3 ay..Tam 3 aydır Hazar'ı bir kez dahi görmemiştim. Bırak Baran'ı, Baha için dahi gelmemişti yanımıza. Ondan aldığım tek haberde avukatı olan adamdan gelmiş, "Hazar bey şuan yoğun olduğu için beni yolladı." Demişti.
Ve önüme boşanacağımız mahkemenin yerini, saatini kapsayan bir kağıt tutuşturmuştu. Anlaşmalı boşanma olacağı için benim de avukatlığımı yapmayı teklif etmiş, ben de kabul etmiştim. Bu kadar basitti işte.
Boşanıyorduk.
Tek celsede.
İşin kötü tarafı, hamileydim.
Ve Hazar'ın yine doğuma kadar bundan haberi olmayacaktı.
Boşanma işlemleri bittiği gibi Baran beni Mardin'e geri götürecek, görme ihtimali sıfıra inecekti. Hoş elinde olsa çoktan götürmüştü de, hamile hamile iki şehir arasında mekik dokumayayım diye ertelemişti.
Turan ağa ve Ayşe anaya henüz müjdeyi veremesem de, gittiğim de hafiften çıkıntılık olan karnımdan anlayacaklarını biliyordum.
Zaten zayıf bir kadındım, şu bir kaç ay için de 5 kilo daha vermiş 48 kiloya düşmüştüm. Boyum kısa olsa göze batmazdı fakat 1.70 boyunda kızdım. Bariz belli oluyordu karnımın tezatlığı.
"Hazır mısın?"
Baran'ın omzuma dokunması ile irkilmiş, kendime gelmiştim.
Kafamı sallayarak çantamı omzuma taktığım gibi peşine takılarak arabaya bindim. Kontrole gidiyorduk ve ben gergindim. Verdiğim kilolar yüzünden doktor beni uyarmış, böyle devam edersem düşük yapacağımı öne sürerek gözümü korkutmuştu.
Fakat elimden gelen bir şey değildi. Yiyemiyordum. Zorla yediğim zaman, asıl yediklerimi de geri kusuyor, hepten beter hale geliyordum.
Baha'nın kontrollerine gittiğim doktora tekrar gittiğim de kadın bir hayli şaşırmıştı. Çünkü çok değil daha bir kaç ay önce beni doğurtmuştu ve ben üzerine tekrar hamileydim. İşin tuhaf tarafı ise Hazar ile o zamandan beri boşanmak istediğimizi biliyordu.
Umarım yanlış anlamıyordur.
Yani sonuçta yanımda eşimle değil de Baran ile gidiyordum? Hazar'ı tanımasa amenna.
Kısa sürede hastanenin önüne geldiğimizde yavaşça arabadan inmiş, Baran'ın yardımları ile doktorun odasına varmıştım.
"Hoşgeldiniz Mercan hanım." Dedi kadın sıcak gülümsemesi ile.
Çökmüş suratıma rağmen ben de gülümsememi esirgememiş, dudaklarımı hafifçe aralamıştım.
"Hemen ultrasona alalım sizi." Dedi odasında bulunan diğer odaya geçerek. Ben de arkasından ilerlemiş, yatağa uzanmıştım.
Karnıma jeli sürüp makinayı değdirdiğin de, boğazıma bıçak dayamış gibi hissetmiştim.Canım acıyordu. Baha'yı ne kadar istediysem, bu çocuğu o kadar istemiyordum. Kendisi ile zorum olduğundan değil... Sadece dünyaya babasız bir çocuk daha getirmek istemiyordum. Baran kendisi bizzat babalık yapacağını dile getirse de, böyle bir şey imkansızdı. Hem gerçek babası yerine geçemez, hem de Buse ile yuva kuracak ve kendi evlatlarını bakacaktı. Bunu ondan isteyemezdim.
Yine de el mecbur, Allah verdiyse vardır bi bildiği diyerekten bakacaktım çocuğuma.
"Cinsiyetini öğrenelim mi?" Dedi dikkatle baktığı bilgisayardan kafasını kaldırıp bana dönerek.
"Gösteriyor mu?" Dedim şaşkınlıkla. Bir süredir göstermediği için göremesek de şuan göstermiş olması beni bir hayli heyecanlandırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İncir
Ficción General"Gözlerin siyah olabilir fakat içinde yanan ateşi görebiliyorum." Dedi gülümseyerek. "Aynı şey gibi. Imm. İncir?" •••• Aşiret kurbanı iki insan. Fakat bu hikayede ne kuma ne de berdel yok. Mercan Salhan. Aslen yetimdir. Fakat sapık bir adamın eline...