Her insanın kendine ait bir güzelliği vardır. Yani ben öyle inanıyorum. Aslında şu insanların kalıplaştırdığı fiziksel yapılar olmasa gayette herkesin her şeyi mükemmel olabilirdi. İnsanlar dolgun dudak, hokka burun, iri göz kalıplaşmalarını çıkarttıkça biz insanların da zihnine güzellik kavramı o şekilde işliyor, görecelerimizi yok ediyorduk.
Sen kalın dudak seviyorsan, bir başkası ince dudak sevebilirdi ya da sen iri göz seviyorsan bir başkası çekik göz de sevebilirdi. Neyse ki hala kalıplaşmış güzelliğe karşı çıkıp kendi zevklerini dile getirebilen insan sayısı oldukça fazlaydı. Misal ben. İnsanlar uzun kirpik sevebilirdi fakat benim için boyutundan çok rengi önemliydi. Koyu kirpiklere bayılırdım. Veyahutta mavi, yeşil göz sevenlerin aksine ben kahve göz severdim. Sıradışılık değil de, alışagelmişlikler bana daha cazip geliyordu."Günaydın."
Gözlerimi, saatlerdir her detayına kadar incelediğim suratından çekip gözlerine getirdiğim de artık kızarmıyordum. Onu sevdiğimin farkında bir adamdan neden kaçmaya çalışayım ki.
"Günaydın." Dedim ben de karşılık olarak. En son beni kucağına alıp odama taşıdığını hatırlıyordum fakat yanıma yatmış olduğu gerçeği beni derinden sarsmıştı. Sonuçta bunlar benim özlediğim şeylerdi ve onca özlemin üzerine bir bağımlı gibi bunu tatmak duygularımı yeşertiyordu. Onu unutacağım dedikçe, Hazar yine bir şey yapıyor beni tepe taklak ediyordu.
Neden yatmıştı mesela yanıma? Madem beni hayatında istemiyordu, neden bir an önce boşamıyordu? 27 yaşında genç bir adamdı. Yakışıklı ve elinde gayet güzel mesleği olan birisiydi. Turan ağa -Allah gecinden versin- bir gün toprağa karıştığında onca malı mülkü de o ve Baran'a kalacaktı. Şehir kadınları için ideal bir koca adayıydı başlıbaşına. Elini sallasa ellisi olabilecekken hala burada benim yatağımda olması beni şaşırtıyordu. Aklımı allak bullak ediyor, dengelerimi bozuyordu.
"Üzgünüm." Dedim yorgana daha da sarılarak. Yaz ayında girmiş olmamıza rağmen, erken saatlerde hava hala soğuk oluyordu.
"Ne için?" Dedi anlamayarak.
Haklıydı. Kalkar kalkmaz adama üzgünüm dersen o da anlamazdı tabi. Uykulu uykulu bir de ona mı kafa yoracaktı.
"Dün nasıl yorulmuşsan burada sızmışsın galiba."
Lafımı bitirir bitirmez dudaklarında hafif bir tebessüm oluşmuş, "Sızmadım. Bilerek yattım." Diyerek tezimi çürütmüştü.
"Anlamadım?" Dedim boş bulunarak. Gayette anlamıştım ne demek istediğini. Resmen kendi isteğimle yanında yattım demişti.
"Bilerek yattım yanına diyorum." Dedi bu sefer sırıtarak. Dalga falan mı geçiyordu?
İnsan uyanır uyanmaz bu kadar keyifli olamayacağına göre kesinlikle dalga geçiyor olmalıydı."Sebep?" Dedim dalga geçmesinden ötürü. Bozulmuştum.
Yorganı üstünden atmış ve yüz üstü dönerek suratının yarısını yastığa gömmüştü. Dışarda kalan gözünü ovuşturduğu sırada o kadar sevimli olmuştu ki, kalbimin bi anlık yerinden çıkacak gibi attığına yemin edebilirdim.
"Çünkü canım öyle istedi." Dedi kaslı kolunu yastığa sararken.
Sanırım öleceğim. Bir insan uyanır uyanmaz nasıl bu kadar mükemmel olabilirdi!
Ben kaslı koluna ağzımın suyu aka aka bakarken o bir şeyler daha söylemiş, fakat ben anlamamıştım.
Tekrar, "Anlamadım." Dediğim de aptal olduğumu düşünmesin diye içimden dualar ediyordum.
"Diyorum ki, yatağımda varlığını özlemişim. Hem oğlum ile bir gece geçirmek istedim, çok mu?"
Onu dinlemediğim için sinirlenmiş olmalı ki, kaşları hafifçe çatılmış, bozulduğunu belli edercesine gözlerini gözlerimden çekmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İncir
General Fiction"Gözlerin siyah olabilir fakat içinde yanan ateşi görebiliyorum." Dedi gülümseyerek. "Aynı şey gibi. Imm. İncir?" •••• Aşiret kurbanı iki insan. Fakat bu hikayede ne kuma ne de berdel yok. Mercan Salhan. Aslen yetimdir. Fakat sapık bir adamın eline...