Çekilmeseydi dertler
Ne anlam ifa eder.
Biz niyet ettik
Beraber yaşlanmaya değer..
#AR
.
.
.Her başlangıcın bir bitişi vardır.
Her sıkıntının bir ferahı olduğu gibi..
Taif hadisesinden sonra Mekkenin fethi geldiği gibi...
Benimde öyle bitmeyecek olarak baktığım uzun yolların menziline ulaşmıştım. Mutluydum, huzurluydum. Başarmak güzel şeydi. Kendine inanmak ve güvenmek olması gereken bir durumdu. Ben kendime inanmıştım. Kimsenin sözüne değil, ben yüreğimdeki hafızlık aşkına inanmıştım. O aşk için sağır dilsiz olmuştum o çetin yolun üzerinde hayat sürerken.. İnandım çalıştım çabaladım ve şimdi meyvelerini alma vakti gelmişti. Karşılığını bulmanın zamanıydı. Velhasılı kurstaki yiyecek ekmeğim tamamlanmıştı. Artık ayaklarımın üstünde durma vaktiydi. Ama diplomayı almakla bir şey olmuyordu. Ve babamı zor duruma sokup İstanbul gibi bir yerde görevimi icra etmeme izin vermezdi diye söylememeyi bile düşünüyordum. Belki bir yerde görev yapabilirdim. Ama bilmiyordum konuşacaktım.Kurstan çıkarken yine İnci gelmişti beni almaya, bütün arkadaşlarım ve hocalarım ile teker teker vedalaştıktan sonra valizimi çeke çeke arabanın yanına gelmiştim. Bu arada kafamı kaldırdığımda karşı binaya gözlerim kaydı. Daha sonra kapının önünde olmayan araba dikkatimi çekti. Derin bir nefes alarak arabaya yerleşmiştim.
İnci ile yolculuk başladığında bir boşluk hissederek inci'ye bakarak konuşmaya başladım.
"Amine nerede?"
"Abin bakıyor" dedi. Dikkatini yola vermiş bir şekilde ilerliyordu. Yola bakarken konuştu.
"Nasılsın görüşmeyeli?" dedi. Sesinde ima olan tını gözlerimi devirmeme sebep olabilirdi. Bir hafta geçmişti üzerinden.
"O günden sonra mı?" Dedim. Azıcık bununla oyun oynasam sorun olmazdı herhalde, bana söylemeden iş yaparsa arkamda olacağı buydu. Bende diyordum neden konuşmuyor bu fındık yenge bizimle, görürsün sen inci diye içimden düşündüğüm kelimeler ile gözlerimi kısarak biricik yengeme baktığımı son anda fark ederek önüme döndüm ve konuşmaya başladım.
"Nasıl olmamı bekliyorsunuz. Koşup boynuna atlamamı mı!? Ne diye bana söylemedin sana kaç kere dedim görüşmek istemiyorum diye" dediğimde lafımı keserek gayet sakin bir şekilde cevap verdi.
"Bir" dedi.
"Sabır" dediğimde kırmızı ışığa geldiğimiz için bana gülümseyerek durdu.
"Saf mısın sen?"dedi.
"Pardon" dedim şaşkınlık ile
"Ah nisanım ah.. " dedi şimdi de bu yenge ne saçmalıyordu ki böyle "O zaman şöyle söyleyeyim haberim var hayırlı olsun" dedi. Ne hayırı ya? Mahalle hayırı mı yapacaktık yoksa, düşündüğüm şeyle saçmalama dürtüm harekete geçmişti. Kendi düşündüğüme gülerken inci farklı şeylere güldüğünü düşünerek gülmeye başladı. Aklım başıma gelince gözlerimi kısarak konuşmaya başladım.
"Yenge ne hayırlısı yaa altı üstü barıştık. Daha hayırlı bir iş falan yok yani bir hafta geçti üzerinden yaşıyor mu onu bile bilmiyorum" dediğimde yaşamama ihtimali ile yüreğimin pırpır edişi üzerine dolan gözlerim eklendi. Olmayan şey için ağlamayacaktım değil mi? Yaşıyordur Allah'ın izni ile tabiki..
"Rabbim senin için sevdiğimden uzaktayız. Görüyorsun halimi yaşadığından bile bir haberim kavuştur bizi nolur" diye geçirdim içimden ama dışımdan "amin" deyince inci tip tip baktı. Ve konuşmaya başladı.
"İnsan kurstan çıkınca feleği şaşırıyor. Dışarıdasın ya özgürce hareket bir anda binince üstüne, normal bu haller yani ben anlıyorum seni bende şapsal şapsal gezerken abine çarpmıştım."dedi. Yani kursta dışarı çıkmıyor değildik. Milleti korkutmayalım, sadece kurallar kurallar olması gereken kurallar.
Normal talebe isen hafta sonu çıkış var. Tabi dışarıyı aratmayan güzel bahçeli kurslar da var. O bahçeden ağaçlardan ve gökyüzünden ayrı kalmak istemiyor insan. Ama hafızlık talebesi isen izin günlerinde dışarı çıkıyorsun. Tabi kurstan kursa göre değişiyor. Ama en uygun şekilde böyle oluyordu.
Arabayı park ederek arabadan indik. İnci olabildiğince hızlı adımlar atarken ben ona inatla yavaş adımlarla ilerliyordum. O kapıya ulaşıp içeriye geçtiğinde ben daha merdiven başındaydim. Asafla buradaydık bir hafta önce artık burası bile bana onu hissettiren bir yer olarak kalacaktı. Onunla huzur bulacaktı yüreğim onunla selamete geçecekti. O gece yani onunla tartışıp barıştığımız gece kadar rahat bir uyku uyumadım. Beynim tam olarak dinlenmişti. Kafamda ki sorular cevabını bulmuş kadar sakinleşmişti. Onun varlığı beni mutlu ediyordu. Birde bana beni tanıdığını söylüyordu da dört yıldır karşısında oturduğumu bilmiyordu. Komik şey seni! Onu gizlice takip ediyordum kaçta geliyor kaçta gidiyor. Ama yemin ederim her baktığımda bir kez daha seviyordum. Tesettürüne dikkat ettiği için edebini muhafaza ettigi için bir kez bile bu tarafa bakarken şahit olmadım. Her zaman başı dik, gözleri yerdeydi. O 'sözde bilgili' hafızlar gibi değildi hiçbir zaman, gözü harama kaymazdı. Beni zaten aşık eden sebep bu değil miydi. Abim gibi olması..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meçhul ~HemHâl ~
EspiritualZAM"AN" ilahi aşk zamanıydı.. Vakit bir gündüz vaktiydi. Gönlümden dökülenler.. * "Bu sen misin gerçekten?" Diye sordum korka korka emin olmak istercesine, "Evet benim" dedi sadece ve kendinden emin bir şekilde kafasını önüne eğerek arkasını döndü...