Hava her zamankinden daha sıcak, vücudumdaki su oranı daha çoktu. Güneş tepede parladıkça terim artıyordu. Zaten biraz heyecanlıydım da, iyice terliyordum ve böylece de geriliyordum.
Karşımda heyecanla konuşan güzel kadına tekrar odaklandım, bir kafede oturmuştuk. Günlerden pazartesiydi ve ben bu günümü, izin günümü, sevdiğim adama ayırmıştım. Onunla buluşmadan önce buradaki tek kadın dostum olan Şevval'le oturmuştum.
"Dolunay?"
İsmimi söylediği anda gerginliğimi bir kenara itmeye çalıştım ve, "Özür dilerim." dedim nazikçe. Sonra da, "Çarşamba çok hafta içinde kalıyor bence." dedim.
Ahmet'le nişan için gün bakıyorlardı, Ahmet artık beklemek istememişti. Bu nedenle en erken gün de nişan, kına, düğün faslını bitirip Şevval'liyle aynı evde yaşamak istiyordu.
"Evet." diye onayladı Şevval sıkıntıyla beni.
Her şeyin çok güzel olmasını istiyordu,haklı olarak da zamana ihtiyaç duyuyordu.
"Bence hafta sonu iyidir." dedim ve elini dostça sıktım.
Sarı saçlarını dağınık topuz yapmıştı, yarım saate kadar vakıfta olması gerekiyordu ve bir yandan da bu işlerle uğraşıyordu. Ahmet'in de bir şeyler yaptığına emindim.
"Bana da öyle geldi şimdi." dedi ve kahvesinden bir yudum aldı, sonra da pozitif bir gülümseme yolladı bana.
"Fal mı baksak?"
Bu tavrı fazla hoştu, her türlü sıkıntısına rağmen bir tarafı musmutluydu. Bundan dolayı onu seviyordum.
Ben kafamı sağa sola sallayıp gülünce kahve bardağıma uzandı ve fincanı kenara koyup boş tabağı eline aldı.
"Buradan her şeyi görürüm ben." dedi muzipçe ve sonra da ima dolu bir gülüş gönderdi.
Konuşmak için dudaklarını yaladı ve derin bir nefes alıp boş tabağa gözlerini kısarak baktı.
"Hımm," diye mırıldandı ve tabağı inceleyip konuştu.
"Üç vakte kadar yakışıklı, boylu boslu bir adamla aynı evde bulunacaksın."
Omuz silktim, "Aman," dedim ve güldüm.
"Ne maharetlerini gösterecek sana bilemezsin." dedi hızlıca ve ikimizde gülüverdik.
Poyraz'la aynı evde elbette bulunmuştum ama kaç gündür birbirimize imalar yapıp duruyoruz. Haliyle gerginliğim tavan yapmıştı.
Poyraz nasıldı acaba? Heyecanlı mıydı, yoksa yapacağı yemekleri mi düşünüyordu? Hem ev işini halledeceğim demişti, nasıl? Selim'den evini asla istemezdi. Lojmanları hiç düşünmemiştik.
Şevval saate bakıp, "Geç kalıyorum." diye söylendiğinde dikkatimi yine çekmişti. Kafamı sallayıp, "Hadi git, kahveler benden." dedim ve o da çantasını alıp ayaklandı. Kendisine çeki düzen verirken konuştu.
"Buluşmanızdan sonra yine bir araya gelelim, fal bakma garantili bir dertleşme yaparız."
Benden daha heyecanlıydı, kafamı salladım ve ben de kalkıp ona sarıldım. Kısa bir vedalaşmanın ardından o gitti ve ben de tekrar oturdum. Yarım kalan kahvemi önüme çekip yudumlamaya başladım, bir taraftan da telefonuma bakıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BORDO HAREKAT
ActionKızıltepe Karakolu... Ömrünü vatanına adamış, canı pahasına bayrağını dalgalandırmaya yemin etmiş komutan... Poyraz Ali Demirbaş. O pes etmez, pes ettirir! O katil değil, kahraman! O Türk Askeri! Ve onun kurak toprağına dökülen birkaç damla deniz u...