Hermione
Her şey tıkırında gidiyordu. Harry, Slughorn'dan anılarını almıştı ve Dumbledore'a gitmişti.
Dumbledore, Harry ile okuldan ayrılacaktı. Ama gitmeden önce Draco ile beni yanına çağırdı. Bize yapmamız gerekenleri anlattı. Draco, ölüm yiyenlerin arasında gözükmemeliydi ve ben, hiç kimsenin ölmemesini sağlamalıydım.
Dumbledore ve Draco şu an ihtiyaç odasındaydı. Dumbledore, kaybolan dolabı düzeltecekti. Onlara yardım ederken içim acıyordu. Örnek aldığım büyücü, gelmiş geçmiş en büyük büyücülerden biri ölüyordu ve yapacak bir şey yoktu. Ben de mecburen ölmesine yardım ediyordum.
Harry, Ron, ve hatta Snape'in bile, Draco ile benim bildiklerimden haberi yoktu. Snape gibi biri için Dumbledore'u öldürmek sorun olmazdı herhalde. Olur muydu? Düşünselinde gördüğüm Snape oldukça endişeliydi, üzgündü. Düşünselinde gördüğüm Snape, okulda gördüğüm Snape'e hiç mi hiç benzemiyordu.
Bu düşünceler içinde, Ron, Ginny, Luna ve Neville'in yanına gittim. Dumbledore'un ordusundan sadece onlar, okulda devriye gezmeyi kabul etmişti. Keşke onlara anlatabilseydim, ama bunu yapamazdım. Dumbledore bizzat söylemişti, kimseye anlatamazdık.
Zaten ne görmüştük ki? Dumbledore anıyı yarıda kesmişti, bunu bir aptal bile rahatlıkla anlardı. Neyi duymamızı istemiyordu? Snape tam bir şeyler söyleyecekken, görüntüler suya dönüşmüştü ve ben de nefes almak için düşünselinden kafamı kaldırmıştım.
Bana, merakla ve endişeyle bakan gözlere baktım. Zamanı gelmişti. Ölüm yiyenler okula geliyordu ve ben, kimsenin ölmesine izin veremezdim.
"Şimdi beni dinleyin." Dedim arkadaşlarıma.
Draco
Bana 30 yıl gibi gelen bir 30 dakikanın sonunda, okuldan uzaklaşmış, cisimlenmiş, Bellatrix, Greyback ve diğer ölüm yiyenleri toplamış ve Burgin&Burkes'a gelmiştim.
Dükkanın kapısını yavaşça açtım. Zavallı ihtiyar adam, korkudan masanın altına saklanmıştı. Acıma hissi nedir bilmeyen ben, son zamanlarda bunu çok sık yaşamaya başlamıştım. Önce kendime, sonra Hermione'ye, sonra Dumbledore ve Snape'e...
Şimdi ise, senenin başında ona ağır sözler söylediğim, ihtiyar dükkan sahibine bakıyordum. Daha doğrusu bakamıyordum çünkü sadece saçları gözüküyordu. Ama hıçkırık sesleri odanın sessizliğini bozuyordu.
Acıma duygusu tüm bedenimi sardı. İçimden, bu korku ve acılara sebep olduğu için Voldemort ve ölüm yiyenlere küfrettim.Ama artık Malfoy tavrı takınmalıydım. 11 ölüm yiyenin arasındaydım ve yanlış bir hareketim çok kötü sonuçlanabilirdi.
"Dolap nerde seni ihtiyar kanı bozuk! Umarım bir şeyler ters gitmemiştir, yoksa babamın bundan haberi olur ve emin ol, hiç doğmamış olmayı dilersin!"
İhtiyar adam titreyen işaret parmağını, antika eşyalarla dolu bir koridora doğru tuttu. Oradaydı. Koridorun sonunda duruyordu.
Bellatrix önce davrandı. Sonra sırasıyla tüm ölüm yiyenler, tek tek dolaba girdi, ve okula gitti. Bir tek ben kalmıştım. Gitmeyi hiç istemiyordum, ama zaten, istediğim neyi yapabilmiştim ki?
Dolabın kapısını ağır ağır kapattım ve biraz bekledikten sonra, kapağı açtım ve hemen dışarı çıktım. Dolabın içinde sadece 5-6 saniye durmuştum ama terlemiştim. Bu kadar gerildiğimi belli etmemeliydim.
Bellatrix bana soru soran gözlerle baktı, ama o daha ağzını açamadan konuştum.
"Kapalı alanlarda rahat olamıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love or Life {Dramione}
FanfictionDraco ve Hermione'nin aşkı gerçekleşseydi, seri nasıl biterdi? Serinin 6. Ve 7. Kitaplarını bambaşka bir açıdan okuyun ve Draco ile Hermione'nin şehvetli aşkına ve tehlikeli maceralarına ortak olun...