Bölüm 7

7.1K 258 8
                                    


"Ben diyorum ki, karını da al, şöyle sizin çocuklar gelene kadar bi tatil yapın çiftlikte, baş başa?"

"Anne, gerek olmadığını biliyorsun."

Diyemiyordu ki, bizim başbaşa olmamızı gerektirecek bir durum yok. Evliliğimiz gerçek bile değil! Anca gerek yok diyordu.

"Oğul biz teklifimizi edelim de, gerisi size kalmış."

Bu sefer konuşan Turan ağa idi. Ağırlığını yine koymuş, tek bir cümle ile konuyu tatlıya bağlamıştı. Turan ağanında ortak olduğu bu teklifi reddetmek saygısızlık olacağından, elbette gitmek zorundaydık. Şöyle 1-2 gün durur geri gelirdik nasıl olsa.

"Emin misin baba? Giderim gelmem sonra peşimden telefon yağmuruna tutmayın beni."

Elbette alay ediyor, Turan ağanın gözünü korkutmaya çalışıyordu. Sırf teklifinden caysın diye. Fakat Turan ağa aksine mutluluk ile gülümsemiş,
"Siz gidin de, biz sizi unuturuz bile." Demişti.

Hazar da işlerden sıkılmış olmalı ki,  teklife hayır diyemezmiş gibi omuz silkmiş ve bana dönmüştü. Fikrimi soruyordu? Vay canına.

"Farketmez ağam." Dedim büyüklerin yanında saygı gerekçesi ile. Bu şekilde demesekte oluyordu fakat aramızdaki ciddiyeti korumamıza olanak sağladığından, genel de böyle hitap ederdik.

"Anlaştık o zaman?" Diye şakıdı Ayşe ana. "Akşama bavullarınızı toplayalım da gidin."

"Ne çabuk gözden çıkardın ana." Dedim kısık bir kahkaha eşliğinde. Öyle mutlu olmuştu ki, sanki biz değil o gidiyordu.

"Olur mu öyle şey kızım. Ben bi an heyecanlandım ondan."

"Şaka yaptım ana. Gücenme hemen."

Bugün başlattığım akımı Ayşe ana devralmış, muzur bir gülümseme ile suratıma bakınmıştı.

Hazar ve Turan ağa iş için kalkarken, biz de Ayşe ana ile klasik günümüze başlamış, önce işleri halletmiş sonra da televizyon karşısına kurulmuştuk.

"Ana." Dedim sessizce. "Bi alışverişe mi çıksak? Kışlık bir şeyim yok." 2 senedir şu evde yaşıyordum da halen daha alışamamıştım şu para mevzusuna. İhtiyacım olmadığı sürece asla bir şey istemez, istersem de mahçup düşerdim. Geçen kış evsizlere vereceğiz diye olan olmayan her şeyimi toplamış, poşete yığmıştım. Baran gelirken bir kaç parça bir şey alsa da, bu kışı da onlarla geçirmem pek mümkün değildi.

"Ay gidelim kızım. Gidelim tabi. Bende sana teklif edecektim de aklımdan çıkmış. İyi oldu söylemen. Hadi hazırlan da gidelim o halde."

Başım ile onaylayarak koltuktan kalktım ve merdivenlere doğru adımladım. Arkamdan Ayşe ana da kalkmış, önce Züleyha'ya gelip gelmek istemediğini sormuş, fakat tüm ısrarlarına rağmen olumsuz yanıt alınca da bugün ki menüyü diyerek peşime takılmıştı.

En yakında avmlerden birine gelmiş, Ayşe ananın isteği üzerine bütün beğendiklerim kasaya konup ödenmişti. Turan ağanın çok zengin olduğunu, bu kıyafetlerin onun için çerez parası sayılacağını da biliyordum fakat yine de insan yük olduğunu düşünmeden edemiyordu.

Turan ağa madenciydi. Altın madenleri vardı ve Türkiye'nin en büyük altın sermayesi de ondaydı. Altınları çıkarır, işler ve satardı. Bu konuda ün salmış birisi olsa da her insan gibi sakin ve gösterişsiz yaşadığı hayatı benim ona olan saygımı kat be kat arttırıyordu. O özeldi. Parayı bulup, harman savuranlardan değil de, rıskın nereden geldiğini bilerek davrananlardandı. O parasını evsizlere, yetimlere harcadıkça iki katı misli geri gelirdi. Tabi bunların hesabını kitabını yapan ben değildim elbet. Ayşe anadan, Baran'dan duyduklarım ile konuşuyordum.

İncirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin