23. Bölüm/ Geçmişe Bir Pencere

294 17 0
                                    

Draco

Herkes gülüyordu. Upuzun bir masanın etrafında yüze yakın ölüm yiyen vardı ve neredeyse hepsi kahkaha atıyordu.

Annem kulağıma doğru eğildi ve konuştu.
"Seni rahatsız eden ne, Draco?"

Başımı iki yana salladım. Bu konuyu konuşmak istemiyordum. Konuşmalar ve gülüşmeler, Karanlık Lord'un odaya cisimlenişi ile kesildi.

Yavaşça yerine oturdu. Gelmiş geçmiş en acımasız adam, kimseye bakmadan yerine oturdu ve yılanı Nagini'ye çataldilinde bir şeyler söyledi.

Nagini kıvrılarak odadan çıktı. Voldemort'un soğuk sesi, odada yankılandı.

"İhtiyar adamın ölümüne!" Dedi ve önündeki kadehi kaldırdı.

Tüm ölüm yiyenler de kadehini kaldırdı. Bunu yapmak acı veriyordu, ama bu kadar ölüm yiyenin arasında onlara zıtlık oluşturmak, akıl karı değildi. Zor da olsa kadehi kaldırdım.

Gözüme vaftiz babam ve aynı zaman da öğretmenim Severus Snape çarptı. Bir şeylerden rahatsız gibi gözüküyordu. Dumbledore'un ölümü, onu üzmüş müydü?

Yok canım, dedim kendi kendime. Severus Snape, Voldemort'un düşmanının ölümünden rahatsız mı olacaktı? Snape, Voldemort'a hep sadıktı. En azından öyle gözüküyordu.

Herkes sohbete dalmıştı. Bu ziyafet bizim evimizdeydi ve ben, buraya gelmeden önce, Hogwarts'taki yasak ormanda otururken planımı yapmıştım.

Hermione ile aramızı düzeltmenin yolunu bulmuştum.

Babam bana bir aile yadigarından söz etmişti ben 3. sınıftayken. Malfoy ailesinin bir zaman döndürücüsü vardı. Kusursuz bir zaman döndürücü.

Bana nerde olduğunu hiçbir zaman söylemedi. Onu bana, ben reşit olduğum zaman vereceğini söylerdi hep. Ama benim ona şimdi ihtiyacım vardı.

Dumbledore'u kurtaracaktım. Geçmişteki kendimi, ve diğer ölüm yiyenleri kurtaracaktım. Hermione, benim ölüm yiyen olduğumu hiçbir zaman öğrenmeyecekti.

Peki bunu yaparsam, Hermione ölür müydü? Hayır, Dumbledore ile konuşacaktım. Bu sefer aynı hatayı yapmayacaktım.

Dumbledore, Voldemort'tan daha güçlü. Hermione'min başına asla bir şey gelmeyecek. Voldemort ona asla dokunamayacak.

Annemin kulağına doğru eğildim ve ona, biraz yalnız kalmak istediğimi söyledim. Başıyla onayladı ve Bellatrix ile konuşmaya devam etti.

Ben odadan çıkarken bazı ölüm yiyenler bana baktı ama çok bir şey demeden önlerine geri döndüler.

Ben ise, yapabildiğim kadar zihinbend yapmaya çalışıyordum. Eğer Voldemort bana şu an zihinefend yapabilse, planım mahvolurdu.

Merdivenlerden yukarı çıktım ve babam ile annemin yatak odasına girdim.

Kapıyı kilitledim ve ses çıkarmamaya çalışarak kapının önüne olabildiğince mobilya koydum.

Zaman döndürücü buradaydı, emindim. Babam bana aile yadigarımızdan burda bahsetmişti. Onu içine koyduğu kutuyu burda göstermişti. Ama kutuyu nereye kaldırmıştı? Bunu hatırlayamıyordum.

Dakikalar dakikaları kovaladı. Belki de yarım saat geçmişti. O kadar uzun süredir arıyordum ki, oda karman çorman olmuştu.

Sonra gözüme ahşap bir kutu çarptı. El işlemeciliği idi. Kesinlikle o olmalıydı. Kutuya doğru uzandım, ama yetişemiyordum. Büyü kullanmanın zamanı gelmişti. Niye daha önceden yapmadım ki zaten? Aptal kafam.

Love or Life {Dramione}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin