Zamanın bu kadar hızlı akmasına engel olabilen var mıdır acaba? Bir hayli yetişemiyoruz yoksa. Bir oraya bir buraya koşuşturma içerisinde yaşıyoruz çoğu zaman. Eskiden ne kadar hızlı geçer diye düşünürken şimdi dahada koşturuyor sanki. Ben onunla geçen dakikalarımı durdurmayı amaçlarken o ise başka işe yetişeceğim dercesine hızlı hızlı akıp gidiyordu. Bense daha yeni yeni alışıyordum bu çift kişilik hayata. Daha çok ayak uydurmaya diyelim. Çünkü tek başına yaşamayı benimsemiş bir insan olarak iki kişi düşünmek hayli zor oluyordu. Bu daha yeni olmanın etkisi diye düşünüyordum. Zamanla bir olurduk zaten.Evleneli iki hafta olmuştu. Nasıl geçtiğini anlayamadığım ondört gün. Önüne gelen eşyaları istediği gibi yerleştirdiği için her taraf karma karışıktı gözümde. Teker teker hepsini düzenlemiştim daha ilk haftadan. Kendi düzenimi anlamaya ve ona göre şekil almaya çalışıyordum sanki. Bende anlamamıştım tam olarak. Kafam karma karışıktı. Bir haftadır geliyordum pembe kaplı dükkanıma. Oradaki hastalardan da kaynaklanıyor olabilirdi. Ciddi anlamda yoruluyordu insan özelikle hemhal olma olanağınız yüksek olan kişiyseniz. Hemen derdi ile dertleniyordum. Bütün hüzün kaplıyordu içimi. Ta ki onu göresiye kadar.
Güneş ışınlarının yüzüme biraz daha vurduğunu hissedince gözlerimi kısarak sol tarafıma döndüm. Emniyet kemerinin müsade ettiği kadarı ile Asaf kendi kendine direksiyonda tuttuğu eli ile ritim tutuyordu. Onu izlemekte olduğumu fark edince yüzünde ki gülümsemesi ört bir çehresine yayıldı. Gülünce eskiden dikkat etmediğim yeni yeni memleket saydığım gamzesine yerleşme istediği duydum. Bu durumun farkına varınca ona bakmayı kesip tekrardan yola döndüm. Arabayı kenara park edince peçemin üzerinden yanağıma bir buse hissettim. Hızlıca kafasını geri çektiğinde ona gülerek baktım.
"Saat kaçta?"diye sordum bile bile
"On iki buluşma noktasında" dedi gülümsemesi ile bende ona katılarak güldüm. "Peki" diyerek kapıyı açacağım sırada Asaf'ın sesi ile yine yerimde kaldım.
"Dikkat et kendine tamam mı güzelim" kafamı sallayarak arabadan indim. Dükkana selamım ile girerek sekreter masasının önünde durdum. Kavin ayağa kalkınca kucaklaştık.
"Nasılsın yengeciğim"
"Iyiyim elhamdülillah canım sen"
"İşte kız kıza bizde bir fark yok devam" dediğinde güldüm. O da elinde ki not defterini okumaya başladı.
"Saat onda Aysel Hanım gelecek" dediğinde ona baktım
"Geçti mi bir ay ya"
"Çok yoruluyorsunuz demi"
"Çok" diyen Semiha gülerek yanıma yaklaştı.
"Neyse devam ediyorum saat iki de Berk bey gelecek"
"Berk mi onun seansı geçmiş olmalı" dedim ciddi bir ifade ile. Semiha bilmiş bir şekilde konuştu.
"Gelsene odaya aysel hanım gelesiye kadar genel değerlendirme yapalım. Kavin bize iki çay getirir misin canım" diyerek odasına geçti. Bende onu takip ettim. Karşılıklı koltuğa oturarak bekledik. Kavin çayları bırakıp çıkınca semiha bacağını diğer bacağının üstünden indirerek konuştu.
"Şu berk. Sen düğün telaşındayken geldi. Seni sordu senden başkasına geçemezmiş beyfendi. Düğünün olduğunu söyleyince deliye döndü zor sakinleştirdim. Bu çocuk başına bela olmadan bir çaresine bakmalıyız. "
"Biliyorum ama ne yapabiliriz ki benim tek ilacım sensin diyor başka bir şey demiyor"
"Asaf gösterir ona ilacı" dediğinde güldüm. Hemen ciddi olarak kıvrandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meçhul ~HemHâl ~
SpiritualZAM"AN" ilahi aşk zamanıydı.. Vakit bir gündüz vaktiydi. Gönlümden dökülenler.. * "Bu sen misin gerçekten?" Diye sordum korka korka emin olmak istercesine, "Evet benim" dedi sadece ve kendinden emin bir şekilde kafasını önüne eğerek arkasını döndü...