(Dolunay Gökgöz)
Saçlarımda kıpırdanan uzun parmaklar midemde asi kelebeklerin uçuştuğu hissini verirken ifadesiz kalmaya çalıştım. Uyandığımı fark etsin istemiyordum.
Parmakları saçlarımdan yüzüme doğru indi, şakağımdan yanağıma doğru beni hafifçe okşayan sıcak el içimi bir hoş ederken adamın yerinde nazikçe kıpırdandığını duydum. Ve biraz sonra da kirli saçlarıma konulan narin öpücüğü hissettim, saçlarımı da koklamıştı.
"Uyandığını biliyorum asi kurt." Dedi kısık bir sesle. Nefesi yüzümü yalayıp geçerken derin bir soluk aldım nefesinden. Ve tek gözümü açıp ona baktım.
Yüzüme doğru hafifçe eğilmiş tatlı bir şekilde gülümsüyordu. Elimi kaldırdım ve yüzüne dokundum. Çıkan sakallarını okşarken kahverengi gözlerine gömülmek için diğer gözümü de açtım. Manzaram çok güzeldi.
"Uyanık mı? Ben mi?" Diye sordum yalandan.
Güldü. Gülüşü bir tutam cennet.
Dışarıdan yüzüne vuran sarı ışık sayesinde onu net görüyordum. Hava henüz karanlıktı. Yüzüne vuran ışık tabloyu tamamlarken burnumu sıkan adam yüzünden inledim.
Gülmeye devam ederek, "Yalancı." Dedi.
Kaşlarımı çatıp elini tuttum, burnumu bırakır bırakmaz sitemkar bir sesle devam etti konuşmaya.
"Üç gün daha uyudun uyanacağım dedikten sonra."
Üç gün mü? Bana üç saat gibi gelmişti. Ondan üç gün daha mı çaldım? Yalan.
"Sensin Yalancı Poyraz Ali."
Onu son gördüğümde de sakalları böyleydi. Yalan söylüyordu.
Alnını alnıma dayadı, o kısılan sesindeki hafif tını karnımı kasarken odaklanmak zordu.
"Seni çok özledim. Seni o kadar çok özledim ki içimdeki çocuk durmadan ağlıyor."
Saçlarına dokundum, gözlerinin içine doğru baktım. Ona bütün şefkatimi feda ederken ağlamaklı bir sesle konuştum.
"Ölürüm ben o çocuğa Poyraz. Üzülmesin, ağlamasın."
Poyraz burnumu öptü, sonra hafifçe alnımı öptü. Tek tek gözlerimi öperken saçlarını okşadım. Ve en sonunda kurumuş, soyulmuş dudaklarıma indi. Kötü kokan nefesimden etkilenmemişti, dudaklarıma dudaklarını değdirdi. Okşadı. Hem kalbimi, hem ruhumu, hem saçlarımı, hem de dudaklarımı.
Durdu, dinlendi. Uzun uzun dudaklarımda kaldı. Sanki bütün gayesi buydu da başarmıştı. Hasretini dindirircesine saçlarımı okşadı.
Gözlerim dolu doluyken ağlamaktan çekindim, üzülmesinden korktum.
Benim sevdiğim. Benim Poyraz Ali'm.
Kendini toparlamak için beklediğini biliyordum, onun da benim gibi ağlamaklı olduğunu biliyordum. Ama durdu, bekledi. Gözünden bir damla yaş akıtmayacağından emin olunca gözlerime baktı belirli bir mesafeden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BORDO HAREKAT
ActionKızıltepe Karakolu... Ömrünü vatanına adamış, canı pahasına bayrağını dalgalandırmaya yemin etmiş komutan... Poyraz Ali Demirbaş. O pes etmez, pes ettirir! O katil değil, kahraman! O Türk Askeri! Ve onun kurak toprağına dökülen birkaç damla deniz u...