teki. Çocukken sürekli düştüğüne, evi birbirine kattığına çok emindim hatta. Ama abisinin yanında usluydu, büyümüş gibiydi. Akıllı ve kurnazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BORDO HAREKAT
AkcjaKızıltepe Karakolu... Ömrünü vatanına adamış, canı pahasına bayrağını dalgalandırmaya yemin etmiş komutan... Poyraz Ali Demirbaş. O pes etmez, pes ettirir! O katil değil, kahraman! O Türk Askeri! Ve onun kurak toprağına dökülen birkaç damla deniz u...