"Bu gerçekten gerekli miydi?" Dedim kıkırdayarak. Elimde bir sarı bez vardı ve işin asıl tuhaf kısmı ise Züleyha'nın bununla bankın masasını silmemi istemesiydi. Ne gerek vardı ki? Zaten üzerine örtü serecektik."Hijyen konusunda takıntımı biliyorsun Mercan. Alay etme lütfen." Diyerek gözlerini devirdi ve elimden el beziyi alıp masayı silmeye başladı. Kollarımı birbirine bağlayıp bu yaptığının ne kadar gereksiz olduğu ile ilgili öncekilere benzer yine bir kaç nutuk çekecektim ki birisi arkamdan sarılıp boynuma öpücük kondurmuştu.
Burnuma Hazar'ın o mis kokusu dolduğunda çıtımı dahi çıkartmadan karnıma sardığı ellerini avuçladım ve ona biraz daha sokuldum.
"Nasıl oluyorda her defasında görmeden benim olduğumu anlayabiliyorsun? Ya bi sapık olsam?"
Son cümlesinde barındırdığı telaştan ötürü kollarının arasında dönüp boynuna sarıldım ve derin bir nefes aldım.
"Kokun."
Belimdeki elinde elimi gezdirdim.
"Dokunuşun."
Bu sefer de boynuna öpücük kondurdum.
"Ve öpüşün."
Kafamı geriye doğru çekip gözlerine baktım ve gülümsedim.
"Hepsini tanıyorum Hazar. Hissediyorum."
Söylediğim şeyin üzerine gözlerinde yoğun bir şefkat belirdi ve sıkı sıkı sarıldı. Önce boynuma tam atar damarımın üstüne daha sonra dudaklarıma ve en son da alnıma öpücük kondurduğunda istemsizce kıkırdadım. Hoşum gitmişti.
"Ne oldu?" Dedi o da gülümseyerek.
Başımı göğsüne yaslayıp omuzlarımın arasına sakladım ve tekrar kıkırdayıp, "Hoşuma gitti." Diye ekledim. Plansızca yaptığı bir şeyin beni ne kadar etkilediğinden söylemesem eminim haberdar olmazdı.
Ama ben olurdum.
Aldığı nefesten, bakışlarından ve dokunuşundan ne düşündüğünü anlayabilirdim.
Çünkü ben ona aşıktım. Her santimini ezberlemek istercesine, yudum yudum, kana kana izlemiştim onu. Epi topu 1 aydır beraber yaşıyorduk fakat o kadar fazla anı biriktirmiştik ki... bu süre içerisinde onu tanıyabileceğim, güldüğünde ne demek istediğini anlayabileceğim duruma gelmiştim. Birisini tanımak için onunla seneler geçirmenize gerek yoktu. Senelere bedel vakit geçirmeniz de yeterli olurdu.
"Hadi aptal aşıklar." Dedi ileriden Baran bize doğru top atarak.
"Tavuklar pişene kadar biraz çocuklaşalım?"Yusuf ellerini havaya kaldırıp, "Ben tavukları devralırım." Dedi oynamayacağını belirterek. Benim korumalığımı bıraktığından beri daha fazla çalışır olmuştu ve tatil yapabileceği tek pazar gününü de bizimle piknik yapmak için harcamıştı. Kendi koruma şirketini açmanın zararları.
"Mercan'da oynamayacak." Dedi Hazar benim tarafıma hiç bakmadan. Umarım bahsettiği Mercan ben değilimdir?
"Söyle de o Mercan'a kendi kararlarını vermeyi öğrensin." Dedim yerdeki topu alıp Baran'a doğru ilerlerken.
"Üzgünüm ama karnında benim oğlumu taşırken kararları beraber vermek zorundayız."
"Evet beraber vermek zorundayız. Benim adıma sen vermek zorunda değilsin." Topuklarımın üstüne dönüp saçlarımı savurarak ilerlemeye devam ettim. Fikrimi sormayı öğrenecekti.
"Ne oynuyoruz?"
"En sakini hangisi?" Dedi Hazar masaya yaslanarak. Kollarını düğümleyip kaslarını gözler önüne serdiğinde dudaklarımı büzdüm ve bakışlarımı zorla da olsa kaçırdım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İncir
Ficción General"Gözlerin siyah olabilir fakat içinde yanan ateşi görebiliyorum." Dedi gülümseyerek. "Aynı şey gibi. Imm. İncir?" •••• Aşiret kurbanı iki insan. Fakat bu hikayede ne kuma ne de berdel yok. Mercan Salhan. Aslen yetimdir. Fakat sapık bir adamın eline...