31.Bölüm/ Düğün

356 13 12
                                    

Hermione

Herkes kahvaltı ediyordu. Kingsley ve Lupin Deli-Göz'ün cesedini bulamamışlardı ve morallari oldukça bozuktu. Bayan Weasley Fred ve George'u azarlıyordu. George, daha bir gün önce kaza geçirmesine rağmen şen şakraktı.

Harry ve Ginny hala birbirleriyle konuşmuyorlardı. Göz göze geldikten sonra, hemen başka yöne bakıyorlardı ve bu gözümden kaçmıyordu. Hagrid okula geri dönmüştü, bugün Kovuk'ta değildi. Bill ve Fleur birbirleriyle sohbet ediyorlardı.

Ron ve Harry kıkırdayarak birbirleriyle konuşuyorlardı. Harry'e doğru eğildim.
"Ne oldu Harry?"
"Ron bana, Ginny ve Bayan Weasley'in, Fleur ile yaşadıklarını anlatıyordu."

Fleur aslında çok sıcakkanlı biriydi ama Ginny ve Bayan Weasley ona bir türlü ısınamamıştı. Ginny sürekli, 'keşke Tonks ile evlenseydi ağabeyim." Diyordu. Ama Tonks, Lupin ile evliydi ve hatta bir çocuk bekliyorlardı.

Boğazımı temizledim ve herkes konuşmayı bırakıp bana döndü. Onlara söylemem gerekiyordu. Draco'nun Kovuk'a gelmek istediğini söylemem gerekiyordu.

"Eğer izin verirseniz," dedim ve Bay ve Bayan Weasley'e döndüm.
"Bir misafirimiz olacak."

Harry Ron'a döndü ve fısıldaşmaya başladılar. Ne demek istediğimi anlamış olmalıydı. Sonuçta o da Draco ile arkadaştı.

"Elbette, Hermione. Peki kim?" Dedi Bayan Weasley.
"Draco Malfoy." Aslında bunu bu kadar ani söylemeyi planlamıyordum. Ama bir anda kurtulmak istemiştim.

Bay Weasley'nin yüzü asıldı. Sesini fazla yükseltmeden konuşmaya başladı.
"Harry, onun bir ölüm yiyen olduğunu söylüyordu."

"Öyleydi de. Ama artık değil. O bizim arkadaşımız. Hatta Voldemort'u alt etmemize yardım edecek. Dumbledore bana anlattığı gibi Hermione'ye ve Draco'ya da anlatmıştı planını."

Bay Weasley düşünceli görünüyordu. Ama sonra gülümsemeye başladı.
"Dumbledore ona güveniyorsa, söylenecek bir şey yoktur bence. Hem buzları eritmenin de bir zararı olmaz bence. Sonuçta Draco, Lucius değil." Dedi ve sesi kaybolmaya başladı.

Lucius, Voldemort tekrar ortaya çıkmadan önce Arthur Weasley'e sürekli zorbalık yapıyordu. Hem iş hayatında, hem de dışarda.

"Peki ne zaman gelecek, Hermione?" Diye sordu Bayan Weasley yumuşak bir sesle.
"Her an gelebilir. Babasının bundan haberi yok. Annesinin haberinin olduğunu, ama annesinin kendisi için bir bahane uyduracağını, böylece durumun Voldemort'un kulağına gitmeyeceğini söyledi."
Voldemort dememle ortamın havası birden soğudu sanki. Herkes sanki ayıp bir şey söylemişim gibi bana bakmaya başladı, Ron ve Harry hariç.

Kapının sesiyle herkes kendine geldi. Ben ve Bayan Weasley doğruca kapıya koştuk. Kapıyı Bayan Weasley açtı.
Draco gelmişti. Sarı saçları, yeni doğmuş güneşin altında parlıyordu. Griyle karışık mavi gözleri şehvetle beni süzüyordu. Onu çok özlemiştim. Daha dün akşam onu kolyeler aracılığı ile görmüştüm ama canlı görmek bambaşka bir şeydi.

"Me-merhaba Bayan Weasley."
"Hoşgeldin Bay Malfoy." Dedi Bayan Weasley. Anlaşılan ona soyadına göre davranıyordu. Ama artık buna gerek yoktu.

"Hoşbulduk, Draco yeterli. Ben, evden uzaklaşmam gerekiyordu. Babam ölüm yiyen olup olmadığımdan şüphelenmeye başlamıştı ve olmadığımı ona belli edemezdim."

"Önemli değil Draco, içeri gel. Sana sıcak çikolata yapayım." Dedi Bayan Weasley ve mutfağa gitmeye başladı.

Draco ile gözlerimiz kesişti. Sırıtıyordu. Klasik sırıtışı yüzündeyken ciddi olamıyordum. Ben de sırıtmaya başladım.
"Seni çok özledim, Hermione." Dedi ve bana sarıldı.
Ben de kollarımı omuzlarına attım ve kafamı onun boynuna gömdüm.

Love or Life {Dramione}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin