Zam'AN' dı. Biz zamanın en güzel aşığı, en güzel aşkı değil miydik? Rabbim için kendimizi koruyup helal olasıya kadar bekledik. Helal oldu güzel günler doğdu. Ben daha eşime alışamadım ben daha ona doyamadım. Tam tamına üç ay oldu evleneli bugün üçüncü ayımızdı ama ben hastane bahçesindeydim. Elimde bir buket papatya demeti ile duruyordum. Nisan mı en sevdiğim biriciğim....
Bir aydan beri yoğun bakımda yatıyor. Bebeğimizin defin işlemlerini tek başıma yaptım. Zaten çok küçüktü çok çok küçük. Yok gibiydi ama yok demek haksızlıktı o bizim ilkimiz o bizim minik bebeğimizdi. Zarını açarak bir kere yıkadım. Ona kıyamadan tane tane. Normal de yıkanmazdı bu kadar küçükler ama onu Rabbimin karşısına bizi beklemeye abdestsiz göndermeye niyetim yoktu.Nisan'ın durumu kritik diyorlardı. Kritik olan bendim. Yaşamayı unutan bendim. Ben onu Allah için sevmiştim. Rabbim vermişti alan oydu. Ama yarımdı o benim yarım'ım olmadan nasıl yaşamaya devam edebilirdim. Nasıl normal davranabilirdim. Onun orda canı acırken çok mu sakin kalabilirdim. Hayır olmazdı.
Rabbim onu bana verirdi emanetini tekrar bana gönderirdi değil mi? Omzuma dokunan el ile gözlerimi papatya buketinden kaldırdım. Ömer abi kırmızıya çalan gözleri ile bana baktı. Konuşmaya halimiz yoktu. Ama mecburduk. "Asaf artık eve git abicim"
"Gidemem abi nisan burdayken o eve tek giremem. Hem ya uyanırsa - Uyanırsa beni sorar yanında olmam lazım" dedim göz yaşlarımı silerek ardından hızla yerimden kalktım. Ömer abi kolumdan tutarak beni durdurdu.
"Nisan'ı bu halde mi karşılayacaksın. Saçın sakalın birbirine girmiş. Üstün başın. Git berbere sonra duş al üstünü değiştir. Gel. Kardeşim seni böyle görüp üzülmesin." Sadece kafa salladım. Her şey nisan içindi. Elimde ki çiçeği de alarak berbere gittim. Amca bana anlamsızca baktı. Elimde ki bukete, yüzümde ki hüzüne. Ardından beni koltuğa oturtarak mavi örtüyü ensemde birleştirdi. "Hayırdır oğlum damat traşı mı?"Dedi acı ile kafa salladım."Sevmiyorsun galiba" deyince gülümseyerek konuştum.
"Ilkbaharı sevdiğim gibi, papatyaların açtığı güzellikte ki gibi, öyle çok öyle çok seviyorum ki nisan ayı hiç bitmesin diye dua ettiğim gibi" dedim. Amca bana kafa sallayarak."Şair olacak kadar aşıksın" dedi. Bense gülerek itiraf ettim.
"Şair olan oydu. Bense elinde ki kalem. O olmasaydı olmazdı" dedim.
"Durum vahim desene" dedi sakallarıma geçerken. Kafa salladım. İşim bitince ücreti ödedim tam çıkacağım zaman amca koluma vurarak konuştu. "Evlat üzülme. Gün gelir güneşte açar bülbül'de öter"
.
.
Oradan geçerken damarlarım çekildi sanki kıpırdamadan kaldım. Aynı noktada kalakaldım. Eğildim sanki o varmış gibi yere baktım. O günkü bebeğim deyişine..
Paramparça oluşu gözlerimin önüne geldi. Çaresizliğimiz..
Karşı kapıdan fatma teyze yanıma doğru gelerek konuştu."Oğlum nasıl oldu kızımız""Allah razı olsun fatma teyze uyuyor hala" dedim gözlerim dolu doluyken. O ise bana anne sıcaklığı ile bakarak konuştu.
"Perişan oldun be oğlum gitmiyor gözümün önünden bağrışların." Dedi ağlamaya başlayarak ben zaten zor duruyordum. Sonra hemen gözlerini silerek elimi tuttu. "Tarhana çorbası yapmıştım sıcacık gelde bir yudum iç açsındır sen""Yok fatma teyze istemiyorum sağ ol" deyince
"Olur mu oğlum ne hale geldin nisan kızım hatırına" deyince acı dolu gülümsedim. "Eve uğrayıp geliyorum" o da gülerek gitti.
O gün halâ neler olduğunu bilmiyorum. Ben nisanın yanı başında ağlarken açık bıraktığım kapıdan fatma teyze ile eşi geldi. Ardından sağlık ekipleri sedye ile. Uzun müddet ellerinde sedye ile arabaya kadar taşıdılar. Bunları da insanlar anlattı ben kendimi kaybettim. Sonra uyandığımda bende hastanedeydim. Uyutmuşlardı beni de. Güçlü bünyem diye bir şey kalmadı acılar çökertti bizi. Kapıyı açmadan elim zile gitti. Hep böyle olurdu her zili çalacağım zaman kalbim hızlı hızlı atardı. Yine çaldım. Hepsi rüya olsun istedim ama olmadı. Ardından içeriye geçtim. Koltuğu temizletmişlerdi. Ama ben bu eve yabancıydım. Nisan olmadan evler boştu yoktu. O olmadan biz yoktuk. Şubat ayının sert rüzgarını içime işlemişti. Duşa girerek her şeyden soyutlanmak istedim. Bu su gibi akıp gitmesini istedim ama olmadı. Gitmedi..Üzerimi değiştirdikten sonra yan tarafın kapısını açtım. Nisanın kıyafetleri gözümün önündeydi. Bir tanesini çıkartarak elimde sımsıkı tuttum. Burnuma götürdüm tek nefesli ömrüm kalmış gibi uzun uzun içime çektim. Ardından kıyafeti geri asacağım sırada dolabın içine düştüğü için eğilerek kıyafeti aldım. Kenara konulmuş siyah kapaklı defteri görmem ile elime aldım. Yukarı kalkarak askıya tişörtü geçirdim. Kapağını kapatarak yatağa oturdum. Kapağı kaldırdığımda yazan şeyle hem gülüp hem ağlamaya başladım.
"Beyaz atlı prense" yazıyordu. Bir sayfa açtım.
"Yanındakine hasret duyar mı insan? Yanımdayken bile seviyorum adam" yazıyordu.
"Bebeğim bebeğim.. bizim bebeğimiz" yazıyordu. Bir sayfa daha çevirdim.
"Ben eskiden kış ayını severdim. Ama şimdi sevmiyorum. Sen sırf nisanı sevdin diye gelsin ilkbahar"
"Bizi pikniğe götürür papatya tacı yapar mısın. Hey bana evlenme teklifi de et. Evliyiz ama olsun"
"Asaf seni çoook seviyorum. Sen benim yarımsın adamım"
"Canımsın adam"
"Üzülmene dayanamam"
.
.Hastaneye geldiğimde akşam üzereydi. Herkes beni görünce gülümsemeye çalıştı. Beceremediler gözlerinden okunuyordu. Ama bilmemezlikten geldim. Uzun süre camın arkasından baktım. Kapalı gözlerine, minik burnuna, ince ellerine, güçsüz vücuduna... tam bu anda bir şey oldu. Parmağını kaldırdı. Bense gülerek bağırdım. "Parmağı kıpırdadı" Doktor çağırdılar doktor içeriye girip baktı ben anlamadım ama her hareketini izledim. Çıktığı sıra yanına girederek söyledim. "Kıpırdadı cidden kıpırdadı."
"Asaf bey anlıyorum sizi ama bu durum normal bir şey vücudu böyle reaksiyonlar gösterebilir" dediğinde üzgün bir şekilde durdum.
Bu sıra cihaz sesi ve bizimkilerin bağırdıkları ile doktor ile beraber koşmaya başladık. "Ne oluyor " diye bağırdım. Doktor ise bağırarak konuştu."Açılın açılın" diyerek içeriye girdi. Şu monitörde çizgi olunca ne oluyordu.
Doktor kalp masajına başladı. Yanına başka doktorlar girdi derken perde çekildi. Biz geride kaldık.
Yere çöktüm.
"Yardım et Allah'ım"
Annemler ağlıyordu. Aygül semiha inci kapıdan ayrılmıyordu. Daha fazla dayanamadım kalktım bir sağa bir sola yürümeye başladım. Nefes alamıyordum. Ömer abi yanıma geldi bense gömleğin yakasını açmaya çalışıyordum ömer abi yanımda durdu. Derin derin nefes alamaya çalışıyordum. "Asaf neyin var" diye sorunca konuştum. "Abi- abi nefes alamıyorum. Abi bir şey oluyor. Nisan'ıma bir şey oluyor" diyerek ağlamaya başladım. O eli ile gömleğimin düğmesini açarak beni rahatlatmaya çalışıyordu.
Doktorların çıkması ile kendimden vazgeçerek yürüdüm. Onlar ise orta yerde biri durdu. Diğerleri ilerledi. Doktor nefesini temizleyerek konuştu.
"Çok şaşkınım nasıl diyeceğim bilmiyorum ama çok farklı bir şey oldu."
"Ne oldu doktor bey konuşun" dedi biri
"Çok üzgünüm nisan hanımın durumu gittikçe kötü lakin bebeğinizin durumu iyi"
"Bebek mi?"
"Ne bebeği"
"Bu nasıl olur" ...
Diyen sesleri duymadım. Duymuyordum.
"Nisanın durumu ne kadar kötü?"dedim. Ben ölüyorum nisan ölmüyor değil mi diyemedim....
...........
Bölüm sonu.
Çok üzgünüm :(
Son iki bölüm kaldı.
Oy ve yorumlarınızdan mahrum bırakmayın. Selametle
(Düzenlenmiş ve ekleme yapılmıştır.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meçhul ~HemHâl ~
SpiritualitéZAM"AN" ilahi aşk zamanıydı.. Vakit bir gündüz vaktiydi. Gönlümden dökülenler.. * "Bu sen misin gerçekten?" Diye sordum korka korka emin olmak istercesine, "Evet benim" dedi sadece ve kendinden emin bir şekilde kafasını önüne eğerek arkasını döndü...