Dolunay Gökgöz
Güneş yavaş yavaş göğü terk ederken gözlerimi camdan çektim, hala hastanedeydim ve Poyraz ortalarda yoktu.
Az önce Mustafa görev için yanımdan gitmişti ve ben yalnız kalmıştım.
Kötü bir haldeydim, üstüm başım pisti ve hala daha üzerimde yırtık elbisem vardı. Yine de şu ana kadar aklıma bu unsurlar gelmemişti. Daha garip şeyler yaşayınca insan pis olup olmamayı dert etmiyordu.
Kapı açıldı, içeriye yavaşça Poyraz girdi. Elinde poşetler vardı ve yüzü gülüyordu. Onu o kadar iyi tanıyordum ki kıskanıp çekip gitmediğine çok emindim. Mustafa'ya bu hakkı tanımıştı, onun beni sevdiğini elbette o da farkındaydı fakat beni kaybetme korkusunu Mustafa'nın da yaşadığını anlayamayacak kadar sığ değildi.
Elimi kaldırdım ve tebessüm edip salladım.
"Gelmeseydin. Hiç gelmeseydin."
Ona yalandan sitem ederken poşetleri sandalyeye bıraktı, başımı eki elinin arasına alıp burnumu öptü ve gözlerime bakarken konuştu.
"Seni çıkarmak için uğraşıyordum."
Eline yanağımı sürttüm ve, "Hadi çıkalım." dedim heyecanla. Ellerini çekip erkeksi bir şekilde güldü ve poşetten bir çift terlik çıkardı. Onları bana almıştı, benim için getirmişti. Seni var ya adam....
Serumu çıkardım ve kolumdan tutmasına izin verdim, terlikleri giydiğimde alnımı öptü ve poşetleri eline aldı, sonra da bir an da beni kucağına aldı. Ona tutunduğumda, "Seni eve kadar taşıyabilirim," dedi ve bana bakıp sırıtarak, "Ama ne gerek var?" diye sordu.
Bu aralar çok mu şakacı olmuştu bu adam?
Omuz silktim,çıkışa doğru yürürken yanağına bir öpücük kondurdum. Koridora çıktığımızda beni taşımaya devam ediyordu.
"Yürüyebilirim." diye fısıldadım kulağına. Beni hiç duymamış gibi neşeliydi.
Onun yüzünü incelerken sessizce şarkı mırıldanmaya başladı.
"Sabah yeli ılgıt ılgıt eserken, seher vakti bir güzele vuruldum. Al dudak inci dişi, bu dünyada yok bir eşi. Seher vakti bir güzele vuruldum."
Sesi berrak kalbi temizdi. Neşeliydi ve ıslık bile öttürüyordu. Hastanenin merdivenlerini inerken şarkının nakaratını söylüyordu.
"Aynalı kemer ince bele, bu can kurban tatlı dile, seher vakti bir güzele vuruldum."
Merdivenleri inerken bize garip garip bakan erkek çocuğuna göz kırptı ve tekrar etti.
"Seher vakti bir güzele vuruldum!"
Hastanenin girişindeydik, bir hemşire vardı. O kadınla daha önceden de anlaştığına şahit olmuştum, onun tatlı gülüşü karşısında gülümsedi ve kapıdan çıkarken şarkının devamını söyledi.
"Aynalı kemer ince bele, bu can kurban tatlı dile, seher vakti bir güzele vuruldum."
Arabasına doğru yürürken yüzümü öptü, kokumu bol bol içine çekti. Neşesi çoktu, Allah eksik etmesin. Öyle mutlu görünüyordu, rahatlamıştı. Canım kurban bu yakışıklı deliye!
Arabanın ön kapısını açtı, beni ön koltuğa oturtup kemerimi bağladı ve elindeki poşetleri arkaya koltuğa koydu. Önden hızlı hızlı dolaşıp sürücü koltuğuna oturdu ve arabayı çalıştırırken radyoyu açtı. Aynı şarkı çalıyordu, muhtemelen bu şarkıyı sürekli dinliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BORDO HAREKAT
AcciónKızıltepe Karakolu... Ömrünü vatanına adamış, canı pahasına bayrağını dalgalandırmaya yemin etmiş komutan... Poyraz Ali Demirbaş. O pes etmez, pes ettirir! O katil değil, kahraman! O Türk Askeri! Ve onun kurak toprağına dökülen birkaç damla deniz u...