18. Bölüm / Üçlü yeniden bir arada

315 20 4
                                    

Draco

Çok ileri gitmiştim. O da bundan hoşlanmıştı. Ama doğru değildi. Utandım. Sonra aklıma korkunç bir şey geldi. Korkunç bir şey.

Onun duygularıyla oynuyordum. Sene sonunda, eğer ölmezse, benden ayrılacaktı. Dumbledore'u öldürürsem benden nefret edecekti. Onu kendime yakınlaştırarak, aslında onun çekeceği acıyı arttırıyordum.

Eğer onunla yakınlaşmasaydım, ona pislik gibi davranmaya devam etseydim, Dumbledore'u öldürsem bana nefreti artmazdı. Ama şimdiki durumda, o, mahvoldurdu.

Duygularıyla oynamıştım. Hayır, bunu ona nasıl yapardım? Bu nasıl daha önceden aklıma gelmemişti? Nasıl, nasıl aklıma gelmezdi? Çok bencildim, ona yakınlaşmamın sebebini gayet iyi hatırlıyordum. Bu sene onunla vakit geçirebileceğim son seneydi ve ben, mutlu olmak istemiştim. Onu hiç düşünmemiştim.

Nasıl bu kadar bencil olabilirdim? Hermione, hayatımda gördüğüm en güzel kız... Onu, ağlarken düşündüm, benim yüzünden ağlarken, duygularıyla oynadığım için ağlarken...

Peki ne yapabilirdim? Bu durumu nasıl çevirebilirdim?

Okulun bitmesine bir aydan az kalmıştı ve ben hala, dolabın çalışmasını sağlayamamıştım. Ya benim yüzümden ölürse? Hayır, bilmeye hakkı var. Yataktan kalktım.

Cevabım buydu işte, kafamın etini yiyen sorunun, senenin başından beri kendi kendime sorduğum sorunun cevabı buydu işte:

Bilmeye hakkı var.

Koşarak odadan çıktım. Ona her şeyi anlatacaktım. Eminim beni anlayışla karşılardı. Sonuçta tüm bunlara onun için katlanıyordum.

Gözlerim fıldır fıldır dönüyordu. Her yerde onu arıyordum. Koridorlarda yoktu. Şu an ders de yoktu. Gryffindor binasına doğru koştum.

Şansıma, Gryffindor'lu bir kız tam da içeri giriyordu. O Weasley kızıydı bu.

"Hey!" Diye seslendim. Döndü, afallamıştı.

"Ne var Malfoy?"
"Hermione'yi çağırmanı isteyecektim." Kararım belliydi. Beni anlardı. Anlar mıydı?

"Burda bekle" dedi ve içeri girdi.

Kapının önünde yere oturdum. Çok hızlı ve düşünmeden davranmıştım. Ona söylemeli miydim?
Aklıma görüntüler gelmeye başladı.

Kollarımda, hareketsiz duran bir Hermione.

Yıkılmış, kederden mahvolmuş, yaşama isteği kalmamış bir Hermione.

Bir tercih yapmam gerekiyordu. Şişman Kadının portresi yana doğru açıldı ve Hermione, koridora çıktı.

Seçimini yap, Draco.
Yanıma geldi. Gülümsüyordu. Ona ne diyebilirdim? Güzel yüzüne baktıkça dikkatim dağılıyordu.

Kararımı vermiştim. Vermiş miydim?

"Bana ne söyleyecektin Draco?"

Hadi Draco, ya şimdi, ya asla.

"Yazın-" sustum. Böyle başlamam doğru muydu? Bana bu görev yazın başında verilmişti. Gözlerine baktım. Ne yapacaktım? Çok uzun süre susmuştum. Şüpheli bakmaya başladı. Artık konuşmalıydım.

"Beraber tatile çıkmaya ne dersin? Sonuçta artık reşit olacağız. Sen, dünyayı benden daha iyi biliyorsun, ben büyücü mekanları dışında hiçbir yer bilmiyorum neredeyse."

Ona söyleyememiştim işte. O kadar cesur değildim. Onun, kederden mahvolmasına sebep olacaktım belki, ama en azından ölmeyecekti. Tabi eğer ben, Dumbledore'u öldürebilirsem.

Gülümsedi. Dişleri çok düzgündü. "İtalya'ya ne dersin?" Gülümsemeye çalıştım. Keşke bunları cidden yapabilseydik. Ama yapamayacaktık. Ya ölecekti, ya da benden nefret edecekti.

"Elbette olur, Hermione." Gülümsedi ve arkasını döndü.
"Bir şey daha var." Dedim. Merakla bana döner dönmez dudaklarına bir öpücük kondurdum. Şaşkınlıktan, yüzündeki ifade oldukça komik bir ifade almıştı.
Kıkırdayarak Gryffindor binasına geri döndü.

Gözümden bir damla yaş aktı. Voldemort'a, babama, ölüm yiyenlere lanet okudum. Asla mutlu olamayacaktım ve bu, onların suçuydu.

Hermione

Demek tatil ha? Hiç de kötü bir fikir değildi. Ama annem ve babam ne derdi acaba? Ben mutlu olduğum sürece, çok bir şeyime karışmazlardı genelde.

İçeri ağzım kulaklarımda girdim ve bunu Ron ve Harry de fark etmişti. Önce Ron konuştu.

"Harry'nin sana söylemek istedikleri var."

Harry konuşmaya başladı.
"Lütfen artık barışalım Hermione. Ben, o lanet kitabı hiç almamalıydım. Sen haklıydın. Özür dilerim."

Eğer onu affedeceksem, bu Draco'nun sayesinde olacaktı. Bana sunduğu teklif yüzünden çok mutluydum ve şu an bana ne söylense, hoş karşılıyacakmışım gibi geliyordu.

"Tamam, affediyorum." Der demez bana sarıldı. En yakın arkadaşımı çok özlemiştim. Ona sarılmam gecikmedi. Ron da geldi ve ikimize sarıldı. Acaba hala benden hoşlanıyor muydu?

Dakikalarca öyle durduk. Ben aslında hiç ayrılmak istemiyordum ama çok uzun süre sarılmıştık. Ron'un geri çekilmesiyle ayrıldık. Büyük salonun ortasındaki masalardan birinin etrafına oturduk.

Harry konuşmaya çalıştı.
"Hermione rica etsem-"

"Ödevin için yardım istiyorsun." Dediğimde güldü.
"Seni hiç tanımasam sadece ödevine yardım istediğin için benimle barıştığını düşünürdüm Harry." Dediğimde üçümüz de güldük. İkisini de, yeniden bir arada olmayı da çok özlemiştim.

Harry konuşmaya başladı.

"Biliyorsunuz, Dumbledore bana, Slughorn'dan, onun, Hortkuluklarla ilgili anılarını almam istediğini söylemişti. Tom Riddle 50 küsür yıl önce, bir öğrenciyken, Profesör Slughorn'a hortkulukların ne olduğunu sormuştu. Ama anının geri kalanı yoktu."

Başımızla onayladık. Konuşmaya devam etti.
"Onunla bu konuda o kadar çok konuşmaya çalıştım ki, artık beni gördüğü zaman adımlarını başka yöne çeviriyor. Bana bu anıları asla vermeyecek."

Aklıma bir fikir geldi. Daha önceden nasıl gelmedi, anlamıyordum. Harry, yılın başında, ilk iksir dersinde, Slughorn'dan bir Felix Felicis kazanmıştı. Sıvı şans.

"Felix Felicis'i içsene Harry." Bir anda aydınlandı.
"Bu nasıl benim aklıma gelmedi? Sen bir dahisin, Hermione!"

"Harry." Dedim. Bakışlarını bana çevirdi.
"Bildiğim kadarıyla o şişe sana, bir günlük bir şans sağlıyor. O yüzden şişenin hepsini içmene gerek yok."

Kafasıyla onayladı. "Peki sizce ne zaman içmeliyim?"

Ron konuştu. "Bugün veya yarın içme de. Yarın son maçımız var, Harry. Önceki maçtaki felaketten ötürü, 200 farkla yenemezsek şampiyon olamıyoruz, Harry. Bu yüzden senin snitch'i, biz elli fark attığımız zaman yakalaman gerekiyor, Harry."

Başıyla onayladı. "O zaman artık iyi bir uyku çekmeliyiz." Benim de yavaş yavaş uykum gelmişti.

"O zaman görüşürüz çocuklar. İyi uyuyun, ve kahvaltıda doğru şeyleri yiyin."

Başlarını salladılar ve aynı anda iyi geceler dediler. Yatakhanelerimize döndük.

Ben içeri girer girmez Ginny üstüme çullandı.

"Harry ile barıştınız! Gördüm her şeyi! Üçünüz de birbirinize sarılırken çok tatlıydınız!"

Gülümsedim ve ona sarıldım. Ginny ise aklındaki asıl konuya döndü.

"Malfoy sana ne dedi, Hermione?"
"Yazın tatile çıkmamızı istediğini söyledi. Beraber vakit geçirmemizi istiyor."
"Ama bu çok güzel, Hermione! Keşke Harry de böyle ince düşünse."
"Sence ona bir gün, mırıldanmalı mıyım?"
Gülümsedi. Heyecanlanmıştı.

"Evet, aslında çok iyi olur. Yoksa böyle bir şey asla aklına gelmez." Bana iyi geceler diledi ve yatağına döndü. Ben de aklımda deli sorularla, uyumaya çalıştım.

Love or Life {Dramione}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin