"Selamun Aleykum Nisan. Belki sana bu mesajı atmam bile doğru değil. Ama başka seçeneğimiz kalmadı. Konuşmaya çalıştım ama beni dinlemedin haklısın hemde sonuna kadar çok düşüncesiz davrandım. Kalbini kırdım çok pişmanım. Hakkını helal et. Duyguların tek taraflı değil. Anlatmaya fırsatım olmadı belki başka zaman bilmiyorum bunu zaman gösterecek...
Belki artık benden vazgeçtin. Ama gönül bu kolay kolay değişmez. Ben inanıyorum orada bana ait bir parça olduğuna.. Yolun açık olsun. Bir gün karşılaşmak ümidi ile"Yüzümde şaşkın bir gülümseme oldu. Ne yapmalıydım?
Asaf beni seviyor muydu?
Bir tarafım konuşmaya başladı. Dedi ki o da seni seviyormuş. Diğer tarafım sözü ele aldı ve dedi ki o zaman neden seni bu kadar incitti seven bunu yapar mı? Haklıydı o taraf neden beni yıprattı neden beni paramparça etti. Ubeyd'e neden sevmiyorum dedi? Cevap vermeyecektim kalbime söz geçirecektim. Nasipse elbet beni bulurdu. Ama kalbim hala parçalara ayrıktı. Fazlası ile kırgındım ve bir gün o fazlası ile pişman olacaktı. Aynı bugün olduğu gibi ama o günün yanında bu hiç kalacaktı. Üzgündüm ama bunu isteyen oydu.Aklıma gelen ani kararla mesaja cevap vermek için girdim. Ve onun duymak istemediğim belki de duymaya hazır olduğu cümleleri sarf ettim.
"Aleykum selam Asaf. Bunun için çok geç kaldın. Haklısın kalbimi kırgın belkide daha fazlası paramparça ettin. Hakkim sana helal olsun ama bil ki bu kalp kolay kolay iyileşmez. Haklısın gönül bu kolay kolay unutmuyor. Ama emin ol. Beni tanıyorsun nasıl sevmesi için elimden geleni tek taraflı yaptıysam, unutması içinde elimden geleni yapacağım. Şüphen olmasın. Sağol. Hayatında başarılar dilerim"
İçimdekileri söyleyerek rahatlamıştım. Oh olsundu. Daha fazla sinir olmamak adına telefonu cebime koydum.
Valizimin fermuarını çektim. Feracemi giyerek eşarbımı omuzlarımı örtecek şekilde bağladım. Valizimi ayağa kaldırarak sabit bir şekilde yere bıraktım. Babam ne kadar kızsa bile beni bırakmadan içi rahat etmeyecekti. Birlikte gidecektik. Hazır olduğumda annemler tam hazır değildi bu arada kapı çaldı. Bende kapıya bakmaya gittim. Aygül ağlamaktan kızarmış burnu ile bana bakıyordu."Hainsin sen" dedi göğsümü yumruklamaya başladı.
"Nasıl beni yarı yolda bırakırsın. Ne hayallerimiz vardı. Birlikte okuyacaktık, birlikte iş kuracaktık, yataklarımız yan yana olacaktı." Sımsıkı sarıldım.
"İşte şimdi başlıyor asıl dostluk. Sen bu zamanıma kadar hep yanımdaydın herzaman" lafımı böldü burnunu çekerek konuştu. "Sende benim eşek"
"Eşek deme dur. Bundan sonra da öyle olacak. Mesafe bizim dostluğumuza engel olamayacaktır."
"Inşallah dostum. Ben senin herzaman yanındayım"
"Bende senin"
"Hem biz seninle sözde degil öz'de kardeş olduk" dedi.
Sarıldık.
(Allah hakiki dostları başımızdan eksik etmesin.)
Birbirimizden hala ayrılmamıştık. Annem bize bakarak konuştu.
"Nisanı bırakmaya sende gel""Olur mu?"
"Neden olmasın sığarız bir şekilde"
Abim bize bakarak konuştu.
"Ben gelmeyeyim isterseniz"
Arkadan babam yetişti."Siz gidin ben gelmeyeyim. Işlerim çıktı."dedi. Babama baktım mahzun bir şekilde o da yanıma gelerek sarıldı.
"Teşekkür ederim baba" dedim. Ve devam ettim. "Bana güvendiğin için"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meçhul ~HemHâl ~
EspiritualZAM"AN" ilahi aşk zamanıydı.. Vakit bir gündüz vaktiydi. Gönlümden dökülenler.. * "Bu sen misin gerçekten?" Diye sordum korka korka emin olmak istercesine, "Evet benim" dedi sadece ve kendinden emin bir şekilde kafasını önüne eğerek arkasını döndü...