11.bölüm*Hediye*

4.3K 443 177
                                    

Sesimde ki mesafe dağları geçerken, yüreğim yaklaşmak icin fırsat kolluyordu. Yapamazdım ne dokunabilirdim ne de bakabilirdim. Kendimi yakmaya razı geldim.
Uzak kaldım. Kendimden emindim o adım atmadan şu kalbim hızlanmamalıydı. Soğuk bir şekilde konuştum."Müsaadenizle"

"Müsaade sizin" diyerek bir adım attı. Lavaboya yani bana doğru. Daha şimdi kalbime söz vermedim mi neden beni dinlemiyodu. Bu hızlı atışta neydi? Neden bir dakika geçmeden kalbim pes etmiş atlılar koşturmaya başlamıştı. Ellerini yıkamıştı ki benim tarafım da olan havluyu alarak uzattım.

"Buyur" dedim. Tebessüm ile elimde ki havluyu alarak ellerini sildi. Ardından geri bırakarak konuştu ve gitmeye başladı."Allah razı olsun"

"Hepimizden inşallah" demiştim. Ardından aynada kendime bakarak yüzümü yıkadım ve mutfağa geçerek annemle ikimizin masasına oturdum. Annem elinde ki sürahiden bana su doldururken bir yandan konuştu.
"Nasıl oldun kuzum"

"Iyiyim orucumu açarsam daha iyi olacağım inşallah" dedim.

"Geç kaldın ya kaç dakika oldu ezan okunalı" dedi bitmiş çorba kasesini kenara koyarken.

"Olsun annecim"
Annem suyu verince bardağı alarak duamı okumaya başladım.

"Allahumme leke sümtü ve bike amentü ve aleyke tevekkeltü ve ala rizgıke eftertü."

Ey Allah’ım, Senin rızan için oruç tuttum ve Senin rızkınla orucumu açıyorum.(Ebû Dâvud, Savm: 22)

Yemek yedikten sonra abimler misafir odasına geçmişti. Bizde sofrayı toplamaya başlamıştık. Bir odaya gidiyor bir mutfağa geçiyordum. Ne de çok bulaşık vardı. Annem aldırdı ben makinaya yerleştirdim. İşimiz bitince yukarıdan kahve bardaklarını ve fincanları çıkartarak sırayla dizdim. Anneme dönerek konuşmaya başladım.

"Kaç kişiler"

"Sekiz abinle bir dokuz"

"Tamam" diyerek önüme döndüm. Dokuz tane fincan çıkartınca hepsine uygun olacak cevzeyi çıkarttım. Kahve ve şekeri suyu ekleyerek yapmaya başladım. Köpükleri bardağa eşit miktarda yerleştirdim. Kaynamaya başladığında kısık ateşi kapatarak bekledim. Kahveler de hazır olduğunda bardaklara doldurarak kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı çaldığımda Ubeyd açtı. Neden o açtığını düşündüğümde kapının yanında ki yerin boş olduğunu gördüm. Demek ki kenardan kalkarım demek istemişti. Kafamı kaldırdığımda Asaf tam karşımdaydı. Daha fazla içeriye bakmadım. Elimdekileri alırken konuşmaya başladı."Biraz daha almazsam dökeceksin"

"Alsan" dedim rahatsız olduğumu belli ederek

"Tabi" diyerek elimden aldı. Tam karşımda Asaf vardı. Yine sinirlenmişti. Anlamıyordum hem kıskanıyor anlatmayacak mısın dediğimde ise hayır diyordu. Bende sinir oluyordum artık. Ubeyd kahveleri alınca hemen arkamı döndüm. Tam gidiyordum ki annem içeriye geçti. Diğer kahveleri götürmüştü. Kapıda muhabbete başladı.

"Ee oğlum tanıtmayacak mısın bana öğrencilerini"

"Tanıtayım annem" diyerek devam etti. "Ubeyd'i tanıyorsun zaten şöyle sırayla devam edeyim. Buğra, Gökhan, Abdulkadir, Yiğit, Hakan, Veli bu da Asaf. Aynı zamanda Asaf, Nisan'ın sınıf arkadaşı"

"Aa öyle mi oğlum, derslerin nasıl bizim kız çok yaramaz mı okulda" dediğinde yüzümde gülümseme ile bekliyordum. Ne diyecekti acaba benim hakkımda diye düşünmeden edemedim. "Derslerim iyi Nisan ile genel olarak aynı seviyedeyiz. Cok güzel evlat yetistirmişsiniz. Allah razı olsun"

"Amin oğlum, bizim kız başına buyruk yaşamayı seviyor. Birde kapansa" Başına buyruk değil annem Asafa buyruk yaşamayı seviyor.

Meçhul  ~HemHâl ~ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin