27. Bölüm

17.7K 999 409
                                    

Karanlık olan yoldan gözlerimi alıp Jungkook'a baktım. Yüz kasları gerilmiş elleri sert bir şekilde direksiyonu tutuyordu. Parmak boğumları bembeyaz olmuştu. Ben korkarken o daha çok sinirlenmişti.

Kırmızı ışıkta durduğumuz da elimi kaldırıp direksiyon daki eline koydum. Gözleri beni bulunca tebessüm edip "Lütfen biraz rahatla" dedim. Elimi alıp dudaklarına götürdü ve öptü. Yanaklarımın kızarmasına mâni olamadım.

"Abini dövmek istiyorum"

"Bende ama fiziksel güç var aramızda" elini uzatıp gözümün önüne gelen saçı düzeltti ve "sen rahat ol güzelim ben ikimizin yerine de döverim" diyip tekrar yola döndü. 5 dakika sonra Jungkook'un evine gelmiştik. Arabadan indiğimde Jungkook evinin etrafına bir göz gezdirdi sonra yanıma gelip elimi tuttu ve beraber eve girdik.

"Pizza söylüyorum çünkü doymadım" kafamı sallayıp kaldığım odaya gittim ve düz beyaz pijamalarımı giydim. Saçlarımı tarayıp aynadan kendime baktım. Kim neden bizimle uğraşıyordu ya da abim ne işler karıştırıyordu ki bizimle uğraşıyorlardı. Peki Jungkook la benim bu yaşadığım neydi. Hayatım nasıl şu birkaç ayda bu hale gelmişti ki. Ama eğer belkide abim bu işleri karıştırmasa ben şuan Jungkook ile bunları yaşayamayacaktım. Ama karıştırdığı için de hayatımızı tehlikeye atıyordu. Off cidden kafayı yiyecektim.

"Soo Yun pizzalar geldi" aynada son bir kez daha kendime bakıp aşağıya indim. Jungkook pizzaları masaya koymuş beni beklemeden yemeğe başlamıştı. Odun. Hafifçe öksürerek karşısına oturdum ve küçük olan dan bir dilim aldım. Jungkook büyük boy olanın ikinci dilimine geçmişti bile. Cidden bu kadar acıkmışmıydı.

"Biraz yavaş ye boğulacaksın "

"Birşey olmaz" dediği gibi öksürmeye başladı. Hemen ayağa kalkıp sırtına vurmaya başladım. Öksürmekten dolayı yüzü kızarmış gözleri sulanmıştı. Bir bardak su alıp yavaşça içirdim ona.

"Daha iyimisin" gözlerini kapatarak beni onayladı. Gözlerini kapattığı için bir damla yaş düşmüştü. Baş parmağımla sildim onu.

"Biraz daha dikkatli olmalısınız"

"Tamam hadi otur ye" Birşey demeyip yerime oturdum ve kalan pizzamı yemeğe devam ettim ama iştahım kaçmıştı. 2 dilim pizzayı zor yiyip Jungkook a baktım. Beni izliyordu. Ama çok değişik bakıyordu.

"Ne, ne oldu niye öyle bakıyorsunuz"

"Neden hala sizli konuşuyorsun"

"Ah alışkanlık olmuş kusura bakma" kafasını sallayıp elini yüzüme doğru uzattı. Ne yapacaktı. Yavaşça baş parmağı ile dudağımın kenarına bulaşan şeyi sildi ve baş parmağını emdi. Sesli bir şekilde yutkundum. Pekala. Bu çok utanç vericiydi. Çabucak masadan kalkıp yediklerimizi toplamaya başladım. O oturmuş beni izliyordu. Hayır yardım etmiyorsun en azından içeri git, utanıyorum burda işte.

"Soo Yun sakin ol"

"Hıh? Ben sakinim zaten" diyip boş olanları çöpe attım ve masanın üstünü sildim. Onu mutfaktan göndersem iyi olucak. "Sen istersen içeri git bende bir kahve yapayım" kafasıyla beni onaylayıp ayağa kalktı. Bende geri kalanları toplayıp ketıla (böylemi yazılıyor bilmiyorum) su koydum ve iki bardak çıkarıp kahve yaptım. Kahveler hazır olunca salona gittim. Koltuğun yaslanma yerine başını koymuş gözleri kapalıydı. Uyumuşmuydu.

"Iıı Bay Jeon uyudunuzmu?" Gözlerini açıp bana baktı.

"Bay Jeon kim?"

"Sizsiniz"

"Ben sana, bana Jungkook de demedim mi"

"Pekala Jungkook kahveler hazır" kahveyi verirken ellerimiz değmişti yine. Göz göze geldiğimiz de dişlerini göstererek gülmüştü. Gözlerimi kaçırıp tekli koltuğa oturdum.

Öğretmenim♧Jeon JeonggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin