Hayat yaşamaya değer bir şey değildi. Ben kendimi bildim bileli tek düşüncem buydu. Doğduğumuz yüzyıldan mı yoksa hep böyle kötü ve acımasız mıydı bilmiyorum fakat yaşamaya değer kesinlikle değildi. Ömrü hayatım boyunca bir prens beklemiştim. Sıcak bir yuva ve etrafta koşturan bir kaç çocuk. En çok da gözlerime aşkla bakılmasını beklemiştim...
O kadar çok acı çektim ki, bi ara düzelmeyeceğine gerçekten inanmıştım. Ailem tarafından terk edildiğim yetmezmiş gibi bir de üzerine o anımsamak istemediğim olayı yaşamıştım. Öleceğim demiştim ya... burada bu adamın elleri bedenimdeyken can vereceğim. Sonra Baran geldi... Sonunda dedim... sonunda bir şeyler yolunda gitmeye başlıyor. Kızım Mercan bak hayatın yoluna giriyor! Sonra ne oldu? O adamın öldüğünün haberini aldım. Yetmezmiş gibi aşiret yüzünden kardeşiyle evlenerek onun hayatını da mahvettiğimi düşdündüm. Bilemezdim böyle olacağını.
Eli karnımın üstünde 2. Çocuğumuzu bekleyeceğimi.
Ve o acılar içinde büyüyen kız, bu mutluluğu tattığı için o acılara şükretti.. içimdeki o yaralı Mercan, beklediği prensi gözlerine aşkla baktıkça iyileşti.
Sonra bir şey oldu.
Birisi çıkıp geldi ve o yaralı Mercan'ı tekrar yaraladı. Ve bu kişi bir yabancı değildi. Öz ve öz annesiydi.
Annemdi.
Semiha Tuncay.
Beni daha küçücükken yurda bırakan o kadın. Sütünü bile tatmama izin vermeyen o kadın.
Karşıma geçmiş ben annenim dedikçe, Baha'ya bakmış ve ben neyim o zaman demiştim. Sen anne olamazsın, daha küçücük çocuğa bakamamışsın diyemedim. Ya da sütünden içmemişim, bi anıma şahitlik edememişsin, büyürken yanımda olamamışsın diyemedim! Sessizce suratına baktım. Ama o an onun kalbini kıramadım.
Kırıktım ben çünkü. Kırılmanın ne olduğunu bilirdim ve bu yüzden kimseyi kıramazdım.
Ama o beni çok kırmıştı. Kendisi kırdığı yetmezmiş gibi sevdiğim adamı da işlerine alet etmiş, iki karı kocayı ters düşürmüştü.
Evet. Hazar ile beni ters düşürmüştü. 1 ay olmuştu daha! Kocamın beni nasıl sevdiğini öğreneli, birbirimize güzel sözler vereli!
Daha dün gülümsemesi bile güven veriyordu. Oysa şimdi karşımda kahkaha atarken bile bir şey gizliyor mu acaba hala diye düşünüyordum. Çünkü annemi benden gizlemişti. Annemi asla affetmezdim ama yine de daha erken gelseydi belki diyorum.. belki bir şeyleri düzeltebilirdik.
1 sene. Akıl almaz bir zaman. Dile kolay. Belki zamanında öğrenmiş olsaydım, bunca şey olmasaydı daha yapıcı olabilirdim.
Sonuçta bir tarafta, annem benden uzak dursun diye para teklif eden kocam ve diğer tarafta, o parayı kabul eden annem.
Ne değişmişti de gelmişti peki? Hepsini geçtim neden bunları bana anlatmıştı? Amacı neydi ki? Madem almıştı parasını defolup gitseydi o zaman?!
Neden tam mutlu oldum derken gelip hayatımı mahvetmişti.
Şimdi Baha'nın yemeğini yedirmeye çalışırken, Hazar ile bu konuyu nasıl konuşacağımı düşünüyordum. Çünkü bildiğimden hala daha haberi yoktu.
Konuşunca ne olacaktı peki?
Boşayacak mıydım? Yapamazdım. Onu böylesine severken ayrı kalamazdım.
Ya affedebilecek miydim? Onu da yapamazdım. Ona böyle kırgınken, yüzüne dahi bakamıyorken nasıl başaracaktım?
Kalbim acıyordu ve ben bununla baş edemiyordum. Hele o bana böyle uzaktan bakıp gülümsedikçe daha derine iniyordu acım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İncir
Ficción General"Gözlerin siyah olabilir fakat içinde yanan ateşi görebiliyorum." Dedi gülümseyerek. "Aynı şey gibi. Imm. İncir?" •••• Aşiret kurbanı iki insan. Fakat bu hikayede ne kuma ne de berdel yok. Mercan Salhan. Aslen yetimdir. Fakat sapık bir adamın eline...