34. Bölüm/ 4 kaçak

272 8 5
                                    

Hermione

"Burası neresi Hermione?" Diye sordu Harry bana. Ron'un yarasıyla meşgul olduğumdan cevap veremedim. O da tekrar sormadı. Ron'un iniltileri nihayet azaldığında, vakit epey geçmişti.

Ayağa kalktım ve Harry ile Draco'ya döndüm. İkisi de harap olmuş gibi gözüküyorlardı.
"Çadır kurun. Ben koruma büyüleri yapacağım."
Draco sesinde bir şaşırma tonuyla sordu. "Çadır mı?" Neye şaşırmıştı ki?

"Evet, çadır. Dışarda yatmayı düşünmüyordun herhalde." Dedim. Ama Draco konuşmaya devam etti. "Neden Grimmauld meydanında değiliz, neden Black'lerin evinde değiliz? Orada neler oldu Hermione?" Şimdi ne demek istediğini anlamıştım. Elimle oturmalarını işaret ettim. Yanıma çömeldiler ve bana döndüler. Anlatmaya başladım.

"Zaten bizi ilk oraya cisimlendirdim. Ama Yaxley bizi takip etmişti, o da bizimle o eve geldi. Ben de bizi tekrar cisimlendirdim. Aklıma ilk burası geldi. Küçükken ailemle buraya gelirdik. Bu ormana. Ama zaten yaralı olan Ron, iki defa cisimlenince septirdi."

"Eve geri dönemez miyiz?" Diye sordu Harry. Gözlüğünü düzeltti. "Hayır Harry, Yaxley orayı biliyor. Diğer ölüm yiyenler de oraya döneceğimizi düşüneceklerdir. Orası artık güvenli değil. Şimdi, çadır kurmaya başlayın. Genişletilmiş çantamda bir tane olacaktı." Dedim ve ayağa kalktım. Sırtımı arkadaşlarıma döndüm ve dümdüz yürümeye başladım. Bu kadar mesafenin yeterli olduğuna karar verdikten sonra asamı kaldırdım ve koruma büyülerini yapmaya başladım.
"Protego Maxima."
"Muffliato."

Bir süre sonra, çadırı kuracağımız yerin dört bir tarafına ardı ardına beşer farklı koruma büyüsü yaptıktan sonra, arkadaşlarımın yanına döndüm. Draco ve Harry çadırı kurmuşlardı ve Ron'u içeri yatırmışlardı. Harry şimdi bir kaç dal toplamış, asasıyla ateş yakmaya çalışıyordu. Draco'nun yanına gittim. Endişeli görünüyordu.

"Ne oldu Draco?" Diye sorduğumda bana bakıp gülümsedi. "Önemli bir şey değil." Hadi ama, dedim içimden. Birlikte geçirdiğimiz o kadar zamandan sonra beni böyle kandıramayacağını bilmesi gerekirdi. Kaşlarımı çattım. Kaçamayacağını anladığında istemeyerek de olsa konuşmaya başladı.

"Ailemi düşünüyordum. Ölüm yiyenler, bugün bakanlıkta yaptıklarımızda payım olduğunu öğrenirse, onların başına gelecekleri düşünemiyorum." Onu anlıyordum. Aynı hisleri ben de yaşamıştım. Ben ise annem ve babamın hafızasını silerek onları başka bir ülkeye göndermiştim. Onları güvende tutmak için her şeyi yapardım. Draco'ya biraz daha sokuldum ve elimi omzuna atarak onu kendime çektim.

"Sen hiç endişelenmiyor musun Hermione?" Dediğinde anlamaz bir ifadeyle kaşlarımı çattım. Ne demek istiyordu?
"Hangi konuda?"
"Ailen." Doğru ya, dedim kendi kendime. Onlara bu durumumdan bahsetmemiştim. Aslında bahsetmemeyi de tercih ederdim. Ama şu an Draco'ya bu kadar yakınken, ondan bir şey saklamak istemiyordum.

"Ben onları gönderdim, burdan uzak bir yere, orda güvendeler." Diyerek geçiştirmeye çalıştım ama bunu yaptığımı anlayan Draco konuşmaya devam etti.
"Hermione, seni aramaya gelirler, biliyorsun. Yani benim annem gelirdi, herhalde."
"Biliyorum, bu yüzden onlara Obliviate büyüsü yaptım. İki zoolog olduklarını sanıyorlar, bir yıl önce tanıştıklarını sanıyorlar. Bir kızları olduğunu bilmiyorlar." Dedim. Son cümleyi söylerken sesim titremişti. Sağ gözümden bir damla yaş aktı. Draco görmeden silmeye çalıştım ama görmüştü bile.

"Ben, bilmiyordum." Dedi ve bana sarıldı. Başımı koynuna dayadığımda burnum yine aynı kokuyla dolmuştu. Draco'nun kokusunu içime çektim. Son zamanlarda yaşadığımız tüm olayların stresini atıyordum ona sarılarak. Kendimi artık daha iyi hissediyordum.

Love or Life {Dramione}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin