19. Bölüm

19.2K 1K 317
                                    

Ertesi gün okula gittiğimde tüm gün boyunca Bay Jeon dan kaçtım. Bugün son iki saatimiz onaydı. Dün beni bir pislik gibi öpüşünün ardından gitmişti. Bende ağlayarak uyuduğum için sabah feci bir baş ağrısıyla uyandım. O baş ağrısına rağmen onun şarj aletini aradım ve buldum. Onun nasıl koltuğun altına girdiğini anlamamıştım.

Son iki saat geldiğinde Bay Jeon sınıfa girdi. Bugün buraz renkli giyinmişti ve sürekli gülüyordu. Gülümsemesini seviyordum ama bugün gülümsemesi sinirimi bozuyordu. "Oturun çocuklar " ben oturmayarak yanına gittim ve şarj aletini bırakıp tam yerime dönecekken bana seslendi. "Soo Yun "

"Efendim Bay Jeon "

"Konuşabilir miyiz?"

"Hayır " diyip tekrar arkamı döndüm ve sırama oturdum. ( Thug life is Soo Yun) Nasıl yüzsüz gibi benimle konuşmaya çalışırdı. Insan en azından buraz utanır. Hem öğrencini öpüyorsun hem senden 8 yaş küçük birini öpüyorsun hemde istedim öptüm diyorsun. Tamam şuan bütün suçu ona yüklemiştim ama gerçekten çok sinirliydim ve kırılmıştım. Onu seviyor olabilirdim ama benim gururum herşeyden önce gelirdi. Artık Bay Jeonla konuşmiyacaktım.

"Bugünlük serbestsiniz ama telefonlar yasak " sınıf direk gruplaşmaya başladığında bende kulaklığımı takıp Hei nin yerine oturdum. Hei bugün gelmediği için duvar tarafı bana kalmıştı. Kafamı sıraya gömüp yüksek sesle müzik açtım. Kimseyi duymak istemiyordum. Taaaaki kulaklığımın biri çıkarılana kadar.

"Hadi gel Soo Yun DC oynuyoruz tek durma burda " sınıfın melek kızı yanıma gelmişti. Haneul. Bu kız cidden melek gibiydi. Kimse için kötü düşündüğünü görmemiştim.

"Teşekkürler Haneul ama ben hiç gelmim"

"Yaa Soo Yun kırma beni lütfen " bana öyle istekli bakıyordu ki onu kırmayıp ayağa kalktım. Haneul ile beraber grubun olduğu yere gittik ve oturduk. Sınıfın en espiritüel kişisi olan Jack konuşmaya başladı. Babası amerikali olduğu için aksani buraz tuhaftı.

"Hazırsanız çeviriyorum " şişeyi çevirince şişe Haneul ve MiJin arasında durdu. Mijin biraz sessiz bir kızdı. Soruyu Haneul sordu.

"DC?"

"D"

"Bu hayattaki en değerli şeyin nedir?"

"Ailem" burunum sızladığını hissettim. Benim ailemden geriye sadece abim kalmıştı. Şişeyi tekrar döndürdüklerinde şişe bu sefer Jack ve Haneul arasinda durdu. Yine Haneul soruyordu.

"Doğru söyleyin büyümü yaptınız şişeye " Haneul un konuşması üzerine sırıttık. Ikidir ona çıkıyordu.

"Sen sormadan ben söylim C"

"Hmm bir düşünelim " ortam biraz neşelensin diye Haneul un kulağına eğilip " ayakkabısını çıkarıp derin derin koklamasını söyle " dedim. Haneul bana sırıtıp dediğimi yaptı.

"Ama bunu isteme benden" Haneul omuz silkince Jack bana dönüp kötü kötü baktı ve ayakkabısını çıkarıp çok hafif bir nefes aldı. Direk itiraz ettim.

"Hayır bu olmaz derin bir nefes al" Jack dediğimi yapıp derin bir nefes aldı ve sandalyeden düştü.

"Bir insan nasıl kendi ayak kokusundan bayılır ki" dediğimde Jack ayakkabısını bana attı. Tam kucağıma düştüğü için koku banada geldi. Bağcığından tutup iğrenerek Jack e geri attim.

"Sen ayaklarını hicmi yıkamıyorsun ya" Jack sırıtıp ayakkabıyı giydi ve şişeyi çevirdi. Şişe bu sefer Jack ve benim önümde durdu. Bu sefer soran Jackti ve bana piç smile atıyordu. Direk "D " dedim.

"Hiç öpüştünmü eğer öpüştüysen kimle" bunu beni utandırmak için sorduğunu anladim. Intikam alıyordu benden.

"Evet öpüştüm"

"Diğer sorumun cevabı "

"Sadece bir soruya cevap vermiyormuyuz " diyip tek kaşımı kaldırdım. Oda sırıtıp kafasını salladı ve şişeyi tekrar döndürdü. Üstümde hissetiğim bakışlar ile gözlerimi Bay Jeon a çevirdim. Beni izliyordu. Ama boş gözlerle. Onu ilk defa bu kadar boş bakarken görmüştüm. Bu biraz tırsmama neden oldu. Önüme dönüp ellerimle oynamaya başladım. Bacağım titremesiyle afedersiniz ama ödüm bokuma karıştı. Telefonum çalıyordu. Baktığımda abim arıyordu. Direk ayağa kalkıp çocuklara döndüm.

"Ben birazdan gelicem " çocukların itirazlarına aldırmadan Bay Jeon'un önüne geldim.

"Lavaboya gidebilirmiyim?" 3 saniye kadar kafasını gözlerime bakıp kafasını salladı. Direk dışarı çıkıp telefonu açtım.

"Abi" sesim öyle özlem doluyduki.

"Nasılsın Soo Yun iyimisin?"

"Iyiyim abi seni görmek istiyorum çıkışta gel al beni "

"Soo Yun ben birkaç günlüğüne Daeg yuya gidiyorum"

"Ne ne demek Daegyuya gidiyorsun bende gelim ben ne yapicam sensiz"

"Soo Yun 2 gün sadece"

"Abi lütfen bende gelim evde duramıyorum tek başıma "

"Heilere git"

"O da şu sıralar pek iyi değil "

"Soo Yun kalabilirsin bensiz"

"Abi kalamam gitme lütfen "

"Soo Yun eğer acil olmasa gitmezdim "

"Iyi git " diyip telefonu yüzüne kapadım ve sırtımı duvara yasladım. Sinirden gözlerim dolmuştu. Dün Bay Jeon ile yaşananlar rüyam bugün de abim. Herşey üstüme geliyordu ve ben artık kaldıramıyorum. Keşke annem yanimda olsaydı. O ne yapacağımı bana söylerdi. Şu sıralar anneme o kadar ihtiyaç duyuyordum ki...

Kendimi toparlayıp sınıfa girecekken kapı açıldı. Bay Jeon çıkmıştı.

"Iyimisin?"

"Iyiyim" diyip sınıfa girecekken kolumdan tutup beni durdurdu.

"Ben özür dilerim" ona sadece bakmakla yetindim. En azından ne yaptığının farkındaydı. Kafamı sallayıp tekrar sınıfa girecekken yine durdurdu.

"Birşey söylemeyecek misin?"

"Ne söylememi istersiniz" bu sefer bakma sırası ondaydı. Cidden ne dememi bekliyordu. Sorun değil dememi falan mı?

"Neden gözlerin doldu" direk bakışlarımı çekip yere baktım.

"Dolmadı " diyip kolumu çekmeye çalıştım ama kolumu sıkarak buna engel oldu.

"Soo Yun birşey sordum"

"Sizene Bay Jeon sizi ne ilgilendirir" bende artık delilenmistim. Onane ki. Kolumu çekip sınıfa girdim. Arkamdan " beni ilgilendiricek tabi "dediğini duydum ama umursamadım.

Kısa oldu biliyorum soorrryy. Artık yb yazıp yazmicami panoma yazarım bana yorumlara sürekli yb yazmayın lütfen. Ve karşınızda Soo Yun.


Öğretmenim♧Jeon JeonggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin