41 kere maşallah diyoruz :))
Düğünümüz hayırlı olsun...
..............Gelinlik provasının ardından mobilya bakmaya gittiğimizde tam bir komediydi. Abim ve inci bize akıl verdiği konuları ele alırken plan suya düşmemesi için çabalıyorduk. Konumuz şuydu; evlenen çiftlere düğün paketi altında satılan eşyalar normal meblağdan daha yüksek oluyordu. Bizde Ğabn-i fahiş (değer takdir edicilerin değerlendirmesi altına girmeyen aşırı derecedeki aldatmadır.) olmaması için girdiğimiz dükkanlara normal evli çift gibi mobilya bakacaktık. Yalan değil zaten evliyiz.
Mobilyaları sorunsuz bir şekilde alarak eve geçtik. Yani benim kaldığım eve. Herkes aşağıda otururken Asaf'ın zoru ile valiz hazırlıyordum. Sonra zamanımız olmaz diyerek herkes o yönde konuşunca bende el birliğinin verdiği karar ile odama çıkmıştım. Belki de en zoru buydu. Eşyalarını toplamak. Neyse ki hep gurbette kaldığımız için alışmıştık. Ya da hâlâ aynı şey sanıyordu yüreğim. Baba evine dönecekmiş gibi ama her şeyi toplayınca daha da iyi anladım. Aşağıya indiğimde Kavin çay dağıtıyordu. Kendi bardağımı alarak koltuğa oturunca Semiha bana bakarak konuştu."Seni evinden atmış gibi hissediyorum"
"Kendi evime gidiyorum" dedim gülerek ama dediğim şeyle sanki her an ağlamaya hazır gibiydim. Anneme doyamadan veda etmek acı veriyordu. Abimi ne kadar özlediğimi anımsayarak diğer odanın kapısından sessizce karşı koltukta oturan abime elim ile işaret yaptım. Yok anlamıyordu.
"Abi" dedim sessizce yine ses gelmiyordu. En sonunda bana doğru dönünce gelmesini işaret ederek bekledim. O da ağır adımlar ile yanıma gelince elini tutarak kenardaki odaya çektim. Elimi bırakarak konuştu.
"Ne oldu"
"Abi" dedim sadece gözlerim dolu doluydu zaten. "Abim benim" diyerek sarıldım. O da yarı güler yarı ağlar vaziyette ne yapacağını şaşırdı. Ani olunca tabi.
Kendime geldiğimde göz yaşlarımı silerek bana baktı sonra kırmızı burnumu sıktı. O an bağırmaya başladım. "Ya burnum akacak şimdi"
"Zaten mukosaların elime geldi ay ne iğrenç" dedi elini üstüme silerek.
"Abi sen öküz müsün ya sen ne uğraşıyorsun burnumla mukosa ne ya" dediğimde kafamı göğsüne bastırarak konuştu.
"Seni içimde saklarım istersen düğün geçesiye kadar ama Asaf ne hale gelir bilemem" dediğinde kafamı ona çevirdim. Bu arada Asaf dışarda "Nisan" diye sesleniyordu.
Kapıyı açıp bizi sarılır halde görünce sitemle konuştu."Oh valla ben seni arayayım sen abinin kollarında huzurla dur" dedi. Abim kaşını kaldırınca hemen cevapladı."Yok abi tabi huzurlu olacak o anlamda değil" derken abim çıkıp gitti. Bense ikisinin haline güldüm. Özellikle abim üzerine doğru yürüyünce Asaf'ın yüzünün haline. Yanıma doğru yaklaşarak konuştu.
"Çok mu komik"
"Çok"
"Bak sen"
"Söyle bizde gülelim"
"Kim bilir" dedim gülerek ardından kalkıp ona sarıldım. O ise kafasını omzuma yaslayarak konuştu.
"Kimbilirdi seni böyle sevdiğimi.
Kimbilirdi seni öyle özlediğimi.
Kim anlardı bu günlere geleceğimizi" diye sayıklayınca dedikleri atan kalbime daha çok kan pompalayarak beni öldürmek isteyince konuyu değiştirdim. Ellerimi belime koyarak geri çekildim."O gün vardı ya"
"Hangi gün"
"Beni takip ettiğin" dediğimde kafasını yine omzuma gömerek konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meçhul ~HemHâl ~
EspiritualZAM"AN" ilahi aşk zamanıydı.. Vakit bir gündüz vaktiydi. Gönlümden dökülenler.. * "Bu sen misin gerçekten?" Diye sordum korka korka emin olmak istercesine, "Evet benim" dedi sadece ve kendinden emin bir şekilde kafasını önüne eğerek arkasını döndü...