Aradan geçen bir ay boyunca yaşananlara baktım. Cicim ayı dedikleri bu olsa gerekti. Biraz aksiyonlu ve üzgün geçen günler olsa da halimize şükür ediyorduk. O günün ardından on beş gün geçti. Ben kabul ettim artık çalışmıyordum. Bir tarafta onun rızası varken ve o iş yüzünden başıma gelmişken vazgeçmistim. Çok üzülmedim biraz kötü oldum ama geçti. Bitti yani.Barıştığımız günden beri birbirimize daha yakın davranıyorduk. Daha ne kadar yakın olabilir ki deyip göz devirdiğinizi hissediyorum. Ama yakın işte kaybetme korkusu insanı daha çok birbirine bağlar. Ve insan o zaman içinden geçenleri de aktarır. Ama hiçbir insan o benden vazgeçmez dememeli. Insanoğlu ne kadar severse sevsin isterse vazgeçer. Ciddi ciddi bırakır gider.
Ayağım iyileşmişti. Alçı çıkalı bir hafta oluyordu. Yemekleri yapmış kitap okuyordum. Asafın geldiğini anlayınca ayağa kalkarak kapıyı açtım.
"Hoş geldin"
"Hoş buldum" dedi mutlu bir şekilde gelirken besmele ile içeri geçerek ceketini çıkardı. Aralık ayındaydık. Hava daha da soğumuştu. Ben karın yağmasını bekliyordum. Ama insanlar hep hayıflanıyordu. Yazın sıcak, kışın soğuk demekten başka bir şey yoktu. Şükür şükür. Aç değiliz açıkta değiliz.
Asaf ile yemek yedikten sonra karşılıklı kahve içerken sordum.
"Abime ne dedin?"
"Ne zaman" dedi elinde ki kahveyi bırakırken.
"Görüşmeye geldiğin gün abim kendi evine seni nasıl getirdi."
"Zaten sürekli görüşüyorduk. İş dükkân için. Sonra o karşısı için senin olduğunu dedi. Ondan sonra çıkışta konuşmak istedim. Ama konuşamadım o anladı dedi ki hz.Ali'nin sünnetini mi işlemek istiyorsun dedi."
"Sünneti?" Dedim bildiğim halde
"Hz.fatıma validemiz için üç kere kapıya kadar gelip bir şey diyememiş en sonunda efendimiz (sav) demiş."Kızım fatıma'yı mı istiyorsun diye" dediğinde güldüm.
"İşte üç kere diyemeyince kardeşimi mi istiyorsun dedi kafa salladım. Öyle ışte" dediğinde ona bakarak önüme döndüm.
"Ertesi gün evin önünde arabayı park ederken çöpe çarptım" dediğinde gülmeye başladım.
"Asaf ya"
"Ne ya" dedi o da benim gibi.
"Hadi abimlere gidelim Amine'yi çok özledim."
"Pekala arayalım bakalım" diyerek telefonu çıkardı. Ardından kahvesinden son yudum alarak konuşmaya başladı. Bu arada bende bardakları yıkayarak geldim. "Ne oldu" diye sorduğumda "hazırlan canım" dedi.
Hazırlanıp çıktık. Uzun süren yolculuğun ardından arabayı park ederek indik. Birlikte merdivenlerden çıkarak zili çalarak bekledik.
Içeriye geçtiğimizde bu evin huzurunu seviyordum. Üzerimi çıkartarak sırayla sarıldım. Inci mutfaktaydı. Ama önce oturma odasına geçerek Amine'yi kucakladım.
"Halam" diye sarılarak baktım. Bana gülerek konuştu. "Ala" dedi. Koltuğa Asaf'ın yanına oturarak onunla birlikte sevdik. Abim odadan çıkınca Asaf kulağıma doğru konuştu.
"Eline çok yakıştı." Önüme döndüm.
Amine inerek bizden kaçınca bende kalktım. Bu arada abim gelmişti."Nasılsınız canımın içi"
"Elhamdülillah abicim ben yengeme bakayım" diyerek Inci'ye doğru mutfağa geçtim. Onunla sarıldıktan sonra masanın içine geçmiş olan sandalyeyi çekerek oturdum. O ise bana bana bakarak konuşmaya başladı.
"Ee nasıl gidiyor evlilik alıştınız mı ?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meçhul ~HemHâl ~
SpiritualitéZAM"AN" ilahi aşk zamanıydı.. Vakit bir gündüz vaktiydi. Gönlümden dökülenler.. * "Bu sen misin gerçekten?" Diye sordum korka korka emin olmak istercesine, "Evet benim" dedi sadece ve kendinden emin bir şekilde kafasını önüne eğerek arkasını döndü...