Hermione
Hogwarts expresinde bir kopartmandaydık. Ron iştahla çikolatalı kurbağalarını yerken, Harry elinde bir ayna parçasıyla oynuyordu. Ona baktıkça Sirius'u hatırlıyordu. Vaftiz babasını kaybedeli çok olmamıştı ve bunu atlatamadığını bazen çok belli ediyordu.
"Size diyorum bakın, o Malfoy'da bir şeyler var." Dedi Harry.
"Yine mi aynı konu Harry?" Dedim. Artık bıkmıştım. Sürekli bu konuyu açıyordu. "Voldemort 16 yaşında birini ölüm yiyen yapmaz!" Buna kendim de inanmaya çalışıyordum."Peki o zaman neden cübbe dükkanında terzi cadı her kolunu açmaya çalıştığında canı acımış gibi yapıp kolunu çekiyordu?. Bir şeyler saklıyordu. Ölüm Yiyen işaretini saklıyordu."
Dedi Harry. Bu konuyu her açtığında olduğu gibi gözleri ışıldamıştı.Dedikleri mantıksız değildi ama buna inanmamayı tercih etmiştim. Ron ise umursamıyordu. Şu anda da atıştırmakla meşguldu.
Kopartmanın kapısı açıldı ve içeri Neville, Luna ve Ginny girdi. Ben de tuvalet izniyle kalktım. Kopartmanları birer birer geçerken konuşma sesleri duydum ve bir kapının arkasına saklandım. Draco Malfoy ve Pansy Parkinson yürüyerek kopartmanlarına gidiyorlardı.
Malfoy onda ne buluyordu ki? Hiç güzel bir kız değildi ve çok itici davranışları vardı. Ayrıca Malfoy'a hiç yakışmıyordu! Ne diyorum ben! Tabii ki KISKANMIYORUM!
"Bana bir açıklama borçlusun tatlım." Dedi Pansy.
"Ne açıklaması? Ayrıca bana tatlım deme, hoşuma gitmiyor." Dedi Malfoy.
"Trene binerken o bulanık Granger'a yiyecekmiş gibi bakman gözümden kaçmadı."
" Sana ne! Sevgilim değilsin annem değilsin. Ayrıca öyle bir şey olmadı."
" O zaman olalım Draco. Sevgili olsak ne ol..."
devamını duyamadım. Kopartmanın kapısını kapattılar.Demek Draco beni izliyordu. Beni kesiyordu. Bu niye beni heyecanlandırıyor? Ve benim için o ne zaman Malfoy değil Draco oldu? Pansy... Çirkin Pansy... Tipsiz Kaşar Pansy... KISKANMIYORUM
Geri döndüğümde Harry gitmişti. Ron şaşkın bakışlarımdan anladı ve "Nereye gideceğini söylemedi. Ama şu Malfoy'u çok kafasına taktı. Sadece ben değil Neville, Luna ve Ginny de onu ikna etmeye çalıştı ama ikna olmuyor. Umarım Malfoy'un yanına gitmemiştir."
Umarım Malfoy'un yanına gitmiştir ve Pansy'nin yüzüne iki tane çakmıştır! Tanrım, neler düşünüyorum ben!
Bir süre sonra tren durdu ve herkes inmeye başladı. Harry hala dönmemişti. Endişelenmeye başladım. Ama arkadakilerin ittirmesiyle çoktan at arabalarının önüne kadar gelmiştim. Umarım başına bir şey gelmemiştir!
Draco
Trenden indim. O aptal Potter beni kandırabileceğini sandı. Şimdi trende felçli durumda ve trenle birlikte eve döncek. Potter'ın burnunu kırmanın verdiği rahatlığı yeni yeni geçerken at arabalarını hareket seslerini duydum ve son anda yetiştim.
Granger, Longbottom, Weasley'ler, Lovegood ve Hufflepuff'lu 3 öğrenci ve Pembe saçlı bir kadın ile aynı arabaya oturmak zorunda kaldım. Son anda yetiştiğim bir arabada kimlerle oturacağımı seçemezdim ama canım sıkılnaya başlamıştı.
Gözlerim Hermione ile kesişti. Ama İlk hissettiğim şey korku oldu. Karanlık Lord'un bana söyledikleri... Karanlık Lord, sevdiğim kızı öldürebilir miydi? Ailemi öldürebilir miydi? Dumbledore benim dengim değildi. Bu çok acımasızcaydı...
"Sen, Harry nerde biliyorsun değil mi?" Dedi kanı bozuk Weasley.
"Birincisi, bilsem bile söylemezdim. Neden söyleyeyim? İkincisi, onu Diagon Yolu'ndaki karşılaşmamızdan beri görmedim." Dedim soğukkanlılık ile. Bana pek inanmadı ama umrumda da değildi.
Gözlerim Granger'a kaydı ama o bir salisede bakışlarını çevirdi. Beni mi izliyordu? Hayır. Ben öyle düşünmüş olmalıyım. Bana nefretle bakıyordu ve benimle göz göze gelmek istemedi. Çünkü benden tiksiniyor.
Kendimi onun güzel kahverengi gözlerine bakmamak için zor tutuyorum. Bu kadar kişi arasında olmaz. Ne düşünüyorum ben? Sanki tek başımıza olsak da bakabilecekmişim gibi?
Araba okulun yanında durduğunda Hermione'nin bir anda gözleri parladı. Bir anda asasını üstüme tuttu ve bir büyü mırıldandı. Bir anda asamın yaptığı son büyüler gözükmeye başladı. Yakayı ele vermiştim. Herkes bana şaşkınlıkla bakarken Hermione muzaffer bir edayla bakıyordu. Ona, bu yaptığından ötürü kızgın kalamıyordum. Çok zekiydi. Çok mükemmeldi. Ama sonra kendime geldim. Arabadaki herkes ifrit görmüş gibiydi.
Pembe saçlı kadın "Ben hemen trene dönüyorum. Lanet olsun sana Malfoy! Ya tren geri döndüyse? Ya Harry içinde kaldıysa?" Dedi ve süpürgesine binip hızla aramızdan uzaklaşırken onun kim olduğunu nihayet hatırladım. Yoldaşlık üyesi olan Metamorphmagus'tu. Nyhmphadora Tonks. Annemin yeğeni ve benim kuzenim. Onu yıllardır görmemiştim.
"Diagon yolundan beri hiç görmedin." Dedi Weasley.
"Kapa çeneni Weasley." Sinirlerimi bozuyordu. Niçin bu arabaya binmiştim ki? Keşke yürüyerek gelseydim! Herkes bana kızgın gözlerle bakarak arabadan indi. Tanımadığım 3 hufflepuff'lu kız bile.Hermione "Hiç değişmeyeceksin, değil mi Malfoy?" Dedi ve acıyan gözlerle arabadan indi. Acımak? Kimse Draco Malfoy'a acıyamaz! Hele o bulanık, asla!
Karnıma bir sancı girdi. Bulanık demek ne zamandan beri canımı acıtıyordu?Arkasından bağırdım, " Sen Muggle anne ve babanın yanına dönsene! Seni çirkin -" bir anda durdum. Hayır, kesinlikle çirkin değildi. Çok güzeldi.
Diğerleri şaşkınlıkla bakarken, o yanıma kadar geldi ve yüksek sesle "Kendi anne babamı, senin ölüm yiyen anne babana tercih ederim, Malfoy!" Dedi ve omzumu ittirdi.
Sonra kimsenin duyamayacağı kadar kısık bir sesle "keşke değişsen, Draco." Dedi ve uzaklaştı. Gözleri yaşarmıştı.
Şaşkınlıktan dilim tutulmuştu. Üzgünüm Hermione. Sana karşı kaba olduğum için üzgünüm. Ama elimden bir şey gelmez. Sen bir bulanıksın ve ben bir Malfoy'um. O giderken arkasından bakakaldım. Gür ve parlak kahverengi saçları dalgalanıyordu. Benim için fazla güzeldi. Ama hala bir bulanıktı. Yanıma yakışmazdı. Beraber dolaşsak kimbilir Slytherin'liler ne derdi?
Seçim bitti. Ziyafete başladık. Zabini tam bir şeyler anlatmaya başlamışken Potter içeri girdi. Yüzü kan içindeydi. İçime tekrar huzur geldi. Burnunu kırmıştım. Biz Potter'la dalga geçerken o yanımızdan geçti ve Granger'ın yanına oturdu. Ya niye yani? Ron'un da yanı boştu?
Hermione
"- ve Tonks beni trende buldu." Dedi Harry. Ron Harry'e sorarcasına baktı. " Şimdi doğru duymuş muyum? Malfoy seneye okula gelmeyecek miymiş?"
"Pansy'e öyle dedi." Dedi Harry.
"Sonra tren durdu. Herkes indi ama o kopartmanda kaldı. Belli ki beni fark etmişti. Beni felç etti ve üstüme kendi görünmezlik pelerinimi örttü. Tonks beni bulmasa şu an Londra'daydım. Bu arada Tonks'un Patronus'u değişmiş. Köpeğe benziyordu? Sirius'a aşık olmuş olabilir mi?" Dedi ve sustu. Sirius onun her şeyiydi. Ama ölmüştü ve Harry hala onu unutamamıştı. Elimi omzuna koydum ve gülümsemeye çalıştım."Gelirken Snape beni gördü ve 20 puan kırdı. Bu da rekor herhalde. Daha okul başlamadan binasına puan kaybettiren ilk kişiyim herhalde?" Dedi gülerek. Ron ve ben de gülmeye başladık.
O sırada gözüm Slyhterin masasına kaydı. Malfoy ile göz göze gelir gelmez gözlerini kaçırdı. O sırada Slytherin masasına baktığımda 3-5 tane Slytherin'li kızın Malfoy'a yılışık bir şekilde baktığını gördüm ve tiksindim. Hayır kıskanmadım. Sadece Slytherin'in en yakışıklı çocuğunu kesiyorlardı.
Bunu cidden dedim mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love or Life {Dramione}
FanfictionDraco ve Hermione'nin aşkı gerçekleşseydi, seri nasıl biterdi? Serinin 6. Ve 7. Kitaplarını bambaşka bir açıdan okuyun ve Draco ile Hermione'nin şehvetli aşkına ve tehlikeli maceralarına ortak olun...