Bölüm 17

5.4K 223 24
                                        

"Onlar ne?" Dedim, içeriye girer girmez Buse'nin sakladığı dosyalara bakarak. O ve Baran'ın gözünden hayal kırıklığı akarken, sessiz kalamamıştım. Ayrıca benden saklamaları da içimde ayrı bir merak uyandırmıştı.

"Bir şey değil." Dedi Buse atılarak. "İş yerimden."

Yer miydim? Yemezdim.

"İş yerindense neden benden gizliyorsun?" Dedim tek kaşımı havaya kaldırıp. Evet o şanslı kişilerden birisi de bendim.

Elimi uzatıp, dosyaları bana vermesi için direttiğim de Baran'a bakındı. Aldığı kafa onayı ile kağıtları arkasından çıkartmış ve elime tutuşturmuştu.

İş çıkışından sonra Züleyha yine bana gelmek için diretince kaç gündür evde tıkılı kaldığımı iddia etmiş onu biraz peşimde sürüklemiş ve yormuştum. Fakat onun yanı sıra bende yorulmuştum. Ayaklarım öyle sızlıyordu ki, üzerine basmakta zorlanıyordum.

Halbuki ruh yorgunluğu ve kalp sızlaması üzerine bu ağrılarım bir hiçti.

Elimde tutmakta olduğum boşanma dilekçesinin ağırlığı beni mahvediyordu. Akşam Hazar'ın geleceği sevinci ile bugünü mutlu geçirmiştim. Her şey bunun için miydi? Akşam bu kağıt parçalarını yüzüme savurduğunda nasıl üzüldüğümü görebilmek için mi gelecekti?

"Ben.." dedim derin bir nefes alarak. "Banyo yapacağım."

Dosyayı sehpaya geri koyup odama doğru adımladım. Banyo yapmalı ve adam akıllı düşünmeliydim. Öyle de yaptım. Çar çabuk soyunup küvete attım kendimi. Tıpasını takıp giderini kapattığımda su yavaş yavaş dolmuş vücudumu içine hapsetmişti.

Dosyalar gözümün önüne geldikçe ağlamak istiyordım. Dolan gözlerimi tuttum, dökmeyecektim yaş. Oğlum için güçlü olacaktım. Beklediğimiz bir şeydi sonuçta. Enin de sonunda karşılaşacağım bir görüntüydü. İkide bir dile getiriyor olmasından belliydi.

Oğlumuzu büyütürken rahat edebilmem açısından beni şimdi boşamayacağını iddia etmesine mi güleyim, yoksa az önce elimde tuttuğum dilekçelere mi ağlayayım? Ne yapayım ben!? Çıldırma raddesine gelmek üzereydim ve bunun sorumlusu Hazar'dan başkası değildi. Beni yavaş yavaş dengesizlikleri ile sömürüyor, delirmeye bırakıyordu. Bana göre bi insanı, iki şey delirtebilirdi; birincisi belirsizlik, ikincisi ise dengesizlikti. Ruhundan bir şeyler çalar, seni allak bullak ederdi. Ben de aynı öyle oluyordum.

Şirketin yükünü omuzlarımdan alırken veya gitmeden önce dudaklarımdan öpücük çalarken ne kadar samimiydi? Şirketi benden almasının altında düşünceli olduğu gerçeğinin yattığını düşünürken bir anda beni öyle bir çukura itmişti ki, malını mülkünü bile bana yar etmek istemediğini düşünmeye başlamıştım. Bi insan uzun süredir muhattap olduğu insanı tanıyamaz mıydı? Ben tanıyamamıştım. Tam evet artık çözdüm dediğim an da bir şey yapıyor tüm fikirlerimi yıkıyordu.

Ve ben o yıkıntıların altında eziliyordum.

****

"Hangi yüzle gelmiş?!" Dedim oturduğum koltuktan ayaklanarak. Hazar sabahleyin dediği gibi sözünü tutmuş kapıma dayanmıştı. Fakat Buse olayları bildiğinden ötürü içeriye davet etmek istememiş beni ortaya atmıştı.

İyi en azından sözünün eri bir adamdı. Boşayacağım diyor, boşuyordu. Geleceğim diyor, geliyordu.

"Bi bak istersen." Dedi Buse araya girmek istemediğini açık açık belli edip. Daha sonra Baran'ın yanına gitmiş yarasına bakınmak için tişörtünü sıyırmıştı.

İncirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin