Bölüm 8

6.9K 247 6
                                    

Her insanın kaderini kendisinin yazdığına inanmışımdır. Doğruyu ya da yanlışı seçebilecek bir zeka bizlere verilmiş ve kullanmak üzere özgür bırakılmıştık. Bana göre yanlış olan, diğer başka bir insana göre doğru olan olabilirdi. Yani buradan da anlıyorduk ki, kaderlerimizi çizen kişiler aynı kişiler değildi. Onlar bizlerdik. Sizin sevdiğiniz bir insanı, ben de sevmek zorunda değildim. Veyahutta sizin nefret ettiğiniz bir insandan başkası da nefret etmek zorunda değildi. Bunlara kesinlikle bizler karar verirdik... ama bazen bazı istisnalar var mı diye düşünmüyor değildim. Böyle düşünmemin sebebi şuydu; ilk görüşte bir insandan nasıl nefret edebilirdik? Veyahutta nasıl sevebilirdik? Bunun cevabı mantıksal olarak belliydi. Evet, dış görünüş. Ama şöyle bir şey de vardı. Bir kadın her beğendiği erkeğe aşık mı oluyordu? Ortalama 70 küsürlük bir yaşam süremiz vardı ve biz bu süre içerisinde defalarca aradığımız tipi görebiliyorduk da neden aşık olamıyorduk? Ya da karakteri bize çok yakın insanlardan durup dururken neden nefret edebiliyorduk? Genel olarak bir çoğumuzun insanlardan nefret etmesinin sebebi sevdiklerine zarar vermiş olmaları ya da göz dikmeleridir. Ama benim öyle olmamıştı. Banu'yu kapıda ilk gördüğüm anda anlaşamayacağımı sezmiştim. İstemsiz bir şekilde içimde ona karşı bir nefret vardı. Bana bir şey yapmamıştı fakat içimden bir ses yapacağını söylüyordu. Ve bu süre uzun bir süre değildi. Yakındı.

"Hoşgeldin, geçsene." Dedi Hazar adının Banu olduğunu öğrendiğim kadını içeri davet ederken. Az önce konuştuğumuz konu üzerine gelenin Hazar'ın arkadaşı olan Banu olduğunu düşünüyor olabilirsiniz, fakat bu Banu o Banu değildi. Şükürler olsun ki değildi hem de!

"Hoşbuldum."

Hazar'ın daveti ile kapıda daha fazla beklememiş ve içeriye doğru adımlamıştı. Biz gelene kadar içeriye girmemiş dışarıda beklemişti anlaşılan.

Beni gördüğü gibi sıkıca sarılarak, "Sen de Hazar'ın dillere destan güzel eşisin demek ki?" Demiş ve bir süre öylece durmuştu.

"Teşekkür ederim." Dedim utanarak. İltifat almaya alışık değildim.

"Edemezsin. Ne zamandan beri gerçekleri söylemek teşekkür hakediyor?"

Bu kadın şeker mi acaba?? Yiyebiliyor muyuz ki?

Buna verecek cevap bulamayınca sessiz kalmış ve Hazar'a söz hakkı tanımıştım.

"Hangi rüzgar attı seni buraya?" Dedi Hazar gülümseyerek. Fakat Banu fazla beklememiş, "Asıl sana sormalı Hazar bey. Seni hangi rüzgar attı buralara? Aşk rüzgarımı yoksa?"

Hazar sahte bir gülümseme ile Banu'ya bakmış ve "Sanırım sen olanları bilmiyorsun." Diyerek açmıştı konuyu. Demek ki, yaşananları anlatacak kadar güveniyordu bu kadına.

"İçeri geçelim isterseniz." Diyerek hâlâ ayakta dikilen ikiliye baktım. Banu endişeli bir şekilde gözlerime bakmış, daha sonra içeriye doğru adımlamıştı. Sezmişti anlaşılan kötü şeyler olduğunu.

Onlar salona geçerken ben de arkalarından kapıyı kapatmış ve salona geçmiştim. Hazar, Banu'ya olan biteni anlatırken ben de merakla dinliyordum. Yaşayan bendim evet, fakat o kadar tuhaf şeyler yaşamıştım ki dinlerken şaşırmıştım yaşadıklarıma. Kitaplara konu olacak cinstendi.

"Biz de evlendik anlayacağın."

Banu önce şaşırmış daha sonra üzülmüştü. Neye üzüldüğünü tam kavrayamasam da zaten kendisi açık etmişti.
"Aşk evliliği değil yani?"

Bu soru öyle bir soruydu ki insanın kafasını allak bullak ederdi. Ben hayatımda hiç aşık olmamış birisi olarak, benimle sonsuza dek yürümeye mahkum edilmiş adama aşık olduğumu düşünüyordum. Çünkü Hazar'dan başka bir seçeneğim yoktu. Ona aşık olmak ve sadece onu bilmek zorundaydım. Fakat Hazar öyle değildi. İster ise üzerime kuma getirebilir, veyahutta beni boşayabilirdi. Boşanma evresi biraz sıkıntılı bir dönem olurdu fakat canım topraklarım da her zaman erkek istediğini yapardı. Bu yüzden Hazar'ın bana aşık olma olasılığına kendimi bir türlü inandıramıyordum. Evet değer verdiğinden emindim. Bana alıştığından, eğlendiğinden emindim. Kısacası hislerinden emindim ama ne yazık ki duygularından emin değildim. Boşar mıydı beni? Sanmıyorum. Çünkü kendisi ağzı ile söylemişti abisinin emaneti olduğumu ve beni üzmek istemediğini. Üzerime kuma getirir miydi? Belki. Yine üzülürdüm fakat en azından soyu devam ederdi. Bi adamın soyunun devam etmemesi ne acı bir şeydir tahmin edebiliyordum. Benim de soyum devam etmeyecekti çünkü.

İncirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin