Bölüm 13

5.6K 215 6
                                        

"İşe gitmem gerekiyor annecim. Ne olur artık doy."

Abartısız söylüyorum, 1 saate yakındır sofra da oturuyor ve kahvaltı ediyordum. Baha kilo almaya, beni de aldırmaya fazla niyetli olmalı ki doymuyor benim de doymama izin vermiyordu. Belki karnım doysa, gözüm doymuyor, atıştırdıkça atıştırıyordum. Sabahın 7'sin de bu neyin iştahıydı hala anlam verebilmiş değildim.

10-20 dakikamı daha mutfakta geçirdiğim de artık illalah etmiş kalkmıştım masadan. Midem genişleyecekti.

Masadan kalkar kalkmaz kapı zili çalmış Züleyha'dır diyerek üstümdeki şorta aldanmadan kapıyı açmıştım. Fakat beklediğimin aksine kapıdaki Züleyha değil, 2 haftadır suratını görmediğim kocamdı. Evet, gelen Hazar bey!

"Hazar?" Dedim şaşkınlığımı dile getirerek. Bu saatte onu kapımda beklemiyordum açıkcası.

O da benim gibi şaşkın olmalı ki bir süre konuşmamış, öylece bacaklarıma bakmıştı. Hızla içeri girip kapıyı kapattığında irkilerek duvara yaslandım. Ne yapıyordu? Girmek için kimden izin almıştı bu?!

"Davet ettiğimi hatırlamıyorum?"

"Davet istediğimi hatırlamıyorum."

Sesimi çıkartmayıp bacaklarıma bakmasına izin verdim. Neden öyle tuhaf bir şekilde baktığına anlam veremiyordum. Eminim gittiğinden beri bir çok kadına dokunmuştur bile. Beni arzuluyor olması aklıma yatmıyordu.

"Üstünü değiştir." Dedi derin bir nefes alarak. Daha sonrasında gözlerini sonunda gözlerime çıkartmış çok beklemeden içeriye adımlamıştı.

"Sebep?" Dedim ters çıkarak. Resmen birbirimize tahammülümüz kalmamıştı.

"Kahvaltı edeceğiz."

1 saattir başından kalkmadığım öğünümden mi bahsediyordu?

"Ettim."

"Bir daha edersin."

"Canım istemiyor."

"Beni senin canın alakadar etmiyor."

"Onun canı ne çekerse benimki de onu çektiğine göre etmeli."

Söylediğim söz mantıklı gelmiş olmalı ki susmakla yetinmiş koltukta öylece oturmaya devam etmişti. Bana bakmıyor, bakmamak için de saçma sapan duvarları inceliyordu.

Gözlerimi devirerek onun orada öylece oturmasını takmamış tekrar mutfağa girmiştim. Dağınıklığımı toparlayıp salona geri döndüğümde Hazar'ı telefonu ile uğraşırken buldum. Allah bilir hangi kırığı ile mesajlaşıyordu.

Odama doğru adımladığım da arkamdan, "Nereye?" Diye bir soru soruldu.

"İzin verirsen üstümü değiştirip işe gideceğim." Dediğim de kaşları çatılmıştı. Koltuktan kalkıp yanıma doğru adımladığında suratına öyle aval aval baktım. Neden ayaklanmıştı?

"Kapıyı arkandan kapatırsın." Dedim gittiğini farz ederek. Gitmediğini elbette biliyordum.

"Seninle geliyorum."

Bunu da beklemiyordum işte.

"Giyinmeye mi?"

Sorduğum soru elbette mantıklıydı. Neden benimle geliyordu ki?

"Yardım edeceğim." Dedi sakince. Bu adamın kafasına taş mı düşmüştü? Yoksa rol falan mı yapıyordu canımı acıtmak için? Bu ilgisi bir anda nereden geldiyse artık, beni oldukça şaşırttığı kesindi.

Elimi alnına götürüp önce ateşini yokladım, daha sonra hasar tespiti yapmak için saçlarının altına doğru bakındım. Ama ne ateşi, ne de bir hasarı yoktu.

İncirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin